Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

TÜRKİYE’NİN YENİ DEVRİMİ: YENİDEN KIZILELMA!

20 Mayıs 2017 - 11:06 - Güncelleme: 21 Mayıs 2017 - 12:42

TÜRKİYE’NİN YENİ DEVRİMİ: YENİDEN KIZILELMA!

Naci YENGİN

www.tarihistan.org

Cumhurbaşkanımızın 19 Mayıs 2017 tarihinde hatırladığım kadarıyla Cumhuriyet sonrası liderler arasında Atatürk sonrası ilk kez dillendirdiği "Yeni Türkiye bizim ’Kızılelma’mız" ifadeleri Türkiye ve Türk-İslam dünyası için bir milat, bir devrim olarak kabul edilmelidir.

İslamiyet öncesi Türklerin “Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar” şeklinde ifade ederek dünyayı yönetme arzusu, İslamiyet sonrası “ İla’yı Kelimetullah için Nizam-ı Âlem” davası şeklinde değişime uğramıştır. Anlam ve içerik itibarıyla günümüze kadar amaçlanan hedeflere ulaşma noktasında hiçbir değişime uğramadan devam eden “Kızılelma” ifadesi her dönem ve devirdi siyasi, sosyal ve düşünce hayatımızda tetikleyici, itici unsur olarak millete güç, kuvvet ve azim vermiştir.

Oğuz Kağan’la başlayan Kızılelma ülküsü Türklerin ortak idealler peşinde koşmalarında önemli unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

İslamiyet’le millet olma sürecini tamamlayan Türklerin Oğuz Kağan’dan devraldığı “Dünya Hâkimiyeti Mefkûresi” İslamiyet sonrası Kızılelma olarak İslam’ı ve adaleti dünyaya yayma şeklini almıştır.

Hun, Göktürk, Karahanlı, Gazne ve Selçuklu eliyle Anadolu’ya yönelmiştir. Osmanlı’ya ulaşan Dünya hâkimiyeti anlayışı Osman Gazi ile birlikte yeni bir heyecan ve ivme kazanmıştır.

Sünnetullah’ın şerefli mesajını İstanbul’a ulaştırmak ve Hıristiyan dünyasının Ortodoksluk merkezi olan İstanbul’u almak amacıyla Saruhan Sancağında Şehzade Mehmet’in kulağına Molla Gürani, Molla Hüsrev tarafından fısıldanan Kızılelma’nın bir parçasının Ayasofya’nın tepesindeki haçta olduğu mesajı İstanbul’un fethiyle gerçekleşmiş ikinci yarısı ise Vatikan’da Katolik kilisesinde olduğu ifade edilmiştir.

Fatih Sultan Mehmet’in Kızılelma ülküsünü tamamlamak amacıyla çıktığı İtalya-Otronto seferinin ikinci aşamasında öldürülmesiyle bu ideal kısmen akamete uğramıştır.

Osmanlı’nın tüm seferlerinde milli ve manevi bir ideal vardır. Büyük ülküler peşinde koşan milletler büyük fetihler gerçekleştirir.

Büyük ülküler tarihin mitolojiyle karışan ve milletin öz benliğinde yaşaya gelen kutlu amaçları gerekleştirme yolunda yolumuzu aydınlatan meşalelerdir.

Türklerin destanlaşan kahramanlıkları kadim geçmişten yazılı tarihe aktarılmış ve öz benliğimizle milli haslet ve manevi iklim olarak ruh ve beden dünyamızı şekillendirerek bu günlere ulaşmıştır.

Oğuz Kağan töresi Sultan Alparslan’la şahlanmış, Fatih’le Sünnetullah’a layık olmuş, Yavuz’la İslam dünyasının hamisi haline gelmiş, Kanuni ile adaleti tesis etmiş 24 milyon 640 bin kilometre karede “Nizam-ı Âlem için İl’lay-ı Kelimetullah” davası olan Kızılelma ülküsü yolunda yürümüştür.

