TÜRKİYE’DE TAŞLAR KİMİN ÜZERİNE YUVARLANIYOR!
NACİ YENGİN
www.tarihistan.org
Türkiye yüz yıldır sustu, susturuldu.
Türkiye uzun zamandır ilk kez konuşma niyetini açıklamıştır! Konuşma cesaretini kendinde bulmaya doğru ilerlemiştir.
Türkiyenin bölgesinde ve dünyadaki gelişmelere karşı konuşma ve müdahil olma durumundan geri dönüş olmayacaktır, olmamalıdır. Türkiye’yi geri dönüştürme, dünya sistemine ram etme niyetinde olanlar bilmelidir ki ya dünya siteminin gerçek amacını bilmemekte, ya ideolojilerinde ya da peşinden koştukları liderlerinde bir sıkıntı vardır! Tarihi şartlar lider ve fikirleri beraberinde getirir!
Liderler mi şartları ülke ve milleti lehine değerlendirir yoksa şartlar mı liderleri ön plana çıkarır tartışıla dursun demokrasi denilen yönetim bu millete her ne kadar bir gömlek dar gelse de milletin tercihine saygı duymak ve tarihi şartları buna göre dizayn etme zorunluluğu vardır.
Tarihi şartların bizi geriye götüreceği konusunda olumsuz düşünenler her devirde çıkacaktır. Bazı çevrenin türkiyenin içinde bulunduğunu iddia ettiği tarzda serdettikleri olumsuz düşüncelerine karşı kurulacak cümle şöyle olmalıdır:
“Herkesin ülke adına atacağı adım, söyleyeceği bir cümle bizi ilgilendirir. İlgilendirmelidir. Yolu uzun, görevi meşakkatli olanlar böyle düşünebilir ancak. Bananecilik bizim işimiz değildir.
Demokrasi, tabanın tavana olan ses ve reyinin yansımasıdır. Demokrasiden kriz çıkarmak isteyen çevreler karşı deriz ki: Kriz demek mevcut durumdan daha kötüsüne duçar olmak demektir. Türkiye daha çok krizde mi gidiyor yoksa ileriye doğru adımlarını sıklaştırdı mı bunu zaman gösterecektir.
Zaman geçmişten aldığı ibret dolu hatıralar ve tecrübelerle ülkenin geleceğini şekillendirecektir. Anlaşılan bazı çevreler tarihi tecrübe deyince benmerkezci, korumacı ve iki yüz yıldır kazanım olarak kabul ettiği her ne varsa onları siper edinerek reflekslerini korumaya çalışmaktadır. Ancak hali hazırdaki durum ve gelişmeler hiç de o çevrelerin istek ve beklentileri gibi gelişmeyecek gibi görünmektedir!
Sözlerimizde hiçbir kesimi, kişi ve ideolojiyi hedef almadığımızı belirtmek isteriz. Lafımız ortayadır. Lafımız kişilere değil devlet ve millet sisteminin daha iyi işlemesine yardımcı olacak olanlaradır. Sitemi sırtlayan bireyler ve bireylerin dünyaya kattığı değer yargılarıdır ne de olsa.
Hiçbir zaman “Laf ola beri gele” diyebileceğimiz cümlelerin peşinde koşmadık. Bu tür beylik cümlelerin kimseye yarar getirmediğini bilenlerdeniz. Her zaman “Laf ola dertlere merhem ola” diye düşündük.
Son dönemde tabanın sesinden rahatsızlık duyanların sesi milletin sesini kısmaya, ortadan kaldırmaya; hatta tabanı yeniden sindirmeye yönelmiş gibi görünmektedir. Hâlbuki işin aslı öyle değildir! Taban denilen milletin bilinçaltı, dini- milli reflekslerle vermiş olduğu karar- attığı adımdır. Tabanın sesi her zaman yavaş, derinden ve emin adımlarla gelir. Önce duyulmayabilir ancak zamanla etkisinin şiddeti ortaya çıkar.
Zaman içinde kendilerini tabana yaslamayanlar rahatsız olmaya ve tabanın her hareketini kendilerine karşı yapılmış bir hareket olarak algılamaya başlarlar. Hâlbuki durum hiç de göründüğü gibi değildir. Taban denilen milletin kahir ekseriyeti miting, slogan ve boş vaatlere göre tercihlerini yapmazlar. Bilinçaltı ve sağduyu denilen tarihi reflekslerinin yönlendirmesine kulak vererek önlerini görmeye, yollarını aramaya çalışırlar. Yollarına devam ederken kendileriyle paralel düşünen insan ve siyasi tercihlerle de bazen sıkı fıkı, bazen de dirsek temasında bulunabilirler. Bu durum sağduyu sahiplerinin ila nihaiye o siyasi tercihlere bağlı kalacaklarını da göstermez! O yüzden sağduyulu ve milli olan çevrelerin oyları kaygandır. Değişkendir. Kendi iç ve milli dinamiklerine yöneliktir. Kalbe ve vicdana hitap eder!
Son yıllarda Türkiye’ye karşı bölgenin karıştırılmak istenmesi, seslerin avaza dönüşmesi ve adeta dünyanın birleşiyor görünmesi türkiyenin milletiyle devletinin birleşme yolunda olduğunu göstermektedir. Millet- devlet, devlet millet olarak yaşadığımız her dönem bizim için mutlu, huzurlu bir dönem olurken millet ve devlet karşıtlarının kâbusu olarak geçmiştir. Batı ve onların temsilcileri yeniden türkiyenin güçlenmesine karşı yeniden tarihi kâbus görmemek için iki yüz yıldır olduğu gibi son dönemde de görevlerinin başına daha sıkı dönmüş görünmektedir. Bu süreç sancılı, zorlu ve sarsıcı olabilecek bir görünüm arz etmektedir.
*
Taşlar birilerinin üzerine doğru yuvarlanmaya devam ediyor. İki yüz yıldır Türk milletinin mayasını değiştirmeye, bozmaya çalışan çevreler yukarıdan aşağıya milleti değiştirip dönüştürmekle kalmayıp değerlerini yok etmek için milletin üzerine, medeniyetimize doğru taş, kaya yuvarlamaya devam ediyorlar. Son dönemde Türkiye’nin üzerine doğru dönüştürülmeye çalışılan süreç bunun göstergesidir.
Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi bekleyen siyasi sürecin şu şekilde gerçekleşme ihtimali yüksektir:
Ulusal ve uluslararası arena boş durmaz. Türkiyenin üzerine taş yuvarlamaya ve kaos üretmeye devam eder.
Türk-İslam dünyasına karşı taşlar hızla aşağıya doğru yuvarlanmaya devam eder! Yaşanan siyasi süreçte birçok büyük taş yerinden oynayacak ve altında kalanlar ezilecektir.
Önümüzdeki süreçte bazı önemsiz, küçük ölçekli görülen taşlar hızla büyüyecek kaya gibi bir kütleye ulaşacaktır! Bazı çevreler hızla büyüme gösteren de bu taşın özgül ağırlığına sığınacak ve yaşanan kaos sarmalı içinde pasta arayıp nemalanmak isteyecektir!
Peki, taşları kim yuvarlıyor insanların üzerine doğru iki asırdır? Bütün mesele bu soruya verilecek mantıklı cevapları bulmaktır! www.tarihistan.org