İzmir Tasavvuf Araştırmaları Derneği adına Youtube üzerinden 15 günde bir Mesnevi sohbetleri yapmaktayım. Geçen haftaki konulardan biri “koku” hakkındaydı. Sıra Mesnevi’deki şu beyte gelmişti: “Burun, koku alan bir organdır ki, aldığı koku, onu bir yere götürür.
Beş duyudan biri olan koku almanın hayati bir işlevi vardır. Koku alma duyumuzla tabiatı daha iyi tanırız. İyi ve kötü kokular yoluyla sağlığımıza faydalı ve zararlı olan şeyleri bilebiliriz. Annelik duygusunu besleyen sebeplerden biri de küçük yavrunun kokusudur. Ayrıca küçük bebek annesinin kokusunu tanır.
“Yüzünde gül açar gülümseyince / En güzel kokudur anne kokusu.”
Bazı hayvanların koku alma duyuları daha güçlüdür. Vahşi hayvanlar bıraktıkları kokuyla kendilerine bir güvenli alan çizerler. Anne koyun kuzusunu kokusundan tanır. Evcil hayvanlar sahiplerini kokularından tanırlar.
GÜZEL KOKU
Kur’an’da mü’minlere cennette misk gibi kokan içecekler vaad edilmiştir. Peygamber Efendimiz kendisine dünyadan sevdirilen 3 şeyi sayarken öncelikle “güzel koku“yu zikreder. O, insanların toplu olarak yaşadıkları yerlerin güzel kokmasını arzu ederdi. Çiğ soğan ve sarımsak yiyen kimselerin camiye gelip halkı rahatsız etmemesini söylemiştir. Ayrıca mescitlerin ve evlerin güzel koku veren otlarla buhurlanmasını tavsiye etmiştir. Kendisi de insanların içine çıkacağı zaman, cuma günleri, elçileri karşılarken güzel koku sürünürdü.
MANEVİ KOKULAR
Mesnevi’de müteakip beyitlerde dinle ve ahiretle ilgili kokulardan söz edilir. Bunlar manevi kokular olup, bu kokuları hissetmek şükür vesilesidir. Bu tür kokular “ruha ait burun”la hissedilir. Nadiren de olsa bu kokular maddi alemde yayılabilir bedenimizdeki burunla da algılanır. Bunların fiziki bir kaynağı yoktur.
Allah dostlarından bazılarının bulunduğu yerlerde bu tür kokuların duyulduğundan söz edilir. Bazı kabir ziyaretlerinde bunları hisseden kimseler vardır, denir. Tarihi bir örnek olarak Hz. Yusuf hikayesi verilir. Kur’an’da anlatıldığı üzere Yusuf kaybolunca babası Yakub’un üzüntüden dolayı gözleri kör oldu. Yıllar sonra Mısır’da önemli devlet görevinde bulunan Yusuf, kardeşleriyle gömleğini babasına gönderdi. Oğulları daha evine gelmeden Yusuf’un gömleğinin kokusunu hisseden Yakup, onu yüzüne gözüne sürünce gözleri açıldı ve görmeye başladı. Bu olay bizim şiir ve edebiyatımızda önemli bir metafor olarak kullanılır.
Hz. Mevlana başka bir yerde “Kibir kokusu, hırs kokusu ve tamahkarlık kokusu, söz söylerken soğan gibi kokar” der. Bunlar da olumsuz manevi kokulardır. Burada amaç kötü ahlakı bırakmayı öğütlemektir. Bunu daha çarpıcı bir ifadeyle şöyle dile getirir: “Beyninden ve burnundan nezleyi kov, ta ki burnuna Allah’ın kokusu gelsin!” Beyindeki nezle kötü düşünceler olmalıdır. Allah’ın kokusu ise O’nun feyzi, bereketi ve ikramlarıdır.
Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ
http://www.mehmetdemirci.org/
FACEBOOK YORUMLAR