Vatan Kırım’ı işgal eden Putin Rusya’sı, işgal sonrası başlayan ABD ve AB ülkelerinin yaptırımlarını kaldırtmak ve zorbalığa dayanan saldırgan genişlemeci siyasetini dünya kamuoyuna unutturarak, Kırım işgali sonrası karşısında oluşan cepheyi bozmak için her türlü yolu kullanmayı, her fırsatı değerlendirmeyi sürdürüyor. Bunlardan biri de yüz milyonlarca insanın severek takip ettiği, milyonlarca insanın ülkesinin millî çıkarlarından ve problemlerinden bile öncelik verdiği, tutkuyla bağlandığı futbol, bir başka deyişle bu yaz Rusya’da düzenlen “kanlı” Dünya kupası.
Bu Dünya Kupasını “kanlı” sıfatıyla tanımlayan Dünya’da ve Türkiye’de sayısız yazı, makale, haber ve sosyal medya paylaşımı oldu. Kırım’ı işgal eden, Doğu Ukrayna’da yüzlerce sivilin can verdiği savaşın maskelenmiş gerçek tarafı olan, verdiği silahla, Malezya yolcu uçağı düşürülüp masum sivillerin ölümüne yol açan, Suriye’de okul, hastane, sivil hedefler ayırmadan şehirleri, kasabaları merhametsizce bombalayan, binlerce sivili katleden Rusya, ana ruhu barış, kardeşlik dostluk olan sporun en popüler dalında bu organizasyona ev sahipliği yaptı ne yazık ki. Putin Rusyası’nın kan ve gözyaşı döktürdüğü yerlerde, kupa esnasında biraz ara verse de, dünya kupasından sonra masum insanların kanı ve gözyaşları akmaya devam etti. 2015 yılında en güçlü rakibi Boris Nemtsov’un öldürülmesiyle başlayan muhalifleri temizleme ve etkisiz hale getirme operasyonlarıyla 18 Mart 2018’de başkanlık “seçimini” beklenen “zaferle” kazanan, ülkesinin tartışmasız tek karar vereni olan Putin, çağa uyarlanmış Stalinizm ile yönettiği Rusya’da dünya kupasının başlama vuruşunu yapmaya hazırdı. Böyle bir Rusya’nın düzenlediği dünya kupasını “kanlı” sıfatıyla tanımlayan insan hakları savunucuları, Rusya’nın ABD seçimlerine müdahalesi, Avrupa ülkelerinde AB muhaliflerini desteklemesi, İngiltere’deki suikastlara doğan tepkilerden de faydalanarak dünya kupası düzenleme işinin Rusya’dan alınmasını talep ettiler. Onların haklı seslerini, artık milyarlarca dolarlık bir endüstriye dönüşmüş, organizasyonlar için “bol akçalı kulislerin” döndüğü, insan hak ve hukukunun dolarlar karşısında bir anlamının olmadığı FİFA’nın duymasına, kulaklarında çalan Putin’in tatlı vaatlerini görmesine de gelecek milyonlarca dolarlık gelir engel oldu.
Dünya kupasına takımlarını desteklemek için gidenlerin tezahüratları, Mayıs 2018’de maçların oynandığı şehirlerden biri olan Rostov-na-Donu şehrindeki Guantanamo benzeri bir hapishaneye illegal olarak nakledilen, üretilmiş suçlarla, evlerine yapılan baskınla tutuklanmış Kırım Tatar mahkûmların ve Don nehrinin öte yakasında Rusya ve destekçilerinin bombaladığı sivillerin, işgal ettiği Kırım’da zulmettiği Kırım Tatarlarının feryatlarına karıştı.
