Prof. Dr. Süleyman Sami İLKER

Prof. Dr. Süleyman Sami İLKER

[email protected]

TÜRKMENİSTAN GÖZLEMLERİ (4.bölüm)

19 Aralık 2024 - 09:26 - Güncelleme: 19 Aralık 2024 - 09:39

TÜRKMENİSTAN GÖZLEMLERİ (4.bölüm)

(6-7 Aralık 2024)

KONSER

Aynı salonda verilen konser 16.00'da başladı. En öndeki 5-6 sıraya örgülü uzun saçlı, Türkmen başlığı takmış kırmızı renkli okul kıyafetli kız öğrenciler oturtulmuş. Arkalarındaki 4-5 sıra misafir ve okul öğretim kadrolarına tahsis edilmiş. Biz burada oturduk. Sahne sanatları için en iyi seyir yeri bu alan diye düşündüm. Bizim arkamızda sırasıyla kızlar ve erkek öğrenciler oturmuşlar. Salon tam dolu. "Tarafsızlık şarkısı" söylenirken ayağa kalkıldı. Sonra kısa Rus (Rapsodin), Vietnam, Hint, Çin, Kore halk oyunları sunuldu. Bir öğrenci Türkiye’den Beyazıt ve Ayla Çelik'in "Ben dünyanın en büyük aşığı olabilirim" şarkısını söyledi öğrenci orkestrası eşliğinde. Altın Miras Medeni Merkezinin sanatçıları yaptığı gösteriler harikaydı. Seyirci, öğrenci ve yöneticilerde askeri disiplin havası çok belirgindi.

KAPANIŞ TÖRENİ

Sabahtan iki, öğleden sonra da bir oturum “Masabaşı çalışması" yapıldı ve 15.00 gibi kapanış törenine geçildi. Salon yine resmi okul kıyafetleri içinde örmeli uzun saçları ve başlarındaki özel renkli, motifli Türkmen başlığı olan kız; siyah beyaz takım elbiseli, benzer başlıkları olan erkek öğrencilerle dolu. Misafirler ve protokol için önde 4-5 sıra koltuk ayrılmış. Önce birkaç protokol konuşmasından sonra, bazı konuklara söz verildi. Arkasından gençlerin bazı gösterileri oldu. Türkmenler halk oyunlarında başarılı ve özgünler. Konuklara rektör eliyle katılım ve teşekkür belgeleri, çiçekler takdim edildi, hediyeler verildi. Son bölümde ise "yüzlenme" adını verdikleri devlet başkanına methiyeler, teşekkürler seremonisi ile devam etti. Bizim pek alışık olmadığımız bir final oldu ama konuklar olarak ilgimizi hayli çekti. İlk gün ve ikinci gün iki kez TV kanalları için bizimle görüşme yaptılar ve yayınlandığını duyduk. 

HALI MÜZESİ 

Dünyada eşi var mıdır bilmiyorum, çok büyük, zengin, ilginç bir müze. Toplantılar ve kapanışta sonra, otele döndüğümüzü düşünürken kendimizi Aşkabat Türkmen Milli Halı müzesinin önünde buluyoruz. Girişte Rusça ve İngilizce konuşan bayan müze rehberleri var. Eşimle ben bize Türkçe veya Türkmen Türkçesi ile anlatacak rehberiniz yok mu deyince, bir bayan rehber verdiler. Türkmen Türkçesi ile gayet güzel anlaştık. Türkiye Türkçesi ile her yerde konuşmak anlaşmak mümkün denebilir. Giriş yerinin karşısında derin ve uzun bir geniş alanın duvarlarında yekpare devasa el dokuma halılar asılı. Karşıdakinde büyük halıda Türkmenistan'ın beş vilayetinin sembolleri halıya küçük kareler halinde dokunmuş. Orta üstte Devlet Başkanı Serdar Berdimuhammedov'un uzaktan da görülebilen bir resmi asılı. Bizim Türkiye’den geldiğimizi öğrenince sevindi ve coşkulu şekilde halıları anlatmaya başladı. 

Alanın sol duvarında asılı 40 kadının bir yıl çalışarak dokudukları, 1200 kg ağırlığında 20x14 metre ebatlarındaki halı 2001'da dokunmuş. Bu halı Guiness rekorlar kitabına "dünyadaki en büyük el dokuma halısı" olarak geçmiş. Türkmen halılarındaki ince sanat, renk ahengi, matematik tasarımları muhteşem. Daha çok, koyu renkler hâkim Balıkesir Sındırgı Yağcıbedir halıları gibi. Onlar da Yörük Türkmen asıllı zaten.

