KIZILCIK ŞERBETİ’NİN MAĞDUR KADINLARI
Mehet Demirci
Kızılcık Şerbeti dizisini baştan beri seyrediyorum. İlk haftalarda hakkında bir şeyler yazmayı düşündümse de fazla gündemde olmadığı için vaz geçmiştim. Son günlerde özellikle RTÜK’ün yayın durdurma cezasından sonra diziye olan alaka arttı. RTÜK’ün kararını alkışlayanlar oldu. Daha büyük kesim ise diziyi savundu. Böylece RTÜK sayesinde büyük bir reklam imkanına kavuştu. Yayın durdurma cezasının gerekçesini anlamış değilim ve bunu doğru bulmuyorum.
Ben meselenin başka bir yönü üzerinde durmak istiyorum. Dizide ekran üzerindeki yazıya göre konu “gerçek hayattan alınmadır”. Doğrusu bu hususta şüpheliyim. Karşımızda kadınları tesettürlü çok zengin Ünal ailesi var. Muhafazakar kesimi temsil eden bu büyük ailede, gelinler ve evlatlar aynı malikanede yaşarlar, sabah kahvaltılarında ve akşam yemeklerinde ailenin bütün fertleri sofrada bulunmak mecburiyetindedir. Günümüzde, sıkı kurallara tabi bu tip bir ailenin var olduğunu sanmıyorum. Yani bence gerçek hayata uymuyor.
AŞAĞILANAN KADINLAR
Konunun belkemiğini dindar, muhafazakar, kadınları örtülü bir aile ile; seküler, modern, laikçi bir aile bireyleri arasındaki ilişkiler ve zihniyet farkının doğurduğu sürtüşmeler teşkil eder. İkinci ailede sekülerlik isimlerden başlar; Kıvılcım, Alev, Doğa, Çimen gibi uç isimler var. Hatta evin büyükannesinin adı Sönmez’dir. O yaşta bir kadının doğduğu dönemde kız ismi olarak bu kelimenin olamayacağı düşünülmemiş.
Kzılcık Şerbeti dizisinde asıl büyük sıkıntı, başörtülü kadın ve kızları şahsında “kadın” cinsinin fevkalade aşağılanması ve küçük düşürülmesidir. Muhafazakar olan Abdullah Bey’in ve dünürünün ailesindeki bütün kadınlar, ayrıca görüştükleri çok sayıda eş dostların hepsi olumsuz tiplerdir. Başta Pembe Hanım olmak üzere kadınların neredeyse tamamı yalancı, ikyüzlü dedikoducu, kıskanç ve zayıf karakterli kimselerdir. Bunlar sırasında Kur’an okur, şükür namazı kılar, dua ve niyaz cümlelerini dillerinden eksik etmezler, kurumlu, gösterişçi, abartılı giyim ve aksesuarlarıyla dikkati çekerler.
AYIRIMCI BAKIŞ
Talihsiz Nursema apayrı bir tip. Ona en büyük zulmü senarist ve yönetmen yapmış. İlk haftalarda asık suratlı, başını garip bir şekilde yana eğen, itici, ezik bir kız olarak çıkarıldı. Buna bir anlam vermek zordur.
Amerika’da yüksek tahsil yapmuş, hat sanatı gibi son erece estetik bir sanat dalıyla uğraşan bir genç kızın, çok daha zarif bir tesettür kıyafetine bürünmesi beklenir. Osa bizim Nursema’ya overlokçu varoş kızlarının giyimine benzer kaba ve zevksiz giysiler layık görüldü.
Bu kadar ayırımcılığa pes doğrusu! Seküler Kıvılcım Hanım ailesinin büyük küçük bütün kadınları dürüst, doğru sözlü ve erdemli kimseler. Dindar Pembe Hanımın ailesindeki ve görüştüğü başka kadınlar, zayıf karakterli ve gösteriş düşkünü tipler.
Oysa toplumun her kesiminde, laik ve dindar çevrelerde iyi ve kötü kadın örnekleri bulunabilir. Kızılcık Şerbeti yapımcılarının bunu gözardı edip taraflı davranmaları üzücüdür. Bu durumun RTÜK Yönetmeliğinde cezai karşılığı olduğunu sanmıyorum. Söz konusu olan, bizdeki çarpık laikçi ve seküler zihniyetin hastalıklı tezahüründen başka bir şey değildir. Şekil dindarı tiplerimiz elbette vardır. Ama ahlaklı insanları yok saymak hiç de etik değildir.