Duma seçimlerinin ardından yapılan başkanlık seçimleri işgal altındaki Kırım’da Kırım Tatarlarına yeni baskıları getirdi. İşgalciler ve işbirlikçileri, Kırım Tatarlarının seçimlere katıldıklarını, Putin’i desteklediklerini ve böylelikle Kırım Tatarlarının artık Rusya işgalini benimsediklerini, Putin’i kabul ettiklerini dünyaya göstermeye çalıştılar. Kırım Müftüsü olmaktan çoktan vazgeçmiş, halkına ve dinine hizmet yerine, işgal ettiği makamı korumak için Putin’i ve işgalci Rusya’yı meşrulaştırmak için gayret sarf eden eski müftü Emirali Ablayev ve işgal rejimi idaresinde görev alan işbirlikçiler, birlikte düzenledikleri “Müslüman Kurultayı”nda Putin’e desteklerini açıkladılar. Resmî görevliler idarenin kontrolündeki her yerde Kırım Tatarlarını destek toplantılarına katılmaya ve seçimlerde oy kullanmaya, yönetici konumda olanları emri altındakilerin seçimlere gidip gitmediklerini kontrol etmeye zorladılar. Rüşvet, vaat, tehdit ve her türlü baskıya rağmen Kırım Tatarlarının Rusya başkanlık seçimlerine katılımları, beklentilerin çok altında kaldı. Rusya’nın işgal altında tuttuğu bir bölgede Duma seçimleri ve sonrasında da Başkanlık seçimleri yapmasının illegal olduğu birçok ülke ve kuruluş tarafından teyit edildi.
Kırım Tatarları yasak olmasına rağmen, 18 Mayıs 1944 sürgün kurbanlarını farklı yerlerde anmayı sürdürdüler ve 26 Haziran Bayrak gününde Kırım genelinde etkinlikler düzenlediler. Elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden, tek kişilik protestosu sebebiyle işgalcilerin hapse attığı, Akmescit’te yargılanan bütün Kırım Tatarlarının mahkemelerine 100 km uzaklıktaki Eski Kırım şehrinden katılan ve yanından “Gökbayrağı” hiç ayırmayan Server Karamet anısına düzenlenen etkinlikte, Kırım Tatar Millî Meclisi üyeleri iki gün boyunca Kırım’ın çeşitli kasaba ve köylerini, büyük “Gökbayrak” ile ziyaret ettiler. Buralarda dualar, şiirler ve konuşmalarla Bayrak gününü kutladı ve işgalcilere gereken mesajı verdiler: Yasaklasanız da hür irademizle demokratik olarak seçtiğimiz ve bizi temsile yetkili kıldığımız en üst organ Kırım Tatar Millî Meclisi’dir, gönlümüze ve yüreğimize yasak işlemez, işgale razı değiliz!
“Kanlı” Dünya Kupası sürerken Kırım Tatarlarına çok anlamlı bir destek Litvanya’dan geldi. Stalin ve Hitler arasındaki anlaşma sonrası Sovyetler Birliği tarafından işgal edilen Baltık ülkeleri, Sovyet rejimini, Kremlin zihniyetini ve özgürlüğün kıymetini en iyi bilen ülkelerdir. Litvanya başından beri Kırım işgaline karşı çıkan, Ukrayna ve Kırım Tatarlarına en çok destek veren ülkelerden biridir. Litvanya’nın başkenti Vilnius’taki Cumhurbaşkanlığı sarayında 6 Temmuz 2018 tarihinde düzenlenen törenle Litvanya Cumhurbaşkanı Dalia Grybauskaite, Kırım Tatar Millî Meclisi (KTMM) Başkan Yardımcısı İlmi Ümer’e Litvanya Devlet nişanı taktı. 