Şehrinize dair söylenecek söz bulmazsınız bazen.
Bazen nutkunuz tutulur konuşamazsınız ve bazen hak verirsiniz şehrinize dair yapılan eleştirileri.
Bazen de hak vermez karşı çıkarsınız. Şehrinizi savunmaya geçersiniz içgüdüsel olarak…
Bazen koynunda yattığınız şehrinizin sahibi olamadığından yakınır ve içten içe kızar kırılırsınız yöneticilere, yetkililere, duyarsız şehir insanlarına…
Ve bazen şehriniz adına birilerinin bir şeyler yapmaya çalıştığını, yapmaya istekli olduğunu gördüğünüzde ümitleriniz yeşerir ve yeniden Dumanlı Dağın Sultan Yaylasından Şehzade Şehrine doğru yaz ortasında serin ilkbahar rüzgârı eser ve gecenin karanlığında bir Ramazan Mevsiminde, bir oruç ayında sahura doğru gönüllere akar ve uyandırır uykularından şehrin insanını…
Ramazan davulcusuna gerek kalmaz, sancının, çilenin ve şehre sevdalı gönüllerin yüreklere düşürdüğü kor uykusuz bırakır onları… İftarlar sahurları sahurlar sabahın kör karanlığında kimsesiz ancak gönlü zengin insanlarla buluşturur şehir sevdalılarını.
/Şehrin sahipleri şehrin
Gönüllerin sahipleri
Ki onlar şehrin efendileri
Şehzade Şehrin/ mısralarıyla karşılarsınız zeybek havası eşliğinde bir harmandalının figürleriyle…
İnsanlar Ramazan mevsiminde bir yerlere doğru sessiz bir tevekkül içinde akar biteviye. Nereye gittikleri kime doğru adım attıklarının da çok önemi yoktur. Amaç gönüller fethetmek ve amaç rıza almak olduktan sonra ayrıntılar önemli değildir.
Şehrin kılcal damarlarına doğru indiğinizde akşam karanlığına sığınan insanları görürsünüz… Kimseciklere haber vermeden Allah dostu bir insanın evine uğrayıp Tanrı misafiri olmak ve beklide orucuna bir tas çorba ve bir tas hayır dua doldurabilmek amacındadır.
Siyasiliğin, bürokratlığın, yöneticiliğin gömleğini giyseler de içinden çıktıkları cemiyetin boyasını her daim gururla taşıyan insanlar ne kadar artarsa o cemiyet yükselecek ve o medeniyet kamu vicdanında makes bulacaktır her daim. İnsanlar da bilecek ve Allah’ta görecektir bittabi yapılan ve yapılmak istenen gerçek gayeyi. Bir millet ancak böyle değişebilir ve bir millet ancak böyle yeniden yükselebilir arşa düsturuna sadık kalarak… yürünecek ve gönüllere akılacaktır.
Şehrin sahipleri şehri karşılıksız seven ve sevdiğini insanların başına kakmadan icraatlarıyla ortaya koyandır elbet.
Şehrin sahipleri yaptığı ve yapacağı projeleriyle konuşan ve şehre artı değer katanlardır.
Şehrin sahipleri, hayallerini paylaşan ve art niyet beslemeden, zengin fakir ayrımı yapmadan içinden çıktığı cemiyetin değerlerine sırt çevirmeden şehre omuz verendir.
Şehrin sahipleri, bulunduğu makam ve mevkiye geliş amacının yaşanılan mevcut durumdan şehrini ve insanını daha ileriye götürmek amacında olanlardır. Şehre ayıracağı mesai ve çabaların insanıdır biraz da!
Şehirlerin ölmeyen ve hiç yaşlanmayan hafızları her zaman kendisini dinleyen ve kendisi adına çaba harcayanları unutmaz.
Öyle ki şehir adına, insanlık adına bir çivi dahi çakılsa binlerce yıllık geçmişten binlerce yıl öteye taşıyacağı şahitliğin birikimiyle geleceğin büyük ve müreffeh medeniyetinde yeniden var oluşumuzun gurunu taşıtır şehrin sahiplerine. Ancak böyle sahip çıkılabilir gerçek miraslara.
Projeler, yatırımlar, iftarlar, konuşmalar, makamlar, mevkiler, gazeteler, televizyonlar… Her şey ama her şey yapılacak tüm şeyler ve hayallerimizin insanlığı için birer araçtır muhakkak.
Bir şey vardır ki söylenemeyen; gizli ancak bir o kadar da volkandır gönüllerde işte onun için yapılacak her türlü çalışmaya değerdir. Koşuşturmalar, iftarlar, sahurlar, yorgunluklar… değerdir.
Şehrin insanı, bizim insanımız; köklü mazisinden aldığı güçlü medeniyeti kuracak insan.
Şehzade Şehrinin bağrından çıkardığı nice değer gibi gönüllerde yeniden yeşerecek insan…