DEMOKRASİ: II
Türkiye’de hatta Türk dünyasında demokrasinin Batının benimsediği değerler çerçevesinde benimsenmesini bekleyemeyiz.
Zira batının gözünde biz az gelişmiştik. Gelişmeyen yönlerimizi demokrasinin sihirli değneğiyle Batının ortaya koyduğu standartlara göre geliştirmek için mücadele etmemiz, baştan ayağa her yönümüzü değiştirmemiz gerekiyordu. Bunun için önce ülkenin gençleri ele geçirildi., Eğitim kurumları düşünceyi, nesiller, aydınlar… Aydın olmanın, düşünmenin tek şartı olarak Batılı olmayı ön şart olarak koydular. Bu alanda inanımızı zorladılar, zorlandık!
“Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur. Maruz kalmaz, seçer. Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını aydın yapan: 'uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs."[1]
“Tanzimat'tan bu yana Türk aydınının alınyazısı iki kelimede düğümleniyordu: Aldanmak ve aldatmak. Senaryoyu başkaları hazırlamıştı, biz sadece birer oyuncuyduk. Nesiller bir ütopyanın kurbanı olmuşlardı... Avrupa'yı tanımamak gaflet; Avrupa'yı tanıyan ülkesinden kopuyor. Bu lanet çemberinden nasıl kurtulacağız?"[2]
Aydınımız tanrısına âşık olmuştu: Avrupai değerler yeni aydının secde yönüydü! İrfanının unutan aydın kendisini, milletini unutmuştu!
Kısa cümlelerle hitap ettiğin birisi hakkında aşk cümleleri kuramazsın! İnsanlar demokrasiyi kısa cümlelerle tarif etmeye ve kısa süreliğine yaşamaya çalışır. Halbuki insanların Batıda uygulandığı şekliyle demokrasi diye bir değer yargısı, erdem sayabilecek hayat tarzları yok!
Demokrasi cüzzamlıların tarlasını süren Batının hasat kaldırma mevsiminde uğradığı bir mevsim gibi algılanıyor! Milletimiz için demokrasi hala Mehlika Sultana âşık gençlerden birisi bile değil! İnsanımız demokrasi deyince farklı beklentilere sahip. Ülkesi ve milletiyle bölünmez, onurlu, kendi ayakları üzerinde duran, kendi tarihi, kültürel birikiminden beslenen ve kendi devlet tecrübeleriyle benimsediği siyasi, ekonomik, kültürel, askeri bir sistem içinde yaşanan ülke ve devlet organizasyonu.
İnsanların hayat tarzını belirleyecek felsefeleri yoksa önlerine çıkan ilk durakta kendilerini almaya gelen araca binip gidebilirler. Demokrasi de böyle bir şey insanımız için! Araştırmadan, sorgulamadan savaştığımız tanrıya tapınma aşkı: Demokrasi!
Demokratik hayat tarzının bir millet tarafından benimsenmesi için binlerce yıllık tarihi, kültürel birikim, insan hakları, toplumsal kaynaşma… gibi birçok süreçten geçmesi gerekiyor.
Türklerin benimseye geldiği hayat tarzında Batı medeniyetinin tarihinde kendi halklarına karşı uyguladığı insanlık dışı dayatmalar görülmezken her nedense kültürel, siyasi, askeri …, pek çok alanda savaş verdiği ve çoğu zaman dövdüğü, bazen de yenildiği düşmanının hayat tarzı, ekonomik modeli ve devlet felsefesini; kültürel değerlerini benimsemesi görülmüş şey değildir! Bu durum Cumhuriyet sonrası için söylemek gerekirse olsa olsa Osmanlıdan devralınan batıcı aydın ve ekonomik çevrelerin Türk milletine dayattığı bir intihar girişimi olsa gerektir.
Bir milletin intiharı, yok oluşu Batının dizayn ettiği aydınların elindeyse o milletin hayatı, haysiyeti hepten yok olmuş ve ayaklar altına alınmış demektir.
Bir millet düşünün ki tarihinde esaret nedir görmemiş ve onuruyla yaşamıştır. Ancak zaman içinde o milletin öncü rolünü üstlenen bazı şahıs, kurum ve kuruluşları milleti peşine takarak Batının kulu yapmaya, batılı normlarını kabul ettirmeye ikna edilmiş! Bunu yaparken de demokrasi, eşitlik ve ilerleme, çağdaşlık gibi Batının deli gömleği kavramlarının arkasına saklanmış!
Şayet demokrasi darbelerle, millete rağmen belli kesimlerin at oynatabileceği; gerekirse ülkenin milli birlik ve bütünlüğünün tehlikeye girebileceği türden bir yönetim şekliyse tarlanın bir süre daha nadasta bekletilmesi daha ehvendir! Ta ki Türkün kendine özgü düşünce ve hayat tarzına uygun yeni bir sistem bulup uygulayıncaya kadar beklemek gerekecektir.www.tarihistan.org NACİ YENGİN
FACEBOOK YORUMLAR