BUNALMAYA NE GEREK VAR
Düşünüyordum.
Hayat dolu bir hengâme.
Koşturmaca, dinlenmeden, ha bire konuşmak ve dinlemek, hangi boş hayallerin bende ki boş nağmeleri diye. Sevgisizlik ve densizlik diyarından akın eden, çirkinlik ve doyumsuzluk hangi duraktan yolcuları aldı da bana getirdi diye. Nasılsa gelir geçer diyordum. Bende biraz soluklansa da izi belli bir zaman sonra kaybolur, ben de o bedbaht vakitleri bir dem sonra unuturum diye. Ama o yolcular bende, durağımda birer kötü müjdeci gibi kala kaldılar.
O zaman dank etti beynime, o ilâhi dermanın yüzlerine vuran şavkı. Bunlar dedim benim dünya uğraşlarım. Nefsim. Bana bunları aşmak düşer. Sevgiyi ve haddini bilirliği tatmak ve tattırmak için.
Mücadele bir;
Spora başladım. Kudret ilâcının enerjiye dönüşümünde durgunluğu beden olarak harekete geçiren duyguyu yakalamak için.
Mücadele iki;
Dinledim ve dinlediklerimin oku dediklerini okudum. Madde ile manâyı eritmek ve aynı potada hemhâl etmek için.
Mücadele üç;
Gezdim. Kudretimin ve manânın eşyaya sunduğu esrarı keşfedebilmek için. Hep ama hep kıymet verdiğim bir iz üzre.
Mücadele dört;
Dayandım. Omuz verdim aralanan kapılara. Kopya çektim, mukallit oldum. Hopladım, zıpladım. İçtim o şaraptan ve mest olup yattım.
…ve kudretimi dillendirip, dilim çözüleli beri seyyahlığım benden bana miras kaldı da dostum, dayandığım kapıları ardına kadar açmak nasip oldu ruhuma.
…ve düşünmek bitti. Gayrı yaşamak faslıdır. Yüzeyden ama görene derinden…ta o ilâhi göçe lâyık oluncaya kadar koşmak boynumuzun borcu oldu.
Merhamet denizinin ilâhi damlaları, kendi kendinde o dalgaları yaratalı beri o el başka eldir sanmayasın. Su buhar olur, rahmet yine deniz. Yine su, yine o, yine deniz.
…ve efkâr bastı, bağrımızı açtık o ferahlatıcı rüzgâra dostum. Denizi okşaya okşaya dans eden rüzgâr, derinliklerden gelen nağmeleri insanoğluna taşıdıkça bunu hisseden gönüller, müjdeler olsun ki insanlığın özlediği hakikat şarkılarını isteyenlerin kulaklarına üflemeye devam edeceklerdir.
Emre Hanzade