12 Haziran 2011 seçimlerinin ardından yeni bir ülke ve yeni bir heyecan arayanlar beklentilerinin çoğunu 2015 seçimlerine ertelemek zorunda kalacak!
Seçimlerden sonra da Türkiye’de yaşatılmak istenen kargaşa ortamı hala geçmiş değil. Gerilimli siyasi ortamın sürmesini isteyen birçok çevre var. Çünkü kargaşadan beslenen çevrelerin huzur ve güven ortamında bir ülke istemeleri ham hayal.
İç ve dış siyasetin at başı gittiği, birbirini etkilediği herkesin malumu.
Ülkenin dışarıdaki görünümü pozitif değişim ve dönüşüm yaşarken bunun iç politikaya yansımaları biraz daha geç olacak gibi görünüyor.
Sözünü ettiğimiz değişim ve dönüşümün çoğunluğu oluşturan ve ülkenin temel direği olarak kabul edebileceğimiz kesimlerce gayet sarih bir şekilde anlaşılmış olmasına rağmen kendilerini ülkenin gerçek sahibi gören jakobenist anlayışı bir türlü zihinlerinden söküp atamayanlar tarafından aynı sarahatle görülemeyen bir ülkede yaşıyoruz.
Basın yayın kuruluşlarının, kamuoyu araştırmalarının içeriden The Ekonomist Dergisi gibi yayın organlarının dışarıdan pompaladığı aba altından sopa gösterme şeklinde tezgâhlanan anlayışta İttihatçı mantığı görmek zor olmasa gerek. Şimdilerde ise ERK’e merkezci olması ve Atatürkleşmesi öneriliyor!
İttihatçı mantıktan kastımızın yalnız siyaset olmadığını, ekonomik, kültürel, siyasi ve toplumsal... Milletin tüm değerlerini değiştirip dönüştürme ameliyesinden bahsettiğimizi belirtmeliyiz. Ancak söz konusu düşünceyi temsil edenlerin baskıcı-tepeden inmeci yaşam modeli dayatmacıların en güçlü olduğu alan ekonomi ve basın…
Ha, bir de bazı ülkelerin çıkarlarını ülkelerinin çıkarlarından daha ulvi görme psikozu içinde olma hali!
Ekonomik gücün kimlerin elinde olunduğunu görmek o ülkenin kimler tarafından yönetildiğini anlamak demek aslında. Ancak ekonomi kaygan zeminde hareket ettiği için yönetilmek ve yönlendirilmek ister her zaman.
Eğer bir ülkede iktidar birkaç defa yönetimi elinde bulundurduysa ve seçimlerden oy oranını arttırarak çıktıysa bunda ekonomiyi, iç ve dış dengeleri koruduğu halkın beklentilerine cevap veriyor olduğu anlaşılır. Yoksa iktidar partilerinin yüzü soğuk ve her zaman muhaliflerine koz verme oranı yüksektir.
Ekonomi dünyada meydana gelen gelişmeleri aktif dış politikayla yönetebilme sanatıdır biraz da.
Yunanistan’dan Portekiz’e, Fas’tan Tunus ve Yemen’e… Suriye’ye varıncaya kadar hinterlandımız dışında ve hinterlandımız içerisinde yaşanan olağanüstü gelişmeler iyi takip edildiğinde ülke adına avantajlar sağlayacak unsurları da içinde barındırırlar. Aksi durumda ise kasılan, daralan bir ülke ve yeniden merkeziyetçi devletin sıkıştırması içerisinde yaşanan ülkeye dönüşme ihtimali söz konusudur. Ülkeler şartların önlerine koyduğu fırsatları değerlendirerek güçlenirler…
Hala geleceğini arayan bir ülkede yaşamak zor olsa da heyecan vericidir. Özellikle yaşadığınız ülke haşmetli bir medeniyetin devamı ise ve özellikle son yıllarda giderek genel kabul ve genel hedef haline gelme eğilimi gösteren bölgenin güçlü ve müreffeh ülkesi 2023 Türkiye’si hedefleniyorsa heyecansız yaşamak mümkün olmayacaktır o ülkede.
Heyecan ekonomik, siyasi ve kültürel beklentilerin yükselmesiyle doğru orantılı olarak ülkeleri ataletten kurtarıcı bir unsur olarak görülebilir.
Heyecan yalnız bürokrasi ve iktidarda değil bürokrasi ve iktidarı çevreleyen onların iç ve dış politikada düşünce kuruluşlarından olarak kabul edilen çevrelerce de desteklendiği sürece iktidarlar muktedir olabilirler.
Bu anlamda size bu ülkenin son yıllarda meydana getirdiği en önemli uluslararası organizasyonların başında 9. su düzenlenen Türkçe Olimpiyatları gelmektedir dersem ne demek istediğimiz anlaşılacaktır.
Uluslararası hale gelen Türkçe olimpiyatları Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi ve Türk dilinin gülen yüzünün-sıcaklığının gelecek adına ümit ışığı niteliğindeki gelişmelerin başında yer almalıdır. Bu başarılı organizasyonlar her geçen zamanda başka alanlarda da görülebilir…
Gerek Türkiye’nin bölgede gerekse dünya sathında göstermekte olduğu demokrasiden ekonomiye, barış ve adaletin korunmasından yeniden kendisini hatırlamasında NATO’dan AB’ye kadar Cumhuriyetin ilk gençlik ve zorunluluk dönemlerinde mecbur kalarak katılmak zorunda kaldığı bazı kurum ve kuruluşlarla da ilişkilerini gözden geçireceği döneme doğru gidilmektedir.
Hele hele 2015 seçimlerinin de iktidar partisi tarafından aynı başarıyla kazanılması durumunda ise dünya yeniden kurulacak ve Türkiye nerede olmak istediğini kendisi belirleyecektir… Bu da içimizdeki bazı çevreleri ve uluslar arası bazı güçleri şimdiden rahatsız etmektedir…