TÜRKİYE YENİ BİR DÜNYA KURABİLİR!
NACİ YENGİN
www.tarihistan.org
Arap baharıyla başlayan sürecin gerçek amacının Türkiye'yi hedeflediği ve bu hedeflerini gerçekleştirmeye yaklaştıklarına dair yorumlar yüksek sesle dile getirilmeye başlandı!
Bugün Ermeni patırtısıyla Almanya, PKK/PYD, Alevi... veya bir başka bir bahane ile Türkiye oyalanırken yakın dönemde asıl meselenin sınırlarımızı çevreleyen Suriye ve Irak sınırında ABD, İsrail ve Rusya güdümlü bir PKK ve PYD devletinin kurulması gerçeğini görmemiz gerekiyor!
Başta ABD olmak üzere dünya ekonomisini ellerinde bulunduran aile ve şirketler olmak üzere asıl meselenin Ortadoğu, Kafkaslar, Türkistan, Balkanlar ve Afrika coğrafyalarındaki enerji ve ekonomik kaynaklarının elde tutulabilmesi için başta Türkiye olmak üzere hedef tahtasına koydukları bölgelerdeki devletleri küçültme, eyaletlere bölerek amaçlarına ulaşmak istediklerini görerek hareket etmek gerekmektedir.
Siyasilerin, fikir önderlerinin ülkeyi sevenlerin; milli birlik ve bütünlüğü savunan tüm çevrelerin ortak hareket etmeleri şarttır!
Türkiye’de sivil toplum örgütü adı altında çalışan bazı Alevi, Kemalist, Laikçi, İslamcılığın arkasına sığınan gizli bölücü zihniyetlerin… Devletin değişik kesimlerine gizlenmiş bürokratların kontrol ve izniyle faaliyet gösteren dernek, grup, fikir ve kanaat çevrelerinin de Türkiye’nin önüne set oluşturdukları yakın zaman içerisinde açıkça anlaşılacaktır!
Türkiye’nin Buhara’dan Balkanlara uzanan geniş Türkistan coğrafyasında üstlenebileceği tarihi ve kültürel misyonunun ne anlama geldiğini İngiliz tarihçi Arnold Toynbee 1960’lı yıllarda ortaya koymuş ve bunu akılcı/Maturidi/ ilerlemeci Türk anlayışı olarak ifade etmiştir. Arap-İslam anlayışı olarak tarihe geçen Eş’ari anlayışının kendini yok ettiğini, ilerlemecilik-gelişmecilik özelliklerinin ortadan kalktığı dikkate alınırsa Türkiye’ye karşı Batı-ABD ittifakının arkasında yatan gerçek düşüncenin ne olduğu anlaşılacaktır!
Türkiye'nin tarihi ve kültürel duruşu bile Batı'nın Türkiye'ye karşı bazen Ermeni, bazen PKK bazen de Taksim/Gezi… Olayları gibi daha çok dış kaynaklı olduğu anlaşılan olayların tek hedefinin Türkiye'nin yeniden ayağa kalkmasını önlemek olduğunu sağır sultan duyuyor, görmeyenler görüyor, anlamayanlar anlıyor da her nedense bazı siyasi ve ideolojik çevrelerin gelişmelere karşı üç maymunu oynaması hiç de masumane görünmüyor! Bir tek onlar anlamıyor!
Türkiye'nin son yıllarda yeniden kuşatılması meselesinin I. Dünya savaşı öncesi başladığı düşünüldüğünde Batı kulübü açısından geç kalmış, hatta başarıya ulaşması geciken bir projenin yeniden masaya yatırılmasından başka bir şey değildir! Biz bu oyunu biliyor ve görüyoruz! Ancak ülkede kalem oynatan ve siyaset yapan bazı çevrelerin; batıcılaşmacı zihniyetin hala görmemekte ısrar etmesi, olayı demokrasi, insan hakları, eşiklik ve barış şeklinde yaklaşım göstermeleri olsa olsa Batının içimize yerleştirdiği ajan, oryantalist taşeronlarına yakışır efendilerine hizmet eden köle yaklaşımına uygun bir örnek olarak gösterilebilir!
Batı, Hıristiyan kulübü olarak bilinen AB ve ABD'nin açıkça ortaya koyduğu bir gerçek var ki artık Türkiye'nin terör listesinde yer alan bölücü PKK-PYD'yi açıkça desteklemeleri Türkiye aleyhindeki politikalara; Türkiye’nin kuşatılmasının ötesinde başta Kuzey Irak, Kuzey Suriye olmak üzere Türkiye ile Arap ve Afrika kültürel coğrafyalarıyla olan bağlarını koparmak istenildiği anlaşılmaktadır… Öyle ki Arap Baharı adıyla Afrika'da başlayan, Tunus, Libya, Mısır darbesi, Irak ve Suriye ile sonuçlanacağı düşünülen Batı ve ABD'yi yöneten ailelerin gerçek amacının Türkiye'yi dize getirmek olduğunu gizleme gereği dahi duymamaktadırlar!
Türkiye’nin son dönemde ortaya koyduğu milli heyecan ve özgüven arayışı; önemli projelere yönelme, ekonomik, askeri ve teknolojik yatırımlara hız verme, Afrika, Kafkaslar, Türkistan açılımları meyvelerini verdiği sürece oyunlar, tuzaklar, dize getirme, halkı içten kemirme, millet olma bilincini zedeleme, birlik ve kardeşliği bozucu faaliyetler artarak devam edecektir.
Ancak unutulmamalıdır ki Türkiye’nin Türkistan, Kafkaslar ve Balkanlarda elini güçlendirecek coğrafi, stratejik, askeri, kültürel, ekonomik, ortak dil ve ortak hedefler belirleme avantajlarını harekete geçirme imkânı fazlasıyla bulunmaktadır. Yeter ki işin ehli insanlar tarafından yapılsın, cesaretli adımlar atmaya devam edilsin. Türkiye ve Türk-İslam dünyası Maturidi kuşağı olarak bilinen geniş coğrafyayla tarihi ve kültürel bağlarını güçlendirdikçe önüne konan ve bizce sadece tökezletme ve oyalamaktan başka bir işe yaramayacak olan engeller tek tek aşılacak ve adalet, barış, insanlık dünyası yeniden kurulacaktır!