Hilmi Ziya Ülken
Naci YENGİN
Türk düşünce tarihinin önemli kilometre taşlarından birisi Hilmi Ziya Ülken'dir. Onu 1980'li yılların ortasında kitapları aracılığıyla tanıdım. 1901-1974 yılları arasında yaşayan, 73 yıllık ömrüne 75 kitap ve yüzlerce makale sığdıran sosyoloji ve Türk düşünce tarihinin kilometre taşlarından birisi olarak Cumhuriyetin ilk dönemine damga vurmuş olan Hilmi Ziya Ülken'in okuduğum ilk eseri 1966'da Selçuk Yayınları tarafından basılan iki ciltlik "Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi"dir.
Osmanlı son döneminde Meşrutiyet tartışmaları içinde geçen çocukluğu, Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşının sosyal, siyasi ve ekonomik çalkantılarını yaşayarak yetişen Hilmi Ziya Ülken, Cumhuriyet’in ilk yıllarında başladığı yazarlık hayatını akademisyen olarak devam ettirmiş ve Türkiye’nin düşünce tarihinde ortaya koyduğu duruş, görüş ve çözüm önerileriyle ayakları bu ülkeye basan aydının nasıl olması gerektiğinin ilk örneklerinden birisi olduğunu göstermiştir.
Hilmi Ziya Ülken hakkındaki düşüncelerimiz hala devam etmektedir…
Tanzimat Fermanıyla kurumsallaşan, Cumhuriyetle kökleşen Türkiye’nin çağdaşlaşma hareketi içinde yer alan düşünce yapılarının 1950’li yıllara kadar analizini yapan Hilmi Ziya Ülken’in özellikle "Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi" eseri her ne kadar yeterince okunmamış ve anlaşılmamış olsa da önemini korumaya devam etmektedir. Türkiye’de kendilerini aydın sanan bazı zevatların ayaklarının bir türlü ülke topraklarına basmadığını; hangi fikri benimserlerse benimsesinler öncelikle ülke, devlet ve millet çıkarlarını gözeten düşünceler etrafında milletten yana olan siyasi, ekonomik, kültürel kodları hiçe saydıklarını üzülerek şahit olunca Hilmi Ziya Ülken gibileri mumla arar olduk!
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e evrilen milli düşüncenin tıkanan yollarının açılması konusunda ana omurgayı oluşturduğunu düşündüğümüz Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ömer Seyfettin, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Peyami Safa, Hilmi Ziya Ülken, Fuat Köprülü, Zeki Velidi Togan, Osman Turan, Erol Güngör, Nurettin Topçu, Cemil Meriç gibi şahsiyetlerin ne eserlerinden haberdar olan ve bu tür değerli şahsiyetleri kendilerine rehber edinen kaç aydınımız vardır tartışmalıdır.
Türkiye’nin milli kültür, edebiyat, tarih, eğitim, siyasi ve sosyal alanlarda atması gereken adımlara dair isimlerini zikrettiğimiz bazı değerli şahsiyetlerin ortaya koyduğu görüşler dikkate alınmadan önümüzü görmekte hala zorlanıyoruz.
“Hilmi Ziya Ülken… Türk cemiyetinin tarihi gelişmesi ve Türk düşünce tarihi üzerindeki geniş bilgisi ile önemli bir yer işgal eder.”[1]
Türkiye Cumhuriyetinin ergenlik yaşını doldurduğunu, olgunluk çağına doğru yol almakta olduğunu düşünmekteyiz. Cumhuriyetin ilk yıllarında milli kültür ve milli değerlere karşı gösterilen tepki ya da batıcı, savunmacı anlayış yerini daha demokratik ve daha katılımcı anlayışa bırakmaktadır. Ancak 1980 sonrası palazlandığı görülen ve birçoğu tercüme yoluyla benimsenen, milli olmayı tehlikeli sayma eğilimine gösteren; yüzeysel görünümüyle suni “ Batıcı”, “Kemalist”, “İslamcı” düşünceler içerisinde görülen; milli, yerli olmayı ülke vatan, devlet, millet ve bayrak gibi unsurları bünyesinde barındıran değerlere tahammül noktasında zorlanan, türedi çevrelerin devletle, milletle, rejimle, rejim kurucularına karşı alerjik yaklaşımları da göstermektedir ki ülkenin Hilmi Ziya Ülken, Erol Güngör ve Cemil Meriç gibi değer üretenlere her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır.
Türkiye’de aydın, entelektüel çevrelerin eteklerindeki taşları döküp milleti gerçekten tanımak için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Devletin millet, milletin devlet olduğu sürece doğru gidilen tarihi dönemeçte ülke insanını tanıyacak argümanlar geliştirmek eğitimden ekonomiye, siyasetten teknolojiye ve ideolojilere varıncaya kadar milletle rağmen millet için anlayışını ter etmekten başka çözüm ve çıkar yolun olmadığın, olamayacağını görmemiz gerekir. www.tarihistan.org
Naci YENGİN
Türk düşünce tarihinin önemli kilometre taşlarından birisi Hilmi Ziya Ülken'dir. Onu 1980'li yılların ortasında kitapları aracılığıyla tanıdım. 1901-1974 yılları arasında yaşayan, 73 yıllık ömrüne 75 kitap ve yüzlerce makale sığdıran sosyoloji ve Türk düşünce tarihinin kilometre taşlarından birisi olarak Cumhuriyetin ilk dönemine damga vurmuş olan Hilmi Ziya Ülken'in okuduğum ilk eseri 1966'da Selçuk Yayınları tarafından basılan iki ciltlik "Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi"dir.
