La casa de papel’ filmindeki ‘Berlin’ rolüyle dünya çapında tanınan Pedro Alonso O’Choro, bir Roma savaşçısına dönüşen Philip karakterini kaleme aldığı ilk romanı Flipo’nun Kitabı’nı anlattı.
Epsilon tarafından Türk okuyucusuyla buluşturulan kitabı için CVK Bosphorus Park Otel’de düzenlenen basın toplantısında konuşan Alonso, sözlerine kaldığı oteldeki süitten görünen Boğaz manzarasının kendisine hissettirdikleriyle başladı.
Manzaranın kendisine yıllar önce Fransız yazar Lamartine’in bir kitabında okuduğu bir metni anımsattığını belirten Alonso, “Olağanüstü lüks bir arabanın içerisinde bir vadiden geçerek ilerliyordu. Onun gibi ruhsal bir lider, insanlara ayna görevi gören birisi böylesi lüks bir arabanın içinde nereye gidiyor diye sormuştum kendime. Bazen insanların önyargıları olur, bu önyargılar bizim hakikatle bağlantı kurmamızı engeller. Oysa varoluşun gizemini en uygun olmayan, lüks yerlerde bile bulabilir, ruhaniliğe kavuşabiliriz” dedi. İstanbul’un ışıltılı bir şehir olduğu görüşünü paylaşan Alonso, “Böyle bir zenginliğin içinde hislerinizi dile getirmek kolay değil” diye konuştu. Alonso, 2020’de yayınlanan kitabının Türk okuruyla buluşmasından büyük heyecan duyduğunu dile getirerek, hislerini şöyle aktardı:
“Pandemi öncesi Latin Amerika turu yapacaktık kitap için, ancak kısıtlamalar başladı ve eve tıkıldık. Yüz yüze lansmanı ilk kez Türkiye’de yapıyorum, Türkiye benim için önemli bir ülke çünkü. Türkiye dizi nedeniyle beni tanıyor tamam ama ortak noktalarımız var. Eski, eklektik kültürleri seviyoruz, buradaki paradigmayı, geçiş duygularını seviyorum. Pazarlarınız, sokaklarınız bana Latin Amerika şehirlerini hatırlatıyor.”
POPÜLER OLUNCA VAROLUŞUMU DENGELEMEYE ÇALIŞTIM
Kitabını son 1,5 yıldır eline almadığını ancak İstanbul’a gelirken uçakta yeniden okuduğunu söyleyen Alonso, “Buradaki toplantı benim için bu yüzden çok anlamlı. Sayenizde kitapla tekrar ilişki kurmuş oldum” dedi. Kitabı, hipnoterapist olan ortağı Tatiana Djordjeviç ile birlikte yazdıklarını söyleyen Alonso, kendisini kitap yazmaya götüren süreci şöyle aktardı “Burada tanınma sebebim tabii ki bir fenomene dönen bir dizinin varlığı, bunu reddetmiyorum. Aktör olarak tanınıyorum, mucizevi bir şekilde birden tanındı ve dünyayı kapsadı bir dalga halinde. Ancak böyle bir oluşumda yer almak benim için zıtlık teşkil etmiyor. Son yıllarda özel bir şekilde varoluşumu dengelemeye çalıştım. Işıltılı hayat, popülerlik balonları içinde, kendi kişisel yolculuğumda kendimi dengelemeye çalıştım. Aktör olarak ışıklar altındayım ama günün kalan kısmında eve gidip bir dede gibi terliklerimi giyiyor, fırçalarımı elime alıyordum. Kendimi bulma çabam öne geçti son yıllarda ve yaratıcı bir sürece döndü. Birkaç yıl önce fırtınalarla dolu dağınık bir insandım, kişisel ciddi bir kriz yaşamış ve çöküş yaşamıştım. Sonunda bu gemiden atlayacağım ya da gidip başka bir yerde hayatıma başlayacağım diyordum.” Alonso yaşadığı çöküş dönemini ise şu ifadeleriyle anlattı:
“Sonra babam vefat etti ve bu bana büyük bir darbe oldu. Hayat birden yüzüme çarptı. Onun ölmesi canımı çok yaktı, babam artık var olmayacak diyordum. O güçlü adam öldü, bitti. Bu bana olağanüstü göründü. Hayatın uçuculuğu ile yüzleştim ve yazmaya başladım.”