11 Mart 1990’da SSCB’den ayrıldığını ve bağımsızlığını ilk ilan eden cesur insanların ülkesi Litvanya’ya karşı SSCB büyük bir ekonomik ambargo başlatmış, sınırlarını kapatmıştı. İşte bu dönemde, yoğun bir şekilde Kırım’a dönmekte olan ve ekseriyeti çadır şehirlerde ev kurarak yerleşmek için mücadele eden Kırım Türkleri arasında, o dönemde başkanlığını Mustafa A. Kırımoğlu’nun yaptığı Kırım Tatar Millî Hareketi Teşkilatı tarafından Litvanya’ya yardım kampanyası başlatıldı. Kırım Türkleri kendi hallerine bakmadan bu kampanyaya katıldılar. Toplanan paralarla alınan ve yardım olarak verilen erzakları, bir TIR ile İlmi Ümer ve Safinar Cemil başkanlığındaki bir heyet Litvanya’ya götürdü. 15 Haziran 1990 günü, Kırım Tatar millî kıyafeti giymiş Safinar Cemil ve Kırım Tatar millî kıyafetli tarak tamgalı “Gökbayrağımızı taşıyan erkeklerin olduğu heyet, Litvanya parlamentosu önünde büyük bir törenle karşılandı. 1989 yılında Yalta’da ilk tanışmamızda hediye ettiğim, gökmavisi üzerinde Kırım yazan tişört ile İlmi Ümer Litvanya Parlamentosu’nda bir konuşma yaptı. Bu yardımın maddî değeri pek büyük olmasa da Kırım Tatarlarının içinde bulundukları ağır ekonomik ve siyasî şartlara aldırmadan Litvanya’nın yanında olmasının, Sovyet ambargosuna karşı gelmesinin sembolik değeri çok kıymetli idi. Bunu Litvanyalılar hiçbir zaman unutmadılar. Litvanya ve Kırım Tatar Millî Hareketi arasındaki münasebet aslında bir doktora çalışması yapılacak kadar geniş kapsamlı ve önemlidir. Bu ilişkilerin 1990 yılından sonra günümüze kadar sürmesinde ve gelişmesinde 1991 yılında Vatan Kırım’da toplanan II. Kırım Tatar Millî Kurultayı’na Litvanya delegesi olarak gelen, halen Litvanya Kırım Tatar Cemiyeti başkanı ve Dünya Kırım Tatar Kongresi yönetim kurulu üyesi Adas Yakubaskas’ın hizmetleri büyüktür. Aynı Kurultaya delege olarak gelen, millî emelimize hizmetleri olan ve 28 Ekim 2018 günü vefat eden kardeşi Eugeniyus Yakubauskas’a da bu vesileyle Allah’tan rahmet diliyorum.
Dünya kupası öncesi ve süresince gaddar yüzünü gizleyen Putin rejimi, dünya kupasından sonra maskesini kenara bıraktı. İşgalin başlangıcında bizzat Putin’in ağzından çıkan “Ukrayna yönetiminin vermediğini biz vereceğiz, Kırım Tatarca resmî dil olacak” beyanının nasıl bir aldatmaca olduğu bu yıl açık bir şekilde ortaya çıktı. Rusya Federasyonu’nda, 25 Temmuz 2018 tarihinde Duma’da, arkasından 28 Temmuz 2018 tarihinde Federasyon Konseyi’nde kabul edilerek Putin tarafından hızlı bir şekilde 3 Ağustos 2018 tarihinde onaylanan “Rusya Federasyonu’nda Eğitim Üzerine Federal Yasa’da Değişiklik Yasası” ile Rusya Federasyonu’nda yaşayan yerli halkların anadillerinde eğitimine bir darbe daha indirilmiştir. Rusya’nın işgal altında tuttuğu bütün topraklarda yaşayan yerli halkların anadillerini tamamen unutturarak, Ruslaştırma amacına yönelik bu yasaya Türkiye’de faaliyet gösteren 180 sivil toplum örgütü 15 Ağustos 2018 günü ortak bir bildiri ile karşı çıktı.[1] Kırım Derneği Genel Merkez yöneticilerimizin hazırlanması ve imzalanmasında aktif rol oynadığı bu bildiriye Emel dergisi ve Emel Kırım Vakfı dâhil Türkiye’deki Kırım Tatar sivil toplum örgütlerinin tamamına yakını imza koydu. Çok geniş çaplı katılımlı ortak tepki Putin yönetimini telaşlandırdı ve Dışişleri Bakanı Lavrov her zamanki gibi konuyu saptıran açıklamalar yaptı. Kremlin yönetimi bu bildiriye imza atan halkları birbirine düşürecek haber ve tarihteki küçük ve önemsiz olayları abartarak gündeme taşımaya çalıştı. Ama buna itibar eden olmadı.
