TÜRKİYE: İKİ ARA BİR DERE POLİTİKASI
NACİ YENGİN
www.tarihistan.org
Modern insan, bunalımlı insan!
İlkelerden hızla uzaklaşan insanların oluşturduğu metropollerde oturan; harcamaktan, harcanmaktan haz duyan insan modern insan!
Kaybettiği benliğine, dünyasına, hayatına dönüş sancıları yaşayan insanla dayatılan çağdaş yaşam tasavvur ve pratiği arasında yaşanan karmaşık kopuş halidir bunalımlı insanın dramı. Dram malum dramın içinde debelenen insan meçhuldür! Kimse dramın kendisinde olduğunu kabullenmeden bir başkasının dramını, sıkıntılarını anlatır da anlatır.
Modern insan kendisini, hayatını geçmiş ve geleceğini şekillendiren düşünceye, geleneğe, kültüre ve öze düşmandır. Kaynağını bu anlayıştan alan modern insanın bunalımı geleneğe, öze dönme eğilimi gösterdiğinde azalacaktır.
Ekonomiden devlet hayatına varıncaya kadar modern insan ve sistemi çevreleyen bunalımın kaynakları birer birer yok olmaya başladığında dayatılan düşünce ve yaşam modern insana yük olmaya başlayacaktır.
Modern insanı bunalımın merkezine oturtan Batının modernleştirilmiş öğretileri insandan elini çektiği oranda insan iç huzurunu yakalayacaktır. Bu nedenle insanlar “Ferrarisini Satan Bilge”nin yolunda ya da “Simyacı”gibi ilerlemek için moden kentlerin içinden çığlık atmaya devam etmektedir.
“Günümüz insanı “akli insanlık” olarak kabul edilen ve hükümet sırlarından arınmış bir bilgiyle kuşandığından itibaren özünü, geleneğini unuttu. İnsanı da kendisini unutturarak La Dini (din dışı) haline getirdi.”
Antik Yunan’da başlayan modern insanın bunalımı ve bunalımı oluşturan kültür Batı aydınlanmacıları tarafından gerçek ve tek doğru olarak benimsetildi.
Bugün Batıyla doğunun, ilahi değerlerle Yunan ve pagan Hıristiyanlığının ortaya koyduğu değerler dünyasının çatışma halini arttırmasında biraz da insanın özüne dönme emarelerinin etkisinden söz etmek mümkündür. Öyle ki öze dönme yalnız beden ruh arasında gerçekleşen bir durum değildir. Öze dönme emperyal değerlerini dünyaya hakim kılma azim ve kararlılığını iki yüz yıldır sürdüren Batı blogu ile daha çok ezilen emperyal değerlerin altında kalan diğer dünya arasında yaşanmakta olan bilgi ve hikmet mücadelesinde gelinen nokta her ne kadar bizleri tatmin etmese de gelecek kısa vadede tersine bir gelişmenin öngörülüyor olması günümüz siyasi sosyo kültürel çalkantıların nedenlerini biraz olsun aydınlatmaktadır.
***
Hümanizm, Allah’ı dışlayarak insanı yücelten ve Yeniçağ Avrupasının kilise öğretilerine karşı gösterdiği başkaldırının sonunda ortaya çıkan sihirli bir kavramdır. Hümanizm insanın içine bakmayı, ruhunu derinleştirmeyi yok ederek dışa dönük güzellik ve gelişmişliği ön plana çıkardı. Bu yönüyle bireyci ve liberaldi. Bu yönüyle “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışını hakim kılma arzusu sanayileşen ellerle dünyaya şamil kılınmak istendi, isteniyor!
Ancak Batının ve batıcı anlayışın kavrayamadığı bir gerçek vardı: Hareketli insanlar entellektüel olamaz!
“Eylem, adamı aydın olmaktan uzaklaştırır. Kılıç erbabıyla irfan ehlinin ruh yapıları farklıdır. İrfan ehli kılıç erbabını eylem insanını düşünceyle etkilerse eylemlerin hedefi, amacı kutsiliğini arttırır.” Sözlerin anlamı medeniyetimizin ruh köklerinden ayrılmasıyla Batıya öykünmemizin açılımıdır bir bakıma! Öyle ki Batının teknolojik üstünlüğünü almak kendi ruh dünyamız ve kendi kimliğimizden uzaklaşma; eylemle kılıç erbabının omuz omuza vererek inşa ettiği medeniyetimizden uzaklaşmak anlamına geliyordu. Öyle de oldu. Eylemle gerçekleştirilmeye çalışılan batıcılaşma irfanla desteklenemedi. Ne kılıç ne de irfan elimizde kaldı. Kılıç Lale Devri ile irfan ise kökten değişimlerle elimizden alındı!
Batı düşünceyi bıraktığı için Rönesansla beraber eylemi, kılıcı benimsemiştir. Günümüzde Batının içinde bulunduğu ekonomik, teknolojik gelişmişliği düşüncenin, irfanın değil eylemin sonucudur. Eylemlerini dünyaya hakim kılmak amacıyla daha da evrenselleştiren Batı ekonomiden siyasete kadar her alanda hayata hakim olmak ve bizce düşünce üretebilecek medeniyet merkezlerine karşı baskıcı tutumunu her geçen gün arttırarak devam etmektedir.
Batının Türk-İslam dünyasına karşı baskılarının şiddeti irfanı geri alma noktasında bizim Batının eylemlerine karşı geliştireceğimiz düşünce derinliklerinin gücü oranında artacak ya da azalacaktır!
Türkistan, Bereketli Hilal, Ön Asya, Balkanlar, Afrika ve Asya... Her alanda Batı dünyasının hakimiyeti görülüyorsa bunda düşünceden çok eylemin sonuca ulaşmasının etkisi vardır.
Türkiye devlet olarak ve aydınlarıyla bu hengamede düşünceyle eylemin neresinde durmalıdır?