31 MART OLAYINI NASIL OKUMALIYIZ?
31 Mart Vakası. 13 Nisan1909.
İslam dünyasına karsı Batının İslam dünyası ve Osmanlıya karşı oynadığı en büyük oyundur. II. Abdülhamit’in tahtan indirilmesini amaçlayan darbeyle Osmanlı ve İslam dünyası çok büyük bir oyunun içine sokulmuştur. O günden bu güne İslam dünyası ve Türkiye Batının elinde oyuncak olmaya devam etmektedir! Bu oyun, tezgah halen daha devam etmektedir.
Osmanlı, İslam dünyasının son kalesidir.
Osmanlı İslam dünyasının hilafet merkezidir.
Osmanlı insanlığın son umududur.
Osmanlı, en uzun yüzyılına çalkantılarla girmiştir.
Tanzimat Fermanıyla beraber Batının kıskacına giren Osmanlı devleti bu kıskaçtan kurtulmak için nelerini feda etmedi ki!
Önce üstünlük, büyüklük ve güçlülük anlayışını feda etti. Kendine olan özgüvenini yitirdi.
Sonra teknik ve bilimde üstünlüğünü kaybetti. İlerlemeci anlayış yerini statükocu anlayışa, muhafazacılığa bıraktı. Sünniliğin Maturidi-Akılcı yolu bırakıldı, Eş’ariye anlayışı(Arap Anlayışı-Nakilcilik)hakim oldu.
Lale Devriyle beraber Batılılaşma adı altında yenilikler yapılmaya ve yerli anlayıştan Batılı anlayışa doğru dönüşüme gidildi.
Tanzimat Fermanı ve Osmanlı İngiliz Ticaret Antlaşmasıyla beraber ekonomik, siyasi, kültürel, eğitim, dini ve toplumsal alanlarda Batıcılaşmacı anlayış dayatılmaya başlandı.
Balta Limanı(Osmanlı-İngiliz Ticaret Antlaşması) ile Osmanlının ekonomik özgürlüğü sona erdi. Sonra Kuzey Afrika Müslüman coğrafyası Fransa, İngiltere tarafından sömürgeleştirilmeye başlandı. Cezayir, Fas, Tunus, Mısır, Kıbrıs. Nihayet 1912 Trablusgarp(Libya) İtalya tarafından işgal edildi.
II. Abdülhamit bağımsız son devlet başkanı olarak Osmanlıyı yönetmiştir. 1876-1909 yılları arasında Osmanlıyı yöneten II. Abdülhamit’e karşı Batılılar ve onların yerli işbirlikçileri tarafından birçok kitap, dergi, örgüt, kişi ve kurum, devlet, cemaat, düşünce ve örgüt tarafından karalama kampanyaları, hatta suikastlar düzenlendi.
Kendisine karşı gerçekleştirilmek istenen linç etme, yıldırma ve yok etme politikalarına değişik çevrelerin dahil olduğunu üzüntüyle görüyoruz. İslamcılar, Türkçüler, Batıcılar, İngiltere, Fransa, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Yunanistan, Almanya… Akla hayale gelmeyecek çevreler!
Cahil, geleceği okumaktan aciz gençler, İttihatçılar, İslamcılar, Batıcılar, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler… Batılı devletlerin desteği ile el ele verip 13 Nisan 1909’da II. Abdülhamit’i tahtan indirdiklerinde Batı Hıristiyan dünyası ve papalık bayram ederken, kiliselerde şükür ayinleri yaparken İslam dünyası ve Müslümanlar karanlık bir geleceğe; yok oluşa doğru hızla ilerliyordu! Ancak zafer naraları atarak! Hürriyetin sarhoşluğu içinde çılgınlar gibi eğlenerek!
Kara bir gündü 31 Mart Olayı. 13 Nisan 1909 günü yalnız Osmanlının değil İslam dünyasının Batının eline geçmesini kutlayan bir hürriyet bayramıydı! Yıllarca kutlandı bu bayram. Yüzyıla yakındır Batının görmemizi istediği gözle gördük Osmanlıyı, İslam’ı ve II. Abdülhamit’i. Birçok çevre hala o gözle bakmaya devam ediyor.
Şeytanın gör dediğini görmek şeytanla dost olanların işiydi halbuki. Şeytana taş atmak ve yanından kovmak varken şeytanı pabucunu ters giydirecek denli gemi azıya almak da ne demekti! Gemi azıya almışların kurtulması muhaldi. Buz dağına çarpacak ya da okyanusun ortasında kalacak veya batacaktı. Geminin batması Batı sermaye çevrelerinin işine gelmezdi. Gemi su almaya devam edecek ancak, din, milli değerler, öz güven, milli kalkınma, sınırlar, Türk-İslam dünyasıyla ilişkiler, eğitim, dil, sanat, ekonomi… Batının izin verdiği ölçüde ve standartlarda olacaktı. Öyle de oldu! Gemi yol almaya devam etti. İslam dünyasında onlarca devletçik kuruldu! Ancak Batının sermayesine hizmet etme görevlerini bi hakkın yaparlarsa yaşamalarına izin verilecek kadar bağımsız devletlerdi bunlar!
31 Mart Olayı, Osmanlıdan günümüze devam eden darbeler ve darbeci anlayışın Batı tarafından nasıl yönlendirildiği, hangi argümanları kullanarak iç ve dış müdahalelerde bulunulduğunu göstermesi açısından önemli bir milattır.