Osmanlı son döneminde Meşrutiyet tartışmaları içinde geçen çocukluğu, Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşının sosyal, siyasi ve ekonomik çalkantılarını yaşayarak yetişen Hilmi Ziya Ülken, Cumhuriyet’in ilk yıllarında başladığı yazarlık hayatını akademisyen olarak devam ettirmiş ve Türkiye’nin düşünce tarihinde ortaya koyduğu duruş, görüş ve çözüm önerileriyle ayakları bu ülkeye basan aydının nasıl olması gerektiğinin ilk örneklerinden birisi olduğunu göstermiştir.
Hilmi Ziya Ülken hakkındaki düşüncelerimiz hala devam etmektedir…
Tanzimat Fermanıyla kurumsallaşan, Cumhuriyetle kökleşen Türkiye’nin çağdaşlaşma hareketi içinde yer alan düşünce yapılarının 1950’li yıllara kadar analizini yapan Hilmi Ziya Ülken’in özellikle "Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi" eseri her ne kadar yeterince okunmamış ve anlaşılmamış olsa da önemini korumaya devam etmektedir. Türkiye’de kendilerini aydın sanan bazı zevatların ayaklarının bir türlü ülke topraklarına basmadığını; hangi fikri benimserlerse benimsesinler öncelikle ülke, devlet ve millet çıkarlarını gözeten düşünceler etrafında milletten yana olan siyasi, ekonomik, kültürel kodları hiçe saydıklarını üzülerek şahit olunca Hilmi Ziya Ülken gibileri mumla arar olduk!
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e evrilen milli düşüncenin tıkanan yollarının açılması konusunda ana omurgayı oluşturduğunu düşündüğümüz Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ömer Seyfettin, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Peyami Safa, Hilmi Ziya Ülken, Fuat Köprülü, Zeki Velidi Togan, Osman Turan, Erol Güngör, Nurettin Topçu, Cemil Meriç gibi şahsiyetlerin ne eserlerinden haberdar olan ve bu tür değerli şahsiyetleri kendilerine rehber edinen kaç aydınımız vardır tartışmalıdır.
Türkiye’nin milli kültür, edebiyat, tarih, eğitim, siyasi ve sosyal alanlarda atması gereken adımlara dair isimlerini zikrettiğimiz bazı değerli şahsiyetlerin ortaya koyduğu görüşler dikkate alınmadan önümüzü görmekte hala zorlanıyoruz.
“Hilmi Ziya Ülken… Türk cemiyetinin tarihi gelişmesi ve Türk düşünce tarihi üzerindeki geniş bilgisi ile önemli bir yer işgal eder.”[1]
Türkiye Cumhuriyetinin ergenlik yaşını doldurduğunu, olgunluk çağına doğru yol almakta olduğunu düşünmekteyiz. Cumhuriyetin ilk yıllarında milli kültür ve milli değerlere karşı gösterilen tepki ya da batıcı, savunmacı anlayış yerini daha demokratik ve daha katılımcı anlayışa bırakmaktadır. Ancak 1980 sonrası palazlandığı görülen ve birçoğu tercüme yoluyla benimsenen, milli olmayı tehlikeli sayma eğilimine gösteren; yüzeysel görünümüyle suni “ Batıcı”, “Kemalist”, “İslamcı” düşünceler içerisinde görülen; milli, yerli olmayı ülke vatan, devlet, millet ve bayrak gibi unsurları bünyesinde barındıran değerlere tahammül noktasında zorlanan, türedi çevrelerin devletle, milletle, rejimle, rejim kurucularına karşı alerjik yaklaşımları da göstermektedir ki ülkenin Hilmi Ziya Ülken, Erol Güngör ve Cemil Meriç gibi değer üretenlere her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır.
Türkiye’de aydın, entelektüel çevrelerin eteklerindeki taşları döküp milleti gerçekten tanımak için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Devletin millet, milletin devlet olduğu sürece doğru gidilen tarihi dönemeçte ülke insanını tanıyacak argümanlar geliştirmek eğitimden ekonomiye, siyasetten teknolojiye ve ideolojilere varıncaya kadar milletle rağmen millet için anlayışını ter etmekten başka çözüm ve çıkar yolun olmadığın, olamayacağını görmemiz gerekir. www.tarihistan.org
[1] Erol Güngör, “Türkiye’de Sosyal İlimler”, Dünden Bugünden: Tarih-Kültür-Milliyetçilik, İst. Ötüken Yay. 1995, s. 39
FACEBOOK YORUMLAR