TÜRKLÜK MESELESİ:II
NACİ YENGİN
www.tarihistan.org
“Türklük” ırk olarak mı devam etmektedir yoksa İslamın içinde eriyerek öz benliğini kaybetmiş bir üst kimlik midir? Türk, biraz Arap, Acem, Arnavut,Boşnak ve diğer İslam kavimlerinin üzerinde üst kültürü temsil eden bir millet olarak mı mevcuttur?
Bu ve buna benzer soruları Tanzimat öncesi bir Osmanlı aydınına veya Fransız, Alman, İngiliz... sorsaydık verecekleri cevap elbette “İslam bir Türk dinidir” şeklinde cevaplanırdı. Nitekim şu satırlar sorumuza cevap niteliği taşıyan önemli bir belge niteliğindedir:
"İnancını değiştirip, camide boyun eğip Türk olacak mısın, Diakos?”
"Siz ve inancınız defolun, yok olun gidin kafirler! Ben Yunan doğdum, Yunan öleceğim!”[1]
Ya da II. Viyana kuşatmasını takiben yazılan Alman halk şarkılarında Hz. Muhammed’e Türk’ün Tanrısı denililmesi gibi!
Ancak Türkler hakkında özellikle Islahat Fermanıyla başlayan Meşutiyet dönemiyle ayyuka çıkan “Irk”temelinde oluşturulmaya çalışılan devlet anlayışının İslam ırkları arasında da yaygınlaştırılması sonucu Türklerin “İslamın kılıcı, bayraktarı, hizmetkarı” olma anlayışı-bilinci diğer Müslüman unsurlar arasında yok edilmek istenmiş görünmektedir. Bizce asıl sorun budur. Sorulması gereken en önemli soru bunun hangi maksatlar için yapıdığıdır?
Cumhuriyet döneminde Osmanlı milletlet topluluğundan arta kalan Müslüman ancak ırk bağlamında Türklüğünü unutmuş Kürt, Zaza gibi unsurların içinde bulundukları açmaz bir yönüyle anlaşılabilir niteliktedir.
Yazımızın başına dönecek olursak her ne sebepten, hangi düşünceden kaynaklanırsa kaynaklansın “Türk ırkı yoktur” diyerek kestirip atmak kolaycı bir yaklaşımdır. Tarihi realitelere tamamen aykırı olan subjektif yaklaşımların altında yatan düşüncenin siyasi erkin oluşturmaya çalıştığı insan ve cemiyet modeliyle bağlantılı olduğu gözlemlenmektedir.
İslamın öngördüğü toplum modeli, insan ve ırk modeliyle İslamcı düşüncenin ortaya koyduğu “İslam Milleti” modelleri Türkiye dışındaki İslam unsurları tarafından nasıl karşılanmaktadır?
Muhammed İkbal’den Mehmet Akif Ve Said Nursi’ye varıncaya kadar İslamcı aydınlar arasında yü yüzyıl öncesinden tartışılmaya başlanan konu daha çok tartışılacak görünmektedir.
Türkler imparatorluk kurmuş bir ırkın temsilcileridir. Tarihi süreç içerisinde himaye edilenlerle himaye edenler arasında yaşanan gelişmeler günüzde tersine dönmüş gibi görünse de sağduyulu İslam bilginlerinin Türklüğü “üst kimlik” olarak görmeleri günüzümde de bilinç altı olarak devam etmektedir. Prof. Dr. Yasin Aktay’ın üzerinde durmak istediği ve bilincinde yatan asıl gerçek budur sanırım!
Ancak sayın yazarın “Bir ırk olarak Türklük” adıyla 01.12.2013 tarihinde
Azdığı yazıda “Macarların Türk ırkından geldiği halde neden Türk sayılmadığı, buna mukabil Boşnakların, Arnavutların veya Balkanlar ve Anadolu'da yaşayan Türk ırkından olmayan bir sürü unsurun kendilerini neden ve nasıl Türk sayabiliyor olduğu sorusuyla yüzleştiğimiz zaman, Türk ırkının ve kimliğinin mahiyetine dair geniş bir alana girmiş oluruz.” Şeklindeki ifadeleri basında koparılan fırtanın aksine Türlüğü bir şemsiye olarak kabul ettiğini göstermektedir. Bu durum bin yıllık İsmaın hizmetkarı, bayraktarı olan millete olan inancın bir göstergesi ve Türklükten beklentinin ve umudun devam ettiğinin de bir tezahürü olarak algılanmalıdır.
Sözümüzü tarihe mal olmuş cümlelerle bağlayalım: “İnşallah ana Türk erliğin gösterem…” I.Murad’ın Sırp Kralı hakkındaki sözleri Kaynak: Neşri Tarihi
"...Bu da Türk’dür. Amma Arab, adına Arap dilince Eyyub-i Ensari dirler..."
(Saltuknâme’den, 1480)
Irkları bir kavim olarak ele almak Kur’an’ın ifadesiyle “Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı (farklı ve değişik) olması da, O’nun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok bunda, âlimler için gerçekten (alınacak dersler) vardır.” (Rum, 22). İbret almak içinse amenna!
Not: Geçen yazımıza göstermiş olduğunuz ilgi ve devamını yayımlamam konusundaki taleplerinize teşekkür ederim.
[1] İsyancı Yunan Rahip Vlachavas, 18. yüzyıl