“Yavuz Donat Kitabı”ndan daha önce bahsetmiştim (Turkuvaz yayını). Bu kitaptan üç anekdot sunuyorum: Süleyman Demirel 1991 seçimlerinde Amerika’da Ronald Reagan’ın yıllarca seçim danışmanlığını yapan Clifford Botway’ı danışman olarak getirmişti. Danışman bir gün Demirel’e, “Gardırobunuzu görmek istiyorum” dedi.
Evin üst katına çıkıldı. Gardırop açıldı.
Nazmiye Hanım şaşırdı, neler oluyor diye. Sonra alt kata dönüldü. Çalışma odasına. Clifford “Mister Demirel” diyerek söze başladı: “Bu gardırobunuzu boşaltın.
Ceketleriniz hep tek düğme, göbeğiniz ortaya çıkıyor. Kareli elbiselerinizi atın. Sizi daha da şişman gösteriyor.
Kruvaze takım giyeceksiniz. Düz ya da çizgili. Ceketin düğmeleri daima kapalı olacak. Göbeğiniz çıkmasın. Medya ile konuşurken oturmayın. Ayakta durun.
Oturunca göbeğiniz görünüyor. Fotoğraf ve TV çekimi için sakıncalı. Partiye girerken, TV’lerin önünde, bir iki defa merdivenleri koşarcasına çıkın. Sağlıklı ve dinamik Demirel imajı için çok önemli.” Demirel, Amerikalı’nın her dediğini yaptı. Gardırop boşaltıldı. Cavit Çağlar, Vakko’nun sahibi Vitali Hakko’yu aradı.
Vitali Bey eve geldi, Demirel’in ölçülerini bizzat aldı. Ve yeni elbiseler hazırlandı.
DARBE SEVERLER
Yavuz Donat hayranı olduğu Süleyman Demirel’den bir hayli fıkra nakleder, işte bunlardan biri: Bir köyde Müslüman ve Hristiyanlar birlikte yaşıyormuş. Bir gün bir Hristiyan Müslüman olmuş, her türlü dini vecibelerini yerine getiriyormuş, namaz, oruç bütün ibadetlerini. Yıllar geçmiş. Sonradan Müslüman olan köylü yaşlanmış, hastalanmış. Ölmek üzereymiş.
Bu sırada uzaktaki kiliseden çan sesleri gelince.
Ölüm döşeğindeki ihtiyar “Şanlı kilise!.” demiş ve can vermiş. Süleyman Bey bu fıkrayı anlattı ve “Adam Müslüman olur olmasına ama” diye devam etti, “Tam olamamış. Hala kalbinin derinliğinde eski iz duruyor. Çan sesini duyunca heyecanlanıyor. Gönlü hala Hristiyanlıkta.
Kilisede.” Süleyman Demirel durduk yerde, laf olsun diye fıkra anlatmazdı.
Fıkrayı mutlaka bir yere, bir olaya, bir gelişmeye bağlardı.
Bu fıkrayı da bağladı: “Bazı aydınlar var. Sabah akşam demokrasinin erdemini anlatırlar. Ama darbe, muhtıra, siyasete müdahale sözünü duyunca hemen heyecanlanırlar. Zira kalplerinin derinliğinde hala darbe özlemi var.” Ben de şunu ilave edeyim: değişen bir şey yok, darbe özlemi çekenler hep var.
ENGELLİ KIZ
Bir hatıra da Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlık dönemine ait, Yavuz Donat şöyle anlatır: 2011 seçimlerinde Tayyip Bey, Uşak ve Antalya mitinglerine davet etmişti… Uşak’ta yaşanan bir olayı hiç unutmadım. Şöyle ki: Başbakan Erdoğan mitingden sonra bir okulu ziyaret etti. Engellilerin Okulunu. Öğrenciler ile ilgilendi. Sonra engelli bir kızımızı, kendi kızı Sümeyye Hanım’la tanıştırdı….
Ve engelli kıza şöyle dedi: “Sen benim kızımdan güzelsin.” Engelli kız ağlamaya başladı. Baktım herkes ağlıyor.
Öğretmenler, diğer engelli öğrenciler hatta polisler bile.
Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ
http://www.mehmetdemirci.org/
FACEBOOK YORUMLAR