Süheyl Ünver’in intisabı
Türk tıp tarihçisi, hekim, ressam, tezhipçi Prof. Ahmet Süheyl Ünver (1898-1986) kültür ve sanat hayatımızda iz bırakmış biridir. Aynı zamanda tasavvufi yönüyle de dikkati çeker. Bağlı olduğu kimse Abdülaziz Mecdi Tolun’dur. (1865-1941). Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti müsteşarlığı yapan bu zat şair ve siyaset adamı olup, Fatih Türbedarı diye bilinen ve Melami meşrepli Halveti, Ahmed Amiş Efendi’ye bağlıdır.
DERİN BİR MUHABBET HİSSİ
Süheyl Ünver’in Mecdi Efendi’ye bağlanışını (intisap), biraz kısaltarak ve sadeleştirerek kendi kaleminden sunuyorum:
“1919 Ramazan sonrası idi. Tıp Fakültesinin son sınıf dersleri bitmiş imtihanlara çalışıyordum.
Bab-ı Ali caddesinden Remzi Efendi ile geçiyordum. Remzi Efendi bir ara aniden durdu ve bir Hoca Efendi’nin elini öptü. Remzi Efendi’nin hürmetkar hali dikkatimi çekti ve ben de o zatın ellerinden öptüm. Mübarek elini öpüp de başıma koyacağım zaman vücudumda bir titreme ve gönlümde derin bir muhabbet hissettim. Bu zat Meclis-i Mebusan ikinci başkanı Mecdi Efendi. Evinin Üsküdar’da olduğunu öğrendim. İmtihanlar yaklaştı, korkuyordum. Ziyaretine gittim, Mecdi Efendi hazretlerini görünce yüreğimi bir heyecan kapladı. ‘Bugünkü imtihan pek zordur, onda iki kişi geçer’ dedim.
Başarım için dua etti. Bu dersten geçmişdim.
Üsküdar’a gidip gelmeğe başladım ve daima da tesadüf ettim. İmtihanlar benim gayretimle değil, o muhterem zatın himmetiyle bitti. Bir gün Rüstem Paşa Camii’ne çini örnekleri almağa gitmiştim.
Birisi yanıma yaklaştı, ‘Abdülaziz Mecdi Efendi sizi çağırıyor’ deyince yine titredim, bu sözü işitince yere yığılacaktım. Bu isim, mevcudiyetimi sarsıyordu. Şimdi o zat önde biz arkada camiin yanındaki ticarethanesine geldik. Ellerini öptük.
1921 Mayıs’ının 20’si idi. O gün huzurunda yalnızdım. Süheyl’e (bana) hitabla yazdıkları bir kasideyi okudular ve açıklayarak bir örneğini yazıp verdiler.
Bu şiir kendilerine mürid olmam için açık bir davetdi. Bu davete icabet lazımdı; dervişlik pek sevdiğim bir yol idi. Küçükten beri velileri sever, onlara gönlümde büyük muhabbet beslerdim.
Aklımın erdiği zamanlarda elime geçen kitaplarından okur, zevk alırdım.
“SİZE BİAT ETMEYE GELDİM”
Söz konusu şiir Ramazanda yazılmışdı.
Fakat bu daveti alınca hemen gitmeyip validemin beni doğurduğu Kadir Gecesi’ni bekledim. Kararım şu idi: Kadir günü kendilerine teslim olacaktım. Beni ne yaparsanız yapınız; size biat etmeye geldim, diyecektim. Sabahleyin kalktım, yıkandım, tırnaklarımı kestim, temiz elbisemi giydim.
Öğleden sonra doğru ticarethanelerine gittim. Mübarek elini öperek, “bugün intisab etmeğe ve teslim olmaya geldim” dedim. “Ya” buyurdular. Emirleriyle yanma oturdum. ‘Biraz sonra Süleymaniye Camii’ne gideriz’ buyurdular. Cami-i şerife girerek doğru Hünkar mahfelinin altına gittik, oturduk. ‘İz yübayiuneke’ (Fetih 48/18) ayetini okuyarak açıkladılar.
Ellerimi mübarek elleri içine alarak biatı anlattılar ve sonra uzun uzadıya dua buyurdular.
Artık pek sevinçli idim. Ağlamak istedim, ağlayamadım. Memnuniyetimden duramıyordum, pek neş’eli idim. Yolda da uzun uzadıya konuşarak Bayezid’e kadar geldik. Oradan ayrıldık. Artık elini şeyhim ve mürşidim olarak hürmetle öptüm; istediğime nail olmuştum.
Eve geldim. Valideme intisabımı söyledim, memnun oldu. Elini öptüm, hayır dua etti. Çok şükür uzun senelerden beri birine intisab etmek emelime kavuştum ben de. Şimdi ehlullah yoluna girmiş ve onlara katılmıştım. Artık muhterem şeyhimin pek aciz bir bendesiyim.”
(Aslı uzun olan bu intisap yazısı için bkz. “Abdülaziz Mecdi Tolun A. Süheyl Ünver Mektuplaşmaları”, haz. Adalet Çakır Çağlı ve arkadaşları, Kocaeli Üniversitesi yayınları, 2021, s. 137-143)
Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ
http://www.mehmetdemirci.org/
FACEBOOK YORUMLAR