Gök Sultan II. Abdülhamit’le yeniden diriliş emareleri görülen Kızılelma ülküsü Abdülhamit’in içten ve dıştan gelen saldırı, yıldırma, Osmanlı-Türk dünyasını alt etme politikalarına kurban edilmiş ve O’nun tahtan indirilmesiyle akamete uğratılmıştır.

Türk tarihinde her ne kadar isimleri farklı da olsa kurulan devletlerin aynı minval üzerinde kurulduğu bilinmelidir. İdealleri, amaçları, kurucuları Oğuz boyundan, Türk soysundan olan Türk devletlerinin son kalesi olan Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal’in Kızılelma ülküsü Misak-ı Milli olarak ifade edilmiştir. Ancak bunun gerçekleşmesinin önünde duran iç ve dış engeller henüz aşılabilmiş değildir.

Kızılelma ifadesi Osmanlı son döneminden itibaren siyasi bir tercih ve ideal olarak yeniden gündeme gelmiştir. Buhara’lı Şeyh Süleyman Efendi'nin İstanbul'a taşıdığı Türk birliği fikri Ahmet Mithat Efendi Ahmet Cevdet Paşa Şemseddin Sami Necip Asım Bey ve Veled Çelebi tarafından yaşatılmaya başlanmıştır.

Modern anlamda Kızılelma ifadesi Azerbaycan sahasından Ahundzade Mirza Feth Ali Bey'in tutuşturduğu dilde Kızılelma ve Türkçülük meşalesi eğitim sahasında Süleyman Paşa tarafından yakılmaya devam edilmiştir. Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Necip Fazıl, Mehmet Akif, Erol Güngör, Nurettin Topçu, Osman Turan… bu yolun yılmaz savunucuları olarak bilinirler.

Türkiye her ne kadar genç bir cumhuriyet olarak kabul edilse de milletin Kızılelma ideali Atatürk sonrası adeta unutturulmuş ve müfredattan çıkarılmıştır. Ancak Türkiye’yi çevreleyen iç ve dış dinamikler milletin yeniden tarihi hedeflerine; milli ve manevi ideallerine kanalize edilmesi gerektiğini göstermektedir.

Hedefi, ideali olmayan milletlerin uzun süre ayakta kaldıkları görülmemiştir. Kendi idealleri, ülküleri peşinde koşmayan milletlerin başka ideal, ülkü ve ideolojiler peşinden nasıl koşturulduğu Türkiye’de dıştan yönetilen darbeler döneminde görülmüştür.

Batı, Arap ve Fars kökenli ideolojiler peşinde koşanların kendi Kızılelmalarını gerçekleştirmeleri beklenmemelidir. ne zaman ki milli değerler ve medeniyet anlayış ve algısı ön plana çıkar o zaman Kızılelma'ya doğru olan yolculuğumuzda umut tohumlarının yeşereceğinine olan inancımız filizlenmeye başlayacaktır!

 Kuzey Müslümanlığı olarak ifade edebileceğimiz Türk-İslam dünyasının kendi milli kahramanları, kendi ideolojileri ve kendi Kızıelmaları yolunda gitmekten başka çare, çözüm yolunun olmadığını görmemiz gerekmektedir. Bu alanda başta Milli Eğitim, örgün ve yaygın eğitim öğretim müfredatımız olmak üzere, görsel, işitsel ve yazınsal kitle iletişim araçlarımızın kendini çeki düzen vermesi ve kendi kahramanlarını rol model olarak alacak; yeniden yeni bir Kızılelma felsefesi idealiyle kanalize edilmesi gerekmektedir. Cumhurbaşkanımızın 19 Mayıs 2017 tarihinde ifade etmiş oldukları "Yeni Türkiye bizim ’Kızılelma’mız" ifadeleri milli değerlerle;  2023,  2053 hedeflerine doğru yeni bir ruh ve yeni bir idealle Oğuz Kağan’la başlayan üzeri küllenen kalplerde her daim yaşayan hâkimiyet, hakkaniyet anlayışının yeniden ortaya çıkarılması ve milli ateşin yenide harlanması bakımından bir devrim niteliği taşımaktadır!  www.tarihistan.org

Reklam