İNANCA-AKLA SALDIRI
Ulus devletlerin Batı’dan aldıkları ve doğasında Pagan Hıristiyanlık inancını barındıran kutsala saldırma ve kutsala karşı aklı, iktidarı laikleştirme; bireyi dinden ve dinin doğmalarından kurtarma anlayışını benimseyen akımlar zaman içinde İslam dünyasında da kendisine taraftar ve uygulama alanı bulmuştur.
Kutsala-kiliseye karı duruş Hıristiyan dünyası için ne kadar gerekli ve doğru bir tavırsa İslam dünyasına tevarüs ettiği şekliyle kutsala karşı duruş o kadar tabansız ve İslam’ın doğasını, öğretilerini bilmeme; İslam medeniyetinden bi haber olma anlamına gelmektedir!
İslam medeniyetinin atalet sürecine girmesi teknik alt yapı yetersizliğinden kaynaklanmamıştır. Aksine, düşüncenin dumura uğraması ve aklın devre dışı bırakılmasıyla başlayan bir sürecin sonucudur Türk-İslam medeniyetinin gerileme evresine girmesi!
Aklı dışlayan kilisenin, paganizmin ve tahrif edilmiş kutsal kitapların hükümlerinin ortadan kalktığına inanmasına rağmen maalesef bazı Müslümanlar çevreler dini referanslarına rağmen her nedense aklı ortadan kaldırıcı çalışmalarla sözüm ona yeni öğretileri yoluyla İslam dünyasına en büyük zararı vermişler, vermektedirler!
Son dönemde daha çok gündeme gelmeye başlayan ve aklı olanların kabul edemeyeceği ölçülere varan bir tartışma da şehitlik ve şahadet gibi kutsal kavramlar üzerinden yapılmaktadır. Bunu başlatanların asıl gayesinin kutsala saldırı olduğunu anlamak zor değildir. Bayrak, aile, vatan, bağımsızlık, ezan… aynı derece milli değerlerimiz arasındadır.
Şurası bir gerçektir ki kutsalın, milli değerlerin sorgulandığı ülkelerde yozlaşma ve karmaşalarla dolu ideolojiler dinin önüne geçmiştir! Şehitlik gibi en yüce değerlerimiz dahi tartışma konusu oluyorsa bunun başka bir izah tarzı yoktur!
Kutsal olana saldırmak öncelikle milli değerleri ve milli birliği hedefler. İdeolojilerin en kutsalı dahi siyasallaştığı sürece dinin milli birlik ve milli değerler manzumesinde zedelenmeler baş gösterir.
Dünyada kutsallık adına ortaya çıkan ideolojilerin yol açtığı birçok iç savaş ve karmaşa yaşanmıştır. Yüzyıl savaşları, Mezhep savaşları... Kurtuluş Savaşı… Kutsalı sahiplenmek amacıyla yapılan savaşlardır.
Bizde durum çok farklı değildir. Kutsalı korumak adına birçok isyan, kalkışma ve baskılar görülmüştür.
En yakın örnekler 31 Mart İsyanı (13 Nisan 1909), Şeyh Said ve Menemen İsyanları, Terör… sözüm ona kutsala sahip çıkma iddialarıyla ortaya çıkmış olmalarına rağmen akılsızların vatan, devlet ve dini yıpratıcı hareketleri olarak tarihe geçmişlerdir.
Kutsalın tekelci zihniyetler eliyle sahip çıkılmaya çalışılması başkalarının kutsalını yok etme anlamına geliyorsa tarih boyunca görülen kavga, karmaşa ve vizyonsuzluk ila nihaiye devam edecektir.
Asıl kutsallık, milli değerleriyle barışık binlerce yıldır yaşanan ve yaşatıla gelen Yüceliği devam ettirme azim ve gayreti içinde olan millet devlet bütünlüğünün oluşturduğu mutabakat olmalıdır.
Devletin milletiyle bölünmez bütünlüğünü sağlamanın en kolay ve güvenilir yolu derin köklerin tozlu raflarında saklı duran hakikatine sımsıkı sarılarak yaşamaya, yaşatmaya devam etmek olmalıdır.
Kutsalın geri dönüşünün konuşulduğu son dönemde geri gelen kutsallık mı yoksa liberalizmin kutsallık adı altında kutsi değerleri Batının hayat anlayışına dayatması mı iyi sorgulamak gerekir!
Semboller milletlerin reflekslerine yön veren ve zaman içinde kutsiyet arz eden değerler bütünü olarak yaşarlar. Sembollerin bir kısmı atalar kültünün ürünüyse de birçoğu milli ve dini öğretilerin milli hafızalara nakşedilen, bizimle birlikte yaşaya gelen kutsiyetlerimizdir. İnanç, bayrak, vatan, ana, yar, aile, bağımsızlık… gibi.
Bir ülkede kutsallığın artmasına paralel olarak aklın da ön plana çıkması, çıkıyor olması gerekir. Yoksa pagan Hıristiyanlıkta olduğu gibi İslam dünyasının içine giren ve aklı yok eden Hint, İran, Arap, Yunan, Yahudi, Batı ve bazı çevrelerin ekmeğine yağ süren fikirlerin dini ve milli değerlerin önünde hala set oluşturmaya devam ettiği gerçeği ile karşılaşırız! Ki bu karşılaşma günümüz Türk-İslam dünyasının İslam’ı yeterince anlamadığını, oluşturduğu yüce medeniyetini anlama noktasında onun yanına bile yaklaşacak olgunluğa, engin bilinç açıklığına sahip olmadığını gösterir!
O halde akla yapılan saldırılar kutsalıma yapılan saldırıdır! Her nereden gelirse gelsin kutsalımızı korumak için aklımızı korumak zorundayız!