KARDEŞİZ 

Bir halı tezgâhının yanına varıp halının nasıl dokunduğunu anlatmak istiyor. Ben de, rahmetli annemin Gördes'teki evimizde 30 yıl halı dokuduğunu, çocukken bazen -öğrenmek ve merak babından- kısa süreli oturup dokuduğumu, söylüyorum. Ortak halı dilinde kolay anlaşıyoruz. Aygıtlar, kelimeler, terimler aynı. Bu arada yazlık yapandan halı ipi, kışlık yapağıdan ise keçe yapıldığını öğreniyoruz. 

5-6 yıl önce gittiğimiz Kazakistan’da Arslan Baba türbesini (Ahmet Yesevi'nin hocası, Kazaklar Arslan Bab diyorlar) ziyaret ederken Özbek türbedar şöyle demişti; buraya Türkiye’den ziyaretçiler geliyor, bunlar bizim atalarımız diyorlar. Ben de hayır, onlar bizim atalarımız diyorum. Sonunda anlaşıyoruz; demek ki biz kardeş mişiz. Gülüşüyoruz. Halı sanatının ortak dili de bizi aynı sonuca götürüyor. Biz kardeşiz.

RENKLER / İKİ YÜZLÜ HALI

Türkmen kadın giysilerindeki ve halılardaki koyu renklerin neden tercih edildiğini sordum halı müzesindeki bayan rehbere. O da biz kadınlar sarı ve beyaz rengi tercih etmeyiz. Diğer "koyu" yeşil, mavi, siyah ve kırmızı kadında ve eşyada ciddiyeti ifade eder diye cevapladı. İlginç. 

Çok değişik ve değerli bilgiler öğreniyoruz. Meselâ bir halı gösteriyor. Tabii ki ilgimizi çeken her şeyin resmini de alıyoruz. Müzede üç tane varmış bundan; iki yüzlü halı. Halının iki yüzü de uzun tüyleri ile halı. Üstelik motif ve renkleri de farklı. Bu nasıl dokunmuş diyorum? Tezgâhın iki tarafında iki kadın dokuyucu yer alıyor ve sırayla; bir sıra biri, sonra diğeri bir sıra dokuyor. Görmesem böyle bir halı dokumayı hayal bile edemezdim.

 

SON YEMEKTEYİZ 

Türkmen devleti gelen misafirlerimize en üst düzeyde, nezarette ve cömertlik karşıladı. Bizler memnunuz. Fakat diğerleri böyle cömertliğe alışık değiller. Ayşe hanım elindeki hediyeleri uygun kişilere uygun ortamlarda veriyor. Son bir gümüş tellerle yapılmış bir Akyıldız yakalığı(rozeti) Alman bayana hediye etti. Nasıl sevindi, memnun oldu görülmeliydi. Sonra onun için dua da ettim diyor yavaşça, ben de onaylıyorum gözlerimle. 

Yemekler her akşam 15 katta oval masada verildi. Yok yok dense yeridir. Kahvaltılar da (kahveden önce) aynı yerdeydi. Bütün konuklar zaten 14.katta kalıyordum. Son akşam yemeği veda yemeği idi. Ruslardan kalan alışkanlık ve kültürle önce Türkmen bir akademisyen kısa bir konuşma yaptı ve kadehler kalktı. Bardaklarda birkaçı dışında alkol yoktu ama su, meşrubat veya boş halde kalktı tokuşturuldu ayakta. 3-5 dk. sonra şişman genç bir Rus kalktı, yine aynı. Üçüncüsünü de bayan Belarus yaptı.

Toplantıdaki iki Tataristanlı bayan (birinin adı Gülnur) bize karşı o kadar muhabbetliydiler ki. Sanki en sevdiğiniz çocukluk arkadaşınız gibi. Beden dili, gözler sözlerden daha güçlüydü.

AKILDA KALANLAR / DİKKAT ÇEKENLER

1. Toplantıya Özbekistan, Rusya Tataristan ve çokça Türkmenistan’dan katılım var. Ortak şiarler, kelimeler, alfabe ve Türk/Türkmen lisanı bilinci gelişiyor.

2. Türkmenistan’ın zenginleşmesi arttıkça bilime, sanata, milli edebiyat, tarih ve felsefeye verilen değer artıyor. Bunlara Türkmenistan Devlet iradesinin desteği çok güzel. 