WHATSAPP SAYESİNDE YAZAR OLDUM
Alonso, Tatiana ile kurduğu bağın ardından onun sayesinde yaşadığı regresyon deneyiminin kitabı yazmasına neden olduğunu vurgulayarak, “Regresyonda ben Romalı bir asker olan Filifo idim. Doğuya doğru seyahat eden, savaşan bir askerdim. Roma İmparatorluğu ile kavgası olanların kafasını uçurmak için çalışıyordum. Flio sonra isyancı bir grup lideri olan Liyak ile tanışıyor, içlerine sızıyor ve hayatı değişiyor. Yani benim hayatım değişiyor. Bu regresyonun içerisine düştüm ve yazmaya başladım.” Yazma sürecinde Amazonlara, Peru’ya seyahat ettiğini ve bir yandan sürekli Tatiana ile birlikte resimler yaptığını, Şamanik deneyimler yaşadığını belirten Alonso, kitabın kapak resminin de bu resimlerden biri olduğu bilgisini verdi. Kendisini hala bir yazar olarak görmediğini de söyleyen Alonso, kitabı yazma sürecindeki ilginç bir yönünü de şöyle paylaştı:
“Sonra birden yazı yazmaya başladım ama çok kötü yazıyordum. Sonra WhatsApp çıktı, buradan insanlara çok uzun mesajlar yazıyordum, bana lütfen o kadar uzun yazma diyorlardı. Bir süre sonra WhatsApp’ta çok serbest bir şekilde yazmaya başladığımı farkettim. Hayatımda ilk kez bir şey ifade ediyordum, kelimelerle bağlantı kuruyor, kendimi çok net ifade ediyordum. Bu yedi yıl önce başladı, daha sonra bir arşiv oluşturdum telefonda.” Amacının kitap yazmak değil, yaşadığı deneyimin ardından Filipo’nun hikayesini onurlandırmak olduğunun altını çizen Alonso, şu düşüncelerini paylaştı: “Çok karışık zamanlarda yaşıyoruz, bazen bir sürü şey üzerimize geliyor, bir boşluk içinde yaşıyoruz. Büyük bir eksiklik var içimizde. Bir ağacın altında oturuyoruz, o ağacın altına oturduğumuzda canlı olmanın büyüsü ile varoluşla bağlantıya geçmemiz lazım.” Yeni bir kitap yazma düşüncesinde olmadığını ancak kendisini zamanın akışına bırakacağını belirten Alonso, şu an yine Tatiana ile birlikte Şamanizmle ilgili bir belgesel çalışması yaptığını kaydetti. Alonso, bugün ve yarın Akasya ve İstinye Park alışveriş merkezlerinde bulunan D&R kitapçılarında okurlarıyla buluşacak ve romanını imzalayacak.
BATI MEDENİYETİ BİR BİLİNMEYENE DOĞRU GİDİYOR…
Alonso, basın toplantısında KARAR’ın “Kitapta bahsettiğiniz Roma İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu gibi birçok imparatorluk yıkıldı, gitti. Dizide yakaladığınız şöhret de bir imparatorluk esasında. Şu an ise bir pandemi sürecinden geçiyoruz. Bu süreç sizde nasıl bir değişim yarattı, günümüz imparatorluklarıyla nasıl baş edebiliriz, tavsiyeniz nedir?” sorusunu ise şöyle cevapladı: “Çok güzel ve cevabı aslında içinde saklı bir soru. Bütün imparatorluklar yıkılır, hiçbir şey baki kalmaz. Ve çoğu zaman en şaşalı dönemlerindeyken, zirvedeyken düşüş başlar. Ün ve şöhret de aynıdır. Pandemi süreciyle birlikte öyle bir zamanlardan geçiyoruz ki bize önemli fırsatlar sunuyor. Bir gürültüyü, toksik olanları güçlendiren bir hava var ama pek çok insan da bu süreci sessizliğe, düşünmeye bir davet gibi algılıyor. Batı medeniyeti bilinmeyen bir noktaya doğru, kellesi uçmuş şekilde gidiyor. Bütün kaynakları tükettik, zehirledik, onurunu çiğnedik… Ama ben hayatı bir öykü gibi de görüyorum çok ilginç bir öyküdür hayat… Herkes bu süreçte düşünmeli ve öyküsünü devam ettirmek için kendi kararını vermeli…”
TÜRKİYE’DE ÇOK FAZLA GÜÇ HATTI VAR
Toplantıda ‘La casa de papel’ dizisinde Berlin karakteriyle sevilen Alonso’ya birçok soru yöneltildi. Alonso, İstanbul’u nasıl bulduğu sorusuna, “İstanbul birkaç günde gezilebilecek bir şehir değil, ikinci kez geliyorum buraya. Birkaç ay kalmak istiyoruz, pazara gitmek, birinin evine gitmek, bir otobüse binmekten hoşlanıyoruz biz. Bu ülke çok fazla titreşimin yankısı. Pagan, mistik ve beni çok hislendiren bir duygusu ve karmaşası var. Hem modern, her şeyin olduğu, hem çok eski bir şehir. Bu karışıma bayılıyorum. Çok fazla güç hatları var bu ülke içinde. Sokağa çıktığımda Türklerle çok büyük bir akış yaşıyorum, hemen bir bağlantı kurduğumuzu hissediyorum. O yüzden uzun bir süre kalmak istediğimiz ülkelerden biri umarım yapabilirim. Türkler çok tatlı çünkü, her işi aşkla yapıyorlar” cevabını verdi.
İlk yayın: https://www.karar.com/kultur-sanat-haberleri/imparatorluklarin-ve-sohretin-dususu-zirvedeyken-baslar-1635955
FACEBOOK YORUMLAR