IRA FUROR BREVIS EST
Latince “ira furor brevis est”diye bir deyiş vardır, türkçesi “kızgınlık kısa süren bir deliliktir” demektir.
Kim bir anlık dahi olsa deli olmak ister?
O halde bizde GAZAPLANMA diyerek söze başlayalım:
Hiddet bize yakışmıyor.
Hiddet ve şiddet içeren hareketler milletime ve onun küçükten büyüğe hiçbir vatandaşına yakışmıyor. Unutmayalım, hoşgörü ve ağırbaşlılığın hallettiği meseleler hem daha kârlı, hem daha verimkâr olur.
Sinirlenmemek ve olur olmaz şeylere fevri karşılık vermemek lâzım. Hatta ve hatta her türlü meseleyi büyük bir hoşgörü ile karşılamak ve sonuçlandırmak bizlere yakışan en insani bir davranış şeklidir gerçeğinden kimse kaçamaz.
Gazeteleri tetkik ederken kıymetli bir ilim adamı ve yazarımızın makalesinin içinde ki bir hadis-i şerif bizi çok etkiledi, aynen aktarıyorum:
“Huzur-u fa’iz-in-nûr-u Cenab-ı Fahr-i risaletmeab’a girebilmek mutluluğuna erişen bir zat sordu:
-Yâ Resulallah! Bana nasihat eyle…
İki cihan serveri saadetle buyurdu:
-Gazaplanma!...
Aynı zat tekrar niyaz etti .
-Yâ Nebiyyallah! Bana nasihat eyle…
Habib-i edib-i Kibriya, saadetle tekrar buyurdu:
- Gazaplanma!...
Aynı zat ağlayarak yalvardı:
-Ey Allah’ın Habib-i ey gönüller tabibi!... Lütfen, bana nasihat eyle…
Rahmetten lil-âlemiyn Efendimiz saadetle buyurdu:
- Gazaplanma!...”
Evet, nasihatin güzelliği ve derin manâsı meydan da, tatbik edildiğinde pek çok sosyolojik ve psikolojik meseleyi kökünden halletmek kudretine sahip.
Demek ki, bu güne kadar ne bu dünya, ne ahiret için, asabiyet kimseye yaramamıştır. Hak vermek veya almak, hoşgörülü insanın daha kolay elde edeceği mefhumlardır. Hoşgörülü olmak eğilmek demek değildir, hakkımızı yumuşak yumuşak ama ısrarla ve sabırla almasını bilmek demektir.
Yunus Emre bu hususta pek çok kelâmı şiir ile dile getirmiştir de bizi şöyle deyivermesi, çok etkilemiştir:
“ Ben dervişim diyen kişi
İş bu yola gerekmez
Derviş olan kişilerin
Gönlü gendir dar gerekmez.”
Evet, gönlü dar etmeye ne gerek var, gönlü geniş eyleyelim. Zira huzur geniş olmaktadır ve huzurlu gönüllerin halleri de, akıl ile süslendi mi, karşı tarafı düşünmeye sevk ederek, ama incitmeden çok daha güzel ve manâlı neticeler çıkaracak güçtedir.
…ve Yunus’umuz devam ediyor:
“ Derviş gönülsüz gerektir
Söğene dilsiz gerektir
Döğene elsiz gerektir
Halka beraber gerekmez.”
Bu gönüllere yaklaşalım, açılalım dostlar. İnsan-ı Kamil gönlünden nasip olan bir damla, kendi kabımızca elbette bize de tesir edecek ve biz onu, halk içinde hak için kullanabilme kapısını aralamakta kullanabilme bahtiyarlığına erişmiş olacağız. Hoşgörü, insanları birbirine yaklaştırdığı gibi, her konuda olumlu sonuca ulaştırabilme gücüne sahip olduğundan, “mutlu insanlar ordusu” meydana getirebileceğimiz gerçeği, hepimizin iç dünyasını ihya edecek ve bize, her zaman zevkle ve şevkle ulaşmaya çalışacağımız bir hedef verecektir.
Hoşgörü kapılarını aralayın ve içeriye girin. Zira hoşgörünün gönül erleri, kalbinin derinliklerin de, sana ulaşabilmek ve senin onları talep etmeni samimiyetle ve sabırla beklerler.
Emre Hanzade