3. Yabancı dillere, özelde ise önemi giderek artan Doğu (Gündoğar/Türkmen Türkçesi) ülkelerinin bilim ve üretimdeki ivmelerinin farkında olarak dil ve bilim açısından geleceğe hazırlanıyorlar. Bu enstitü binası Sovyet döneminde yapılmış. Rus Dili ve Edebiyatı olarak yıllarca kullanılmış. Bağımsızlıktan sonra ad değiştirmiş ve bugünkü adını almış. Türk Dili ve Edebiyatı bölümü 1992'de açılmış ve bugüne kadar 300 mezun vermiş. 

(Bir hüzün ise bizden: Geçen 10 yılda Manisa Celal Bayar Üniversite YÖK tarafından kuruluşuna izin verilen Çağdaş Türk Lehçeleri bölümü zamanın idarecilerinin basireti"!" sebebiyle yeterli atama yapılmadığı için YÖK tarafından kapatılmıştı. Bölüm yaşıyor olsaydı, bugün 10 yıllık bir tecrübe birikimi olacak, Türk dünyasından gelenler, yüksek lisans ve doktora eğitimleri olacaktı.)

4. Türkmenistan devleti ortak değerleri geliştirmek için Türk TV'lerinin yayınını kolaylaştırmış. Böylelikle halk Türk TV"lerini haber, dizi ve çocuk programları yoluyla Türkiye Türkçesi çok yayılmış. Gençlerin yüzde 70-80'i Türkiye Türkçesini Türkiye'ye hiç gelmedikleri halde anlıyor ve konuşabiliyorlar. 

5. Türkiye Türkçesi ortak dil olma yolunda. Masabaşı çalışmada konuşan Özbek hanım da Türkmen hanım da Türkiye Türkçesi ile konuştu. Özbek hanım, yakın zamanda Rusya Tataristan 'da bir toplantı oldu. Herkes kendi dilinde konuştu. Türk coğrafyasından gelenler de. Hepimiz birbirimizi anladık. Eski zamanlarda olsaydı bizler de Rusça konuşurduk o toplantıda, dedi.

6. Özbekistan gibi Türkmenistan da Sovyet döneminde sadece pamuk üretmeye mahkûm edilmiş. Sanayi hep başka bölgelerde kurulmuş. Petrol ve doğalgaz dışında da gelişme sürecindeler.

7. Caddeler çok geniş. Trafik rahat, düzenli ve sürücüler kurallara tam uyuyorlar. Demek sorunun kaynağı genetik değil, eğitim, caydırıcı denetim ve ceza imiş.

8. Bizimle teması olan bütün Türkmen görevli ve öğrencilerin hepsi çok kibar, ölçülü ve iyi eğitimliydiler. Çok memnun kaldık. 

 9. Her yerde Latin harfleriyle Türkmen Türkçesi görmek, hemen herkesle istisnalar dışında anlaşabilmek burayı bize memleketimiz gibi hissettirdi.

10. Yemekler Türkiye yemekleriyle aynı. Hiç yabancılık hissetmiyorsunuz. Türk dünyası mutfaklarının küçük farkları olsa da ana çizgi sulu, sebzeli, etli yemekler. Kazakistan, İran gibi. 

11. Türkmenistan'ın tarihi yerlerini gezemedik. Çünkü sosyal gezi programı cumartesi gününe ayarlanmıştı. Bizim de bazı gerekçelerle erken dönmemiz gerekiyordu. Uçak biletimizi sabaha almıştık. Dileriz tekrar geldiğimizde gezeriz.

12. Eski fikirler (Sovyet dönemi) akılları dumura uğratmış. Kadın kocasını veya evlat anne babasını ihbar etmiş. Partiye üye olabilmek için -parti imkânlarından faydalanmak veya zararından korunmak demek- anne babayla irtibatı kesme şartı getiren bir rejim. Eşim ilk kez 26 yıl önce geldiği Türkmenistan için 50 yıl geridelerdi derken, şimdi bize giderek yaklaşıyorlar mamurluk (bayındırlık) bakımından, diyor. Zihniyet değişikliği ayrı. Birden olmaz. Çok zaman ister. Acele etmemek, hatta tenkit etmemek gerekir, diye düşünüyoruz. Aksi halde ilişkiler zarar görür. Bu işi zaman çözer.

13. Dönüş öncesi son akşam otelde eşi, oğlu ve torunlarıyla ziyaretimize gelen, bana ve eşime Türkmen milli giysisi hediye olan Cepbar bey, aynı gün matbaadan çıkmış, Türkçe Türkmence Sözlük getirdi. Bunun ikisini bize, kalan dördünü ise Ankara’da Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’a iletmemizi rica ettiler. Biz de getirdik yurda. İleteceğiz.

Selam ve saygılarımla. (18.12.2024, Manisa)

(Bitti)

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum