Paylaşmak
Paylaşın;
Paylaşın ki onun erişilmez lezzetine varan hâl ve hareketlerine aday olun.
İnsan, bu dünyaya gelişinin o ulvi manâsını hissettiği andan itibaren, sadece kendisinden geçip, herkes ve her şeyi kendi bünyesin de taşıma ve yaşama kudretine sahip olabiliyorsa, her hâlde o zaman “ehâdiyet” duygusunu yaşayan birisi olabilir.
Paylaşın;
Paylaşın ki merhamet, senin kabiliyet ve meşrebin icabı, sahip olduklarının ötesin de bir sonsuzluk deryasın da kendini seninle paylaşsın ve büyüsün.
Paylaşın;
Paylaşın ki, paylaştıkça ve verdikçe artan bir prensibin yaşayanı ve askeri olabilesin.
Paylaşın;
Paylaşın ki, safraları atabilin ve o zaman ulaştığın nokta, Hz.Mevlâna’nın naklettiği gibi “Ey sûretperest! Yürü manâyı bulmaya çalış, çünkü manâ, suretin başına kanattır” prensibi vücut bulsun.
Sevgi ve merhamet!
Hakkaniyetin ruhlar da ki kadısı. O, entelejansiyanın densiz olanlarının, yanına bile yanaşamayacağı eşsiz duygu yumağı. Her şey insan için düsturunun anahtarı. Densizlikleri ve ihaneti eriten asit; kesen, parçalayan, yok eden kılıç. Paylaşmayı prensip yapan ebediyet kalesi. Sarhoşun, serhoş olmasını sağlayan şarabı şerbet yapan kutsiyet. Bataklıkta çiçek, kalpte ki ulvi yakarış, dilde ki yalvarış.
Paylaşın ey dostlar!
Paylaşın ki, gerçek dost, gerçek manâ bilinsin. Maddeden manâya geçilsin ve insan kemâliyeti ile seçilsin.
Paylaşın ki, kesretten tekliğe ulaşın ve işte o zaman:
“Aslın da dost ve ikiz yaratılmış, şu birbirini tamamlayıcı madde ile manânın ne diye arasını açar, açar da kimsenin edemeyeceği düşmanlığı kendimize ederiz? Bu âlem de, kendi kendisinin cahili olana, kendinden büyük düşman, kendi kendini bilene de kendinden sadık dost var mıdır?” prensibini yaşayabilsin.
…ve siz bilin ki;
Paylaşmak prensibi, sevgi ve merhametle işlendiği takdirde “çokluktan tekliğe” varan ruh, ne yüce ruhtur; âşıka maşuk, maşuka da âşık olarak o manâ denizin de durgun, ama her an taze kalan ruhları temsile adaydır.
Emre Hanzade