Mehet Demirci
Kızılcık Şerbeti dizisini baştan beri seyrediyorum. İlk haftalarda hakkında bir şeyler yazmayı düşündümse de fazla gündemde olmadığı için vaz geçmiştim. Son günlerde özellikle RTÜK’ün yayın durdurma cezasından sonra diziye olan alaka arttı. RTÜK’ün kararını alkışlayanlar oldu. Daha büyük kesim ise diziyi savundu. Böylece RTÜK sayesinde büyük bir reklam imkanına kavuştu. Yayın durdurma cezasının gerekçesini anlamış değilim ve bunu doğru bulmuyorum.
Ben meselenin başka bir yönü üzerinde durmak istiyorum. Dizide ekran üzerindeki yazıya göre konu “gerçek hayattan alınmadır”. Doğrusu bu hususta şüpheliyim. Karşımızda kadınları tesettürlü çok zengin Ünal ailesi var. Muhafazakar kesimi temsil eden bu büyük ailede, gelinler ve evlatlar aynı malikanede yaşarlar, sabah kahvaltılarında ve akşam yemeklerinde ailenin bütün fertleri sofrada bulunmak mecburiyetindedir. Günümüzde, sıkı kurallara tabi bu tip bir ailenin var olduğunu sanmıyorum. Yani bence gerçek hayata uymuyor.
AŞAĞILANAN KADINLAR
Konunun belkemiğini dindar, muhafazakar, kadınları örtülü bir aile ile; seküler, modern, laikçi bir aile bireyleri arasındaki ilişkiler ve zihniyet farkının doğurduğu sürtüşmeler teşkil eder. İkinci ailede sekülerlik isimlerden başlar; Kıvılcım, Alev, Doğa, Çimen gibi uç isimler var. Hatta evin büyükannesinin adı Sönmez’dir. O yaşta bir kadının doğduğu dönemde kız ismi olarak bu kelimenin olamayacağı düşünülmemiş.
Kzılcık Şerbeti dizisinde asıl büyük sıkıntı, başörtülü kadın ve kızları şahsında “kadın” cinsinin fevkalade aşağılanması ve küçük düşürülmesidir. Muhafazakar olan Abdullah Bey’in ve dünürünün ailesindeki bütün kadınlar, ayrıca görüştükleri çok sayıda eş dostların hepsi olumsuz tiplerdir. Başta Pembe Hanım olmak üzere kadınların neredeyse tamamı yalancı, ikyüzlü dedikoducu, kıskanç ve zayıf karakterli kimselerdir. Bunlar sırasında Kur’an okur, şükür namazı kılar, dua ve niyaz cümlelerini dillerinden eksik etmezler, kurumlu, gösterişçi, abartılı giyim ve aksesuarlarıyla dikkati çekerler.
AYIRIMCI BAKIŞ
Talihsiz Nursema apayrı bir tip. Ona en büyük zulmü senarist ve yönetmen yapmış. İlk haftalarda asık suratlı, başını garip bir şekilde yana eğen, itici, ezik bir kız olarak çıkarıldı. Buna bir anlam vermek zordur.
Amerika’da yüksek tahsil yapmuş, hat sanatı gibi son erece estetik bir sanat dalıyla uğraşan bir genç kızın, çok daha zarif bir tesettür kıyafetine bürünmesi beklenir. Osa bizim Nursema’ya overlokçu varoş kızlarının giyimine benzer kaba ve zevksiz giysiler layık görüldü.
Bu kadar ayırımcılığa pes doğrusu! Seküler Kıvılcım Hanım ailesinin büyük küçük bütün kadınları dürüst, doğru sözlü ve erdemli kimseler. Dindar Pembe Hanımın ailesindeki ve görüştüğü başka kadınlar, zayıf karakterli ve gösteriş düşkünü tipler.
Oysa toplumun her kesiminde, laik ve dindar çevrelerde iyi ve kötü kadın örnekleri bulunabilir. Kızılcık Şerbeti yapımcılarının bunu gözardı edip taraflı davranmaları üzücüdür. Bu durumun RTÜK Yönetmeliğinde cezai karşılığı olduğunu sanmıyorum. Söz konusu olan, bizdeki çarpık laikçi ve seküler zihniyetin hastalıklı tezahüründen başka bir şey değildir. Şekil dindarı tiplerimiz elbette vardır. Ama ahlaklı insanları yok saymak hiç de etik değildir.
FACEBOOK YORUMLAR