İşgalci Rusya idaresinin 2018 yılında hiç hız kesmeyen baskınları, aramaları, tutuklamaları ve hukuksuz yargılamalarına bir de işgalcilerin gizlemeye çabaladıkları bir çevre felaketi eklendi. Kırım yarımadasının ana karayla bağlandığı bölgede, Armyansk (Ermeni Bazar- Arman Pazarı) kasabası yakınında kurulu bulunan “Krımskiy Titan” adlı dev kimya fabrikasının yol açtığı çevre felaketi çevrenin ve insanların etkilenmesiyle Ağustos ayı sonlarında ortaya çıktı. İddialara göre, işgalden sonra oluşan fiilî sınıra yakın bölgede 14-15 Ağustos tarihlerinde yapılan askerî tatbikat esnasında, atıkların biriktirildiği alana bombaların düşmesi sonucu çevre felaketi oldu. SSCB dağıldığı zaman, ortaya çıkan ülkelerde, fabrikalar, kolhoz ve sovhozlar, işletmeler dönemin Komünist Partisi yöneticileri ve/veya rüşvet veren, partiye yakın kişilerce ele geçirildi. Özellikle Rusya ve Ukrayna’da büyük oligarklar –iktidarlarla kol kola hareket eden büyük işadamları– ortaya çıktı. Ukrayna’da 5-10 yıl içinde milyon dolarlarla iş yapar hale gelen bu “becerikli” işadamlarından biri olan Dmitriy Firtaş, Kırım’da insan sağlığını tehdit eden çok büyük bir çevre kirlenmesine yol açan fabrikanın sahibidir. Yanukoviç döneminde iktidara en yakın, aynı zamanda Rusya lobisinin de güçlü adamı olan Firtaş’ın adı şimdilerde ABD’de süren Rusya-Trump ilişkileri ve Rusya’nın ABD seçimlerine müdahalesi soruşturmasındaki para trafiğinde geçmektedir. 2008 kışında Ukrayna ve Rusya arasında patlak veren büyük doğal gaz krizinde Avrupa neredeyse doğal gazsız kalmıştı. İşte bu dönemlerde, Kırım da doğal gaz sıkıntısı çekerken, Firtaş’ın bu fabrikasına Rusya’nın Ukrayna’ya sattığı fiyattan %30-40 daha ucuz fiyata doğal gaz verdiği hatırlanırsa, onun Putin Rusyası ile ilişkileri daha iyi anlaşılır.
Kırım’daki inşaatının başlamasıyla birlikte çevreye ve doğal hayata zarar veren bir diğer unsur olan Kerç köprüsü ve Kerç boğazı, Rusya’nın saldırganlığı ile ortaya çıkan, Ukrayna ve Rusya arasında savaşın patlak vermesine ramak kalan bir krizle dünya gündemine geldi. 2003 yılında Rusya ile Ukrayna arasında imzalanan anlaşma gereği her iki ülkenin gemileri sorunsuz olarak Azak Denizi’nden Karadeniz’e geçiş sağlarken Rusya’nın Kırım’ı işgalinden sonra Donetsk’teki savaş zamanında ele geçirme teşebbüslerinin sonuçsuz kaldığı Mariupol limanına gelen Ukrayna ticaret gemilerini Rusya Azak denizinde ve Kerç boğazında sık sık engelliyordu. Ukrayna’nın önceden rotasını ilan ettiği ve Mariupol’e gönderdiği 3 küçük gemisine, Rusya uluslararası hukuku bir kere daha fütursuzca çiğneyerek 25 Kasım 2018 günü Azak denizinde saldırarak el koydu ve 24 Ukrain askerini esir aldı. Bu zorbalığını ve hukuk tanımazlığını daha da ileri götürerek esir aldığı bu Ukrayna askerlerini işgal ettiği Kırım’a getirerek Kerç şehrinde illegal mahkemeye çıkaracağını açıkladı. Kırım Tatar Millî Hareketi mensupları destek için Kerç’e gittiler. KTMM Başkan yardımcısı Nariman Celal de, esir askerlerin ihtiyaçlarının tespit edildiğini ve yardım toplamaya başladıklarını ilan etti. Bunun üzerine Rusya yönetimi Kırım’daki işgalci mahkemelere tutuklama kararı verdirerek, esir askerleri alelacele Moskova’ya, eski KGB hapishanesi olan Lefertovo’ya gönderdi. Böylelikle 28 Nisan 2018’den beri tutuklu bulunan ve bir türlü yargı önüne çıkarılmayan hayırsever Kırım Tatar işadamı Resul Velilayev’in komşuları oldular. Kırım Tatarları bilahare toplanan yardımları Moskova’ya Lefertovo hapishanesine götürdüler.
BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabulünün 70. yıldönümüne sayılı günler kala Putin Rusyası, işgal altındaki Kırım’da Brejnev dönemini daha iyi bir dönemdi dedirten insan hakları tecavüzleri yaptı. İşgalden beri neredeyse her gün bir mahkemeye katılmak ve işgalcilerin mağdur ettiği mazlumları savunma çabasında olan avukat Emil Kurbedinov 6 Aralık 2018 günü gözaltına alındı. Daha önce meslektaşı avukat Edem Smedlâyev ile birlikte kullandıkları hukuk bürosu FSB baskınına uğramış, arama yapılmış ve bir şey bulunamamıştı. Ama FSB buna hemen bir çözüm buldu ve Emil Kurbedinov’u, Suriye’den bir kişinin ihbarıyla işgalden çok önce bir facebook paylaşımı bahanesiyle gözaltına alıp sorguladı ve yargılayıp 5 gün hapishaneye kapattılar. Kırım Tatarlarının savunma hakkını da engellemeye çalışan Kremlin yönetimi, daha önce de FSB operasyonuyla avukat Mark Feygin’in de İlmi Ümer’i savunmasını engellemişti.
Bir avukat, bir insan hakları savunucusu Vatan Kırım’da hapse girerken, ertesi günü Rusya federasyonu insan hakları savunucuları için büyük bir kayıp yaşandı. SSCB döneminden kalan yaşayan en yaşlı insan hakları savunucusu olan Ludmila Alekseyeva 8 Aralık 2018 günü vefat etti. Kırımoğlu, Bir Halkın Mücadelesi belgeseli için Moskova’da röportaj yaptığım Ludmila Alekseyeva, hem SSCB döneminde hem de Putin Rusya’sı döneminde insan haklarını, bu meyanda Kırım Tatarlarını savunan, Kırım’ı işgale karşı çıkan cesur yürekli bir kadındı. İnsan hakları savunucularının bir gösterisinde 88 yaşında iken Putinist bir magandanın yumruklu saldırısına maruz kalmıştı. Ludmila Alekseyeva’nın 11 Aralık 2018’de yapılan cenaze törenine Putin, insan hakları ve savunucuları ile alay edercesine katılırken, adamlarının 25 gün hapis cezasına çarptırdığı “İnsan Hakları İçin” adlı sivil hareketin başkanı 77 yaşındaki Lev Ponomaryov’un SSCB döneminden beri aynı emel için mücadele ettiği yakın dostu Ludmila Alekseyeva’nın cenaze törenine katılmasına izin vermedi.
İnsan Hakları Beyannamesinin geçerli olmadığı Kırım’da Rus işgalciler, 12 Aralık 2018 günü Çongar kontrol noktasında hasta annesini ziyarete giden Kırım Tatar aktivist Edem Bekirov’u gözaltına aldılar. Kalbinde 4 stent ve sağ ayağında protez olan Edem Bekirov, arabasında bulunan ilaçlarını bile almasına izin verilmeden, 36 saat nerede olduğu haber alınamadan sorguya tabi tutuldu. FSB’nin artık Kırım’da klasikleşmiş hale gelen uydurma suçlamasıyla, gerçekte ise eşi Gülnara Bekirova Kırım Tatar Millî Meclisi üyesi olduğu için tutuklandı ve Veciye Kaşka davasında tutuklu Kırım Tatarlarının bulunduğu hapishaneye konuldu. İleri derecede şekeri bulunan ve her gün protezli ayağının tıbbî bakımının yapılması gereken Edem Bekirov’a hiçbir tıbbî yardım verilmemektedir. Aynı hapishanede bulunan ve sağlık durumları gittikçe kötüleşen bu Kırım Tatarları birbirlerine yardım ederek hayatta kalma mücadelesi vermektedirler.
Yusuf Aytan adlı Samsunlu bir dolandırıcının iftirası ve işbirliği ile FSB 2017 sonunda yaptığı baskında Kırım Türklerinin mücadelesinin bayrak şahsiyetlerinden Veciye Kaşka’nın ölümüne sebep olmuş ve Bekir Değirmenci, Asan Çapuh, Kazım Ametov’u bilahare de Ruslan Trubaç’ı tutuklamıştı. Zaten insanî şartlardan yoksun bulunan hapishanede Kırım Tatarları için daha da çekilmez hale getirilen hapishane şartlarında sağlıklarını kaybeden bu vatansever insanlarımız yargılanmasına 19 Aralık 2108 günü başlandı. Bunun hemen ardından Kuzey Kafkasya Askerî Mahkemesi 24 Aralık 2018 günü Rostov-na-Donu şehrindeki Rusya “Guantanomosu”nda tutulan 4 Kırım Tatarından Enver Mamutov’u 17 yıl hapis ve 1 yıl 6 ay hak mahrumiyeti, Rustem Abiltarov, Zevri Abseyitov, Remzi Memetov’u ise 9’ar yıl hapis ve 1’er yıl hak mahrumiyetine mahkûm etti. Rusya işgaliyle birlikte zaten evrensel insan haklarından mahrum olan insanlara verilen “hak mahrumiyeti”nin bir anlamı olmadığı aşikârdır. Burada esas üzerinde durulması gereken, hiçbir terör eyleminde ve söyleminde dahi bulunmayan bu Kırım Tatarlarına verilen cezanın yüksekliğidir. Hapishanede veya muhtemelen yeni yılda da hız kesmeden sürecek olan baskı ve tutuklamaların hedefi olacak olan Kırım Tatarlarını işbirliğine zorlamak, korkutmak ve sindirmek, bir diğer arkadaşı aleyhinde ifade vermeye zorlamak amaçlanmış olmalıdır.
