ABD’nin İslam Dünyasına Karşı Yeni Stratejisi
NACİ YENGİN
Frances Stonor Saunders'in “Parayı Verdi Düdüğü Çaldı/CIA ve Kültürel Soğuk Savaş" çalışmasında ortaya konan tüyler ürpertici gerçek karşısında artık çok şaşırdığımızı söyleyemeyiz. Bu oyununu yeni olmadığı ve bir şekilde satın alınan aydın, müzisyen akademisyen sanatçı, din adamı kisvesindeki şarlatanlar, şair ve gazetecilerin Osmanlı'ya karşı Yunan isyanında da karşımıza çıktıkları, Jön-Türk hareketini destekledikleri, Osmanlıya karşı suikastlar hazırladıklarını bilenler olarak şaşırmıyoruz!
Söz konusu kitapta CIA'nın Marshall Planı çerçevesinde Geoge Orvvell, Bernard Russell, Arnoldo Toynbee, Jean-Paul Sartre, Spencer... Gibi birçok ismi kullandığı ortaya konmaktadır.[1]
CIA'nın 1990 sonrası ele aldığı en önemli konu İslam dünyasını çeki düzen vermek ve enerji kaynaklarını Çin, Rusya, Almanya ve Fransa gibi devletlerden önce kontrol altına alabilmektir.
Doğu ve Batı Türkistan, Uzakdoğu, Arap ve Fars dünyası, Afrika'yı içine alan İslam dünyası petrol, doğal gaz, bor, altın... Gibi bakir enerji kaynaklarına sahip olmanın ötesinde dinamik ve güçlü Hıristiyan Batı kültürü ile eski kültüre karşı mücadele edebilecek yegâne güç olarak canlılığını korumaktadır. Dinamikleri gerek kültürel, gerek genç nüfus potansiyeli ve gerekse geleceğin ekonomik, sosyo kültürel güçleri olarak kabul edilen Türk dünyasına karşı başlatılan çevirme-kuşatma hareketi içerisinde bir yandan demokrasi, insan hakları gibi Sovyet tahakkümü altında ezilmiş insanlara cazip gelecek büyüleyici timsahın gözyaşı politikası izlenirken öte yandan “İslamcı terör, radikal İslam, köktendinci İslam, şeriatçı İslam gibi kavramlarla İslam dünyasında güçlenmeye başlayan emperyalizme, küresel sermayeye karşı dik ve milli duruş hareketlerine karşı ötekileştirme politikaları uygulanmaktadır…
ABD düşünce kuruluşlarının 1990'lı yıllardan hazırlattıkları "Türkiye'de İslamcı Akımlar", “Terör”, “Türkiye’de demokrasi” türü çalışmalar o dönemde Boğaziçi Üniversitesinde görev yapan bazı akademisyenler tarafından hazırlanmıştı. Şimdilerde sayıları binleri bulan bazı akademisyen ve gazeteciler, şirketler, çevrelerin yine aynı çerçevede çalışmalar yaptığı ortaya çıkmıştır! Yalnız Boğaziçi değil günümüzde anlaşılmıştır ki Türkiye ve dünyada FETÖ bağlantılı birçok akademisyenin ABD ve Batı tarafından finanse edildiği anlaşılmıştır.
Günümüzde geldiğimiz noktada hangi gazetecinin, hangi akademisyenin ve hangi yazarın ABD ve Batı’nın uzantıları tarafından kullanıldığını bilmeyen kalmamıştır!
Ilımlı İslam politikasına paralel olarak geliştirilen Büyük Ortadoğu Projesi (BOB) 'nin temel hedefinin İslam dünyası olduğu ve Yahudi- İngiltere ve ABD sermayesinin önünde engel görülen devlet ve düşünceleri sindirme sarmalama politikası olduğu gözlerden kaçmamaktadır. Bu amaçla Afganistan, Somali, Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan, Pakistan, Balkanlar, İran, Arap ve Türk dünyasına karşı izlenen politikalar da bu anlayış çerçevesinde incelenmelidir.
Bir yandan cemaat, vakıf, dernek ve bu yöndeki düşüncelerden oluşacak iktidarları destekleyen söz konusu devlet ve sermayenin öte yandan özgürlükçülüğü benimsemiş ve kendine göre geliştirmiş olduğu dini yaşama isteğini "terör" olarak adlandırıp ötekileştirecek insanların bireysel inanç değerlerini ortadan kaldırmak için ülkelerin yağma ve işgal dâhil her yolu deneyeceksin! Bir yandan da milleti dini bazı terör örgütlerine hapsederek devletin merkezini ele geçirme politikaları son dönemde ortaya çıkan ABD ve Batı’nın yenidünya hegemonyasının birer parçası, planı olarak görülmelidir. Kendi içerisinde tutarsızlıklarla dolu olan ve halen uygulanmakta olan BOB politikasında Türkiye'ye biçilen görev NATO'ya üye olma aşamasında verilen görevden çok farklı değil. Ve üstelik bu görev sonunda bin yıllık kültürel bağların ortadan koparılması, bizi biz yapan değerlerin tamamen ortadan kaldırılması gibi bir sonuçla karşılaşma ihtimali yüksek!
Ancak Türkiye’nin son on yıl içerisinde BOP projesine karşı kendi yol haritası ve rotasını çizme girişimleri ABD, Batı ve onların ülke içinde ve dışında oluştura geldikleri dini, siyasi, ekonomik ve etnik tabanlı terör örgütlerini Türkiye’de devlet, millet ve iktidar aleyhine kullanmaya başladıklarını göstermiştir. www.tarihistan.org
[1] İ. Karagül, S, 299