EĞİTİM, GENÇLİK VE GELECEĞİN İNŞASI
NACİ YENGİN
Okullar yarıyıl tatilinde.
62 bin okul 17,5 milyon öğrenci için uzun sayılabilecek tatil başladı.
Yorucu ve uzun bir eğitim-öğretim maratonundan sonra okulların tatile girmesi elbette gereklidir ve hak edenler için kaçınılmaz bir dinlenme dönemidir.
Türkiye gibi genç nüfusa sahip ülkelerde eğitim-öğretim ve geleceği planlama devlet yönetmek, ekonomiye yön vermek ve hatta teröre karşı mücadele etmek gibi milli birlik ve bütünlüğün sağlanması, tam bağımsız yapının korunması açısından önem arz ederler. Kendi rotasında tarihten getirdiği milli ve manevi çizgisinde yürümek zorunda olan bizim gibi devletler için sıraladığımız seçeneklerden daha önemli ne vardır diye bir soru yöneltildiğinde ilk akla gelen seçeneğin eğitim olduğu görülecektir.
Birçok Avrupa ülkesinden daha çok nüfusumuz eğitim öğretim yaşında ve geleceğe koşan gençlerden oluşuyorsa geleceğin bu günden planlanması her şeyden daha önemlidir!
Öyle ki 200 yıldır yaşadığımız sıkıntılar genç nüfusu kendi haline bırakmış olmamızdan, ne ki kendi milli ve manevi değerlerinden yoksun ve üstelik bunları ayaklar altına alacak şekilde yetiştirilmesinden; adeta bize ait olmayan Batı, ABD’nin dayattığı eğitim-öğretim müfredatlarının kaderine terk etmiş olmamızdan kaynaklandığını söylemek hiç de yadırganacak, karşı çıkılacak bir düşünce değildir!
Osmanlı 1856 sonrası açılan Ajan-Misyoner okulları ile Cumhuriyet sonrası özellikle 1946 sonrası yeniden başlayan Batı ve ABD tandanslı eğitim-öğretim müfredatları kaç nesli kendisinden, kimliğinden özünden, devletinden ve hatta vatanından koparmıştır düşünmek gerekiyor!
Osmanlı döneminde Fransız, İngiliz, Rus ve Alman hayranlığı Cumhuriyet sonrası yerini Batı ve ABD hayranlığına dönüştürülmüştür.
Kendi kahramanlarından, kendi mitoloji ve rol modellerinden yoksun yetişen nesillerin örnek alacakları kahraman ve rol modellerin eğitim çağlarında kendilerine dayatılan müfredatlar içerisinden Batı ve Batıya ram olan kişi, kurum, ideoloji ve kahramanlar olacağı aşikârdır. Öyle ki şimdilerde TV, gazete ve sanal âlemde geçliğin rol model, kahraman ve hatta yarı ilah olarak görüp yolundan gittiği kişi, grup ve düşünceler içinde bocalıyor olmalarında da eğitim öğretim müfredatlarının payı azımsanamayacak kadar büyüktür! Mevcut tabloya bakarak hareket edecek olursak kısa ve orta vadede geleceğimizin çok da parlak olduğunu söylemek zordur!
Mevcut tablonun kimseyi mutlu ettiğini söylemiyorsak o zaman her şeyden daha önemli olduğunu bildiğimiz, inandığımız eğitim-öğretime, kısacası geleceğimize olan yatırım konusunda daha hızlı ve daha radikal kararlar almak ve alınan kararları ivedilikle uygulamak zorunda olduğumuzu neden göremiyor ve neden geçici çözümlerle meselenin etrafında dolaşmaya devam ediyoruz?
Ülkelerin en güçlü enerjisi insan gücüdür. Üstelik vatanına bağlı, devletiyle barışık geçmişinde aynı kaderi paylaşan gelecekte de aynı vatanda ve milletiyle birlikte yürüme azim ve kararlılığında olmasını arzuladığımız insanlar için atılacak adımlar bir an önce atılmalıdır. Kararnameler, yönetmelikler, mevzuatlar ne derse desin eğitimin içinde yaşayan, kişiliği, benliği şekillenen genç bireyleri ilgilendiren tek mesele eğitim ve öğrenim hayatlarında alacakları bilgi- görgünün bütünlüğüdür. Gerisi ayrıntıdır. Gençliği geleceğe sağlam ve emin adımlarla yürütme aşkı, şevkini verecek olan eğitmenler, bürokrasi, iktidar ve milletin tamamıdır.
Türkiye gibi binlerce yıllık gelenekten, muhteşem medeniyet kuran bir geçmişten gelen ülke ve milletler Batı düşünce ve medeniyeti için her zaman tehdit olarak algılana gelmiştir. Türklerin ortaya koyduğu medeniyet ve irfana dayalı erdemli insan anlayışının yeniden filizlenmesi ve kendini hatırlamasının önüne geçmek amacıyla 200 yıldır dayatılan ve zamanla gönüllü kültür elçileri olanlar tarafından gönüllü olarak benimsenen düşünce ve hayat modelinin bizi bir arpa boyu götürmediği-götürmeyeceğini daha ne zaman anlayacağız!
Travmalar milletlerin bilinçlerini geri getiren önemli derslerle doludur. Türklerin son bir asırda yaşadığı travmalar düşünülüğünde artık yeter demek ve silkinmek gerektiğini anlamamız gerekiyor.
Eğitim ve öğretim metodunun çağdaş, akılcı, devrimci ve bizim tarafından bize göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Anadolu irfanının hamuruyla pozitif aklı kaynaştırmak ve ülkenin geleceğini inşa edecek nesilleri bu düşünce ve bilim anlayışı çerçevesinde yetiştirmekten başka çare, çözüm yolu görünmemektedir.