Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

Türkiye üzerine yeniden düşünmek

08 Kasım 2021 - 11:23

Türkiye yüz yıldır sustu, susturuldu.

Ülke olarak uzun zamandır ilk kez yüksek sesle konuşma niyetinde olduğumuzu ortaya koymaya başladık. Türkiye'nin son yıllarda bölge ve uluslararası alanda bu denli yüksek sesle konuşmaya başlaması, sahada da sözlerinin arkasında durması; Afrika, Balkanlar, Libya, Somali, Katar, Suriye, Irak, Kafkaslar… Karadeniz, Akdeniz… ve etki alanlarının bulunduğu sahalarla ilgili konularda varlığını hissettirecek güce ulaşmaya başlaması bir başlangıç olarak görülmelidir. Bu süreç elbette kolay olmamıştır, olmayacaktır.

Türkiye'nin kazanım ve etki alanlarından geri dönüş olmayacaktır. Olmamalıdır. Türkiye'nin mevcut kazanımlarından geriye dönüş  niyetinde olanlar bilmelidir ki ya Türkiye'ye güvenleri-inançları yoktur ya da sadakatleri!

Liderler mi fırsatları değerlendirir yoksa şartlar mı liderleri ön plana çıkarır tartışıla dursun demokrasi her ne kadar bir gömlek dar gelse de milletin tercihine saygı duymak ve tarihi şartları buna göre dizayn etmek zorundayız.

Şartların tekrar geriye götüreceği konusunda olumsuz düşünenler her devirde çıkacaktır. Türkiye'ye karşı olumsuz düşünenler için söylenecek söz şöyle olmalıdır: "Herkesin ülke adına atacağı adım, söyleyeceği her cümle bizi ilgilendirir. İlgilendirmelidir. Yolu uzun, görevi meşakkatli olanlar böyle düşünebilir. Bana necilik bizim işimiz değildir. Türkiye eski Türkiye değildir. Tarihi ve bölgesel şartlar Türkiye'ye yeni görevler yüklemektedir. Görevden kaçmak tarihe, insanlığa ve geleceğe ihanet olacaktır."

Demokrasi tabanın tavana sesini ve reyini yansımasıdır. Demokrasiyi kullanarak kriz çıkarmak isteyen çevrelere karşı deriz ki: "Kriz demek mevcut durumdan daha kötüsüne duçar olmak demektir. Türkiye krize doğru mu  gidiyor yoksa ileriye doğru adımlarını sıklaştırdı mı? Bunu zaman gösterecek."

Anlaşılan bazı çevreler tarihi tecrübe deyince benmerkezci düşünceleriyle; korumacı ve kazanımlarını siper edinerek reflekslerini korumaya çalışıyor. Ancak hali hazırdaki durum ve gelişmeler hiç te o çevrelerin istek ve beklentileri gibi gelişmeyecek gibi görünmektedir!

Lafımız kişilere değil sistemin daha iyi işlemesine yardımcı olacak yüce düşünceler taşıyanlaradır. Sistemi sırtlayan bireyler ve bireylerin dünyaya kattığı değer yargıları ülkenin geçmişinde olduğu gibi geleceğinde de en etkin güç ve motivasyon kaynağımızdır.

Tabanın sesi derinden gelir.  Önceleri kısıktır,  duyulmayabilir ancak zamanla etkisinin şiddeti artarak kitleleri peşinden sürükler. Zaman içinde kendilerini tabana yaslamayanlar, tabanın sesinden rahatsız olmaya ve tabanın her hareketini kendilerine karşı yapılmış bir hareket olarak algılamaya başlarlar. Hâlbuki durum hiç te göründüğü gibi değildir. Taban denilen milletin kahir ekseriyetidir. Onlar boş vaatlere göre tercihlerini yapmazlar.

Millet sağduyu denilen tarihi reflekslerinin yönlendirmesine kulak vererek önlerini görmeye, yollarını aramaya çalışır. Yollarına devam ederken kendileriyle paralel düşünen insan ve siyasi tercihlerle de bazen sıkı fıkı, bazen de dirsek temasında bulunabilirler. Bu durum sağduyu sahiplerinin ila nihaye o siyasi tercihlere bağlı kalacaklarını da göstermez! O yüzden milli olan çevrelerin oyları kaygandır. Değişkendir.

Taşlar yuvarlanmaya hala devam ediyor. İki yüz yıldır Türk milletinin mayasını değiştirmeye, bozmaya çalışan çevreler yukarıdan aşağıya milletin değerlerini yok etmek için milletin üzerine; medeniyetimize doğru  taş, kaya yuvarlamaya devam ettiler. Milletin yolunu çevirmeye çalışmak her zaman beyhude bir çaba olarak kalmıştır.

Önümüzdeki kısa ve uzun vadeli süreçte milleti bekleyen siyasi süreç şöyle gelişecek gibi görünmektedir: "Ulusal ve uluslararası arena boş durmaz. Taşları Türkiye'nin üzerine doğru yuvarlamaya ve kaos üretmeye devam eder. Türk-İslam dünyasına karşı taşlar hızla aşağıya doğru yuvarlanmaya devam eder!"

Önümüzdeki süreçte bazı önemsiz, küçük ölçekli görülen taşlar hızla büyüyecek kaya gibi sert olacaktır! Bazı çevreler hızla büyüme gösteren taşların özgül ağırlığına sığınacak ve pasta arayıp nemalanmak isteyecektir!

İki asra yakındır Türkiye ve Türk dünyasının üzerine taşları kimin, hangi odakların yuvarladığını görmek ve ona göre ülke, millet ve devlet olarak var olmaya devam etmekten başka bir çıkar yol ve çözüm görünmemektedir.

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum