Halil İnalcık “Osmanlı alimi” mi, “Cumhuriyet bilgini” mi tartışmasına bir katkı:
Nezih H. Neyzi (1923-1999) iyi yetişmiş bir yüksek bürokrat ve akademisyen.
Onun “Osmanlılıktan Cumhuriyet’e Kızıltoprak Anıları” adlı 460 sayfalık hatıra kitabını yeni okudum. (İş Bankası yayını) Yazar Atatürkçü, devrimlere saygılı ve samimi bir cumhuriyet çocuğu.
Köklü bir Osmanlı ailesinden geldiği için, son dönem Osmanlı kültürüne vakıf. Cumhuriyet’ten sonra geçmişi yok sayan ve kötüleyenlerden değil. Kültür ve medeniyetin devamlılığını bilen ve buna önem veren biri. Ona göre:
“1923 yılında Cumhuriyet ilan edilmiş, fakat onu kuran insanların hepsi Osmanlı döneminde yetişmiş askerler, politikacılar, devlet memurları ve bazı aydın kişiler, halk gene aynı halk.” Öğrenciliği sırasında tarih dersleri Neyzi’nin çok ilgisini çeker. Osmanlı dönemi anlatılırken, eski padişahlardan övgü ile bahsedilip de son dönemdekilere “hain” denmesi onu şaşırtır.
2 YÖNLÜ ÖĞRENİM
Nezih Neyzi, 5 yaşında Saint Joseph okuluna verilir, burada 6 yıl yatılı olmak üzere 9 sene okur. Liseyi Robert Kolej’de bitirir. Ona göre bu yabancı okulları, Batılılar kendi kültürlerini yaymak için kurmuşlardır.
Neyzi çocukluğunda, evlerinde 7 yıl Kur’an dersi alır. Eve gelen hocanın ücretini veren şair ve besteci Leyla Saz (1845-1936) Neyzi’nin büyük büyük annesidir. Leyla Hanım bir gün kendisine şöyle der: “Bizler ölüp gidince Kadir Gecesi ve bayramlarda ruhlar evin bacasına gelir ve dua bekler, bizi duasız bırakma.” Bu sözlerden etkilenerek anlamını bilmese de Kur’an okumayı öğrendiğini, gerekli sure ve duaları ezberlediğini, Kadir gecelerinde Tebareke suresini okuduğunu söyler. Leyla Hanım’ın “Duasız kalan ruhlar mahzun olurlarmış” dediğini belirtir.
MEHMET ALİ AYNİ
Son devir Türk mütefekkir, yazar ve idarecisi Mehmet Ali Ayni (1869-1945) Nezih Neyzi’nin dedesidir. Ayni, Mekteb-i Mülkiye mezunudur.
Bu arada Arapça ve Farsça yanında Fransızca’sını da geliştirdi. Çok yönlü bir kimse olup Osmanlı topraklarının birçok yerinde yöneticilik yaptı, bu alanda başarılıydı. Darulfünun’da felsefe, sosyoloji ve tasavvuf dersleri okuttu. Bu alanlarda Türkçe ve Fransızca kitapları vardır.
Yazar kendisinden övgüyle bahseder.
OSMANLICA
Neyzi’nin kitabında dikkati çeken şeylerden biri de Osmanlıca konusudur. Yazar şöyle der:
“Biz Osmanlıca konuşan bir kuşak içinde büyüdüğümüz için, onun ayrı bir dil olduğunu kabul etmek bize ters geldi (…) Aydın gençliğin Osmanlıcayı bir bilim dalı olarak ele alıp, arşivlerde biriken kitap ve evrakı değerlendirmelerini ve gün ışığına çıkarmalarını ümit ederim.” Neyzi bir gezisi sırasında Mostar’da 17 cami saydığını, mezar taşlarını okumaya çalıştığını, fatiha okuduğunu, bu taşların oralarda yaşamış Osmanlıları hatırlattığını söyler. Bizde yol açmak bahanesiyle mezar taşlarının kaldırılmasını ve onlara sahip çıkılmamasını “sosyal bir yara” olarak görür.
Aynı şekilde Erken Cumhuriyet döneminde, bazı işgüzar yöneticilerin, sanatlı bir yazı olan padişah tuğralarının üstünü alçıyla sıvatmasına üzülür ve şöyle der: “Halbuki bu eserleri yapan, gene bu millet ve onun varisleri olan bizleriz.”
Kaynak:http://www.mehmetdemirci.org/osmanliliktan-cumhuriyete/