FATİH SULTAN MEHMET VE MANİSA-I
Yaşadığımız şehirler kimliklerimizi de belirliyor. Geçmişin geleceğimizi belirlediği gibi…
Kültürel kimliğimizi oluşturan ortam, yaşadığımız çevrenin kültürü ile doğru orantılıdır kuşkusuz.
İktidarları yönlendirenler her ne kadar seçmenler gibi görünse de iktidarı elinde bulunduranların yetişme şartları, eğitimi ve kültürel dokuları yönetenlerin reflekslerine ve alacağı kararları etkilemede en önemli etken olarak görülmelidir.
Erki elinde bulunduranlara has benzetmeler vardır çoğu millette. Bizim milletimiz için daha fazladır bu tür benzetmeler.
Mitolojileri ve destanları imparatorlar, kahramanlar, peygamber… ve liderlerin öncülük ettiği kabul edilir…
Thomas Carlyle’ının “Kahramanlar” adıyla yayımlanan meşhur kitabında Luther, Napolyon ve Hz. Muhammed (a.s) gibi kahramanlar anlatılır…
Tarihimiz destanlarla doludur ancak bu destanların yaşanmış bitmiş olduğuna inanılır. Bilinmez ki milletlerin benliklerinde her zaman bir arayış ve bir yönelişe özlem her daim olagelmiştir.
Kahramanları kendi milletinden, öz kültüründen olmayan milletlerin örnek model olarak benimseyeceği kişilerin televizyon kahramanları, popüler kültürün ürünü olması kaçınılmazdır.
Bu durum iletişimin yaygın olmadığı zamanlarda sadece teknolojik üstünlüğe örnek alma şeklinde tezahür ederken günümüzde daha da derinleşmiş ve kültürel, tarihi kahramanların yerini sanal, evrensel kahramanlar almıştır.
Şehirlerin de ruhu vardır derdi dedem de inanmazdım.
Gittiğim, yaşadığım her şehrin canlı bir organizma olduğunu çok sonra anladım. Dedem ölmüştü. “Haklıymışsın dede” diyememiştim. Ancak geçte olsa anlamıştım!
İstanbul deyince farklı bir dünya ve farklı bir hayal âlemine dalarız. Münir Nurettin Selçuk gibi “İstanbul’u sevmezse gönül aşkı ne anlar/Aşkı ne anlar/Düşsün suya yer yer erisin eski zemanlar” dizelerine sığınırız.
Ya da Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bursa’da Zaman” şiirinde dediği gibi: “Bir zafer müjdesi burda her isim:/Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim.”
Aradığımız şey dün değildir. Aslında herkes geleceğinin peşindedir!
Dün yarına adanmışsa eğer bakiliğini koruyabilir ve tarihteki yerini alabilir!
İnsanlık, geçmiş arayışındayken aradığı şeyin aslında gelecekleri hakkında ipuçları yakalayabilme telaşı olduğunu sonradan anlayacaktır!
Belki de hep bu yüzden Ahmet Hamdi Tanpınar, Münir Nurettin Selçuk, Yahya Kemal Beyatlı gibi edebiyatçıların eserleri çeker bizi. Belki de bu yüzden tarihi filmlerde bulmak isteriz geleceğimizi! Bu yüzden ilgi çeker romanlar, kahramanlar ve kurgular… Fanteziler, hayaller ve aslı bozulmuş kahramanlık hikayeleri.
Bu yüzden kahramanlara ilgi gösterir ve onları bu güne taşıma gayretine düşeriz.
Her ülkenin, her coğrafyanın, her şehrin kendi özelliklerine göre örnek aldığı, gurur duyduğu kimlikler, kişiler, kahramanlar vardır. Şehir isimleri, mekânlar, caddeler bu isimlerle donatılır.
Hatta ülkelerin geçiş dönemlerinde yararlılık gösteren liderleri kahraman, milli kurtarıcı olarak kabul edilirler. Zaman içerisinde mitoloji haline gelen bu tür kahramanların kimliklerinin, yaşantılarının da çok önemi kalmaz. Sorgulanmaz hale gelirler… Bunun yasalarla çözülmesi, zorunlu, tek lider haline gelip gelmemesinin de bir önemi yoktur artık. O bir lider ve kahramandır çoğu insana göre.
Milletlerin vicdanında ve bilinçaltlarında yaşatageldiği kültürel üst kimliğin dokularıyla kahraman olarak kabul ettiği şahsiyetlerin dokularının uyuşması yeterlidir sevmek, saymak ve lider olarak benimsemek için…
Liderleri geleceğe hazırlayan etkenler arasında aile, sosyo- kültürel çevre, aldıkları eğitim, benimsetilen milli manevi değerler( Üst Kültür)ve rol model olarak kabul ettirilen kişiliklerin duruşları vardır çoğu zaman.
Yıllardır zihnimi kurcalayan konulardan birisi de Carlyle’ının “Kahramanlar” olarak ifade ettiği şekliyle şehrimin karaman olarak gördüğü şahsiyetlerin yetişme tarzı oldu.
Bu liderler arasında Manisa’dan tahta çıkan Fatih Sultan Mehmet elbette birinci sıradadır. Bu amaçla Şehzade Mehmet dönemi Manisa’sı en az İstanbul kadar önemli olmalıdır. Bu amaçla Manisa ve Şehzade Mehmet hakkında yapılacak çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Ya da o da dönemin Manisa’sının araştırılmasına…
Şehzade Mehmet’in Manisa’sı nasıl bir şehirdi?
II. Murat Saray-ı Amire’yi nasıl ve hangi düşüncelerle yaptı?
II. Murat oğlu Alâeddinin Amasya’ya gönderirken Mehmet için neden Saruhan Sancağını tercih etti?
Şehzade Mehmet Saruhan İlinde neler yaptı, nasıl yaşadı?
Şehzade Mehmet’in Saruhan İlinde aldığı eğitim nasıldı?
Hangi dersleri gördü?
Hangi hocasına karşı direndi?
Şehzade Mehmet’in annesi Hüma Hatun Saruhan Sancağında nasıl yaşadı?
1442-1449 yılları arasında Saruhan Sancağında neler yaşandı?
Genç Şehzadenin yetişmesinde rol oynayan insanların Mehmet’in ruh dünyasındaki etkileri nelerdir?
Bu ve buna benzer daha onlarca soru…
Soruların cevapları tarihin saklı dünyasında gizliydi. Gizli kalan hiçbir bilgi geleceği yönlendirmede kimseye yarar sağlayamayacaktır. Bulunmalı ve bu güne taşınmalıydı…