Putin ve totaliter yönetiminin, 5 yıla yaklaşan işgal süresinde, teşvikler, vaatler, rüşvetler, baskınlar, tehditler, hapse atmalar, vb. her türlü yönteme rağmen Kırım Tatarlarını işgale razı edememiş olması onun uluslararası sahada işini zorlaştırmakta ve yaptırımların sürmesini sağlamaktadır. Buna karşılık yaptırımlarla gittikçe kötüleşen ekonomik durum –emekli yaşını yükseltmek zorunda kalmışlardır– Rus halkında büyük memnuniyetsizlik yaratmıştır. Kırım’ın işgali, Batı ve ABD karşısındaki duruşuyla zirve yapan Putin taraftarlığı hızla düşmektedir. Bir de buna bütün karşı çabalarına rağmen Ukrayna Kilisesi’nin bağımsızlığını kazanması ve bölünmüş Ukrayna kiliselerinin birleşerek tek bir Patrik seçmeleri de onun gücü ve politikalarını daha fazla sorgulanır hale getirmiştir. Putin hızla yeni dış düşman ve başarı kazanacağı bir hamle ihtiyacını karşılamak ve Rus halkına ekonomik sorunları unutturmak için Azak denizindeki gerginliği çıkartmıştır. Ancak bu defa tepkiler daha hızlı oldu. BM Genel Kurulu’nda 17 Aralık 2018 günü kabul edilen kararda Rusya Kırım’ın işgaline son vermeye davet edildi ve Azak denizindeki saldırganlığı sebebiyle kınandı. Bu kararın hemen arkasından 22 Aralık 2018 gün BM Genel Kurulu Rusya’nın İşgali Altındaki Kırım’da insan hakları ihlalleriyle ilgili bir karar daha kabul etti. Emel’in bu sayısında tam metinlerini neşrettiğimiz bu kararlar bile Rusya’nın haksızlığını ve yaptığı insan hakları ihlallerini apaçık göstermektedir. Ancak BM Genel Kurulu’nda bu kararlar alınırken, üzüntü ve acı veren, Türk ve İslam tarihine utanç verici bir leke olarak geçecek olan Türk Cumhuriyetleri ve İslam ülkelerinin ekseriyetinin takındığı tavırdır. Bu konuda Türkiye’nin işgalin başından beri izlediği değişmeyen politika Kırım Türklerini en çok sevindiren, geleceğe umutla bakmalarını sağlayan bir örnektir.
Keza Türk ve Müslüman ülke yetkilileri ve kamuoylarının Doğu Türkistan’daki Türklere karşı yapılan zulme olan kayıtsızlığı da dehşet vericidir. Bir milyondan fazla insanın “ıslah” hapishanelerine kapatıldığı, aydınların, sanatçıların bilim insanlarının hapse atılıp bir daha kendilerinden haber alınamadığı, neredeyse her Uygur Türkünün evine bir Çinli gözetmenin yerleştirildiği Doğu Türkistan’daki Çin zulmüne karşı İslam dünyasından ziyade Batı dünyasının tepki gösterdiği de bir gerçektir.
Kadimî Türk yurdu Doğu Türkistan’daki Çin zulmü ve Kırım’ın Rusya tarafından işgali ve buranın tarihî sahipleri Kırım Tatarlarına Rusya zulmü Türkiye’deki Rusya ve Çin taraftarlığını ve hayranlığını, dolayısıyla Türkiye’yi bekleyen büyük tehlikenin de varlığını ortaya çıkarmıştır. Ayrıca bu kadim Türk yurtlarında, Türk ve Müslüman kardeşlerine reva görülen zulmü mazur gören, bunda “Batı”, “ABD”, “İsrail” oyunu ve provokasyonu gören mankurtların azımsanmayacak derecede çok olduğu, bürokrasi, medya ve iş dünyasında, sivil toplum örgütleri arasında mevkiler işgal ettikleri ortaya çıktı. Bu mankurtlar maalesef Türkiye’de var olan her türlü siyasî oluşumun taraftarları arasında dağılmış, hatta bu mankurtlukta bir Türkiye koalisyonu kurulmuş bile denebilir.
Ama millî kimliğini ve benliğini kaybetmemiş, millî ve dinî değerlerini, insan haklarını her şeyden üstün tutan sağduyulu kişi ve kuruluşlar bu davalarda duruşlarını koruyup, cesurca zulümlere itirazlarını yükseltmektedirler.
Doğu Türkistan’da, Kırım’da zulme hayır! Gökbayrakların acısı dinsin! Suriye ve Kerkük’te Türklerin yüzü gülsün. Hak galip gelsin!
Zafer Karatay
[1]Bildirinin tamamını ve hangi sivil toplum teşkilatlarının imzaladığını görmek için şuraya bakınız: http://www.kirimdernegi.org.tr/haberler/257-rusya-nin-anadil-yasagina-karsi-178-kurulusun-ortak-deklarasyonu-yayinlandi
Emel Dergisi, Zafer KARATAY, Sayı: 264-265 , Yıl: 2018