Mimar-Mühendis Ekrem Hakkı Ayverdi (1899-1984) kültür tarihimizin az bilinen büyük kahramanlarından biridir. 1976-1982 tarihleri arasında zor şartlar altında Balkanlardaki Türk mimari eserlerini yerlerinde inceleyerek 4 büyük cilt halinde yayımladı:
“Avrupa’da Türk Mimari Eserleri.” Amacı gazilerin, şehitlerin şefaatine nail olup kendisine bir mimari gazisi denmesiydi.
Bu defa E. H. Ayverdi’nin yolundan gidip, onun izini takip eden Mehmet Emin Yılmaz değerli bir çalışma ortaya koydu.
Ansiklopedi boyunda 606 sayfalık kitabının adı “Kiliseye Çevrilen Türk Eserleri” (İstanbul Fetih Cemiyeti neşriyatı, 2020).
Lüks kağıda basılmış, bol resimli eseri karıştırırken, bir yandan medeniyetimizin zenginliğini görüp, öte yandan hüzünlenmemek mümkün olmuyor.
329 YAPI KİLİSE OLDU
Yılmaz kiliseye çevrilen 329 yapı tespit etmiştir: Bulgaristan’da 117 cami, 7 tekke-türbe ve 1 medrese kiliseye, 3 saat kulesi çan kulesine; Hırvatistan’da 8 cami, 1 kule kiliseye; Kırım’da 6 cami ve 1 türbe kiliseye, Kosova’da 1 cami kiliseye, 1 saat kulesi çan kulesine, Ukrayna’da 2 cami kiliseye, bir minare çan kulesine, Makedonya’da 3 cami, 2 türbe, 2 saat kulesi kiliseye; Sırbistan’da 15 cami ve 2 türbe kiliseye, Bosna Hersek’teki 3 cami kiliseye, Ermenistan’da 2 cami kiliseye; Moldova’da 4 cami ve Romanya’da da 5 cami kiliseye Macaristan’da 23 cami, 5 türbe, 1 hamam ve 1 mektep kiliseye çevrildi.
329 yapıdan kiliseye çevrilip halen faal olan en çok Türk eseri Yunanistan’dadır. Bu ülkede 74 cami, 19 türbe, 1 imaret ve 2 namazgah kiliseye, 5 minare de çan kulesine çevrildi. Toplam 101 eser dönüştürüldü.
Şehir merkezlerindeki büyük anıtsal Türk yapıları ve özellikle de minareler Türk hakimiyetini dolayısıyla İslam’ı simgeledikleri için yok edilmesi gereken ilk hedef olarak görülmüş, Sofya’da 1878’de bir gecede dinamitlerle 7 minare yıkılmıştır.
İKİ FARKLI ANLAYIŞ
Yeni ülkeler fethetmek, sonra oralardan çekilmek kaderin bir cilvesi. Bu arada Osmanlı Türkünün yüksek medeniyetini ve toleransını açıkça görmek mümkün. Atalarımızın fethettiği şehirlerdeki en büyük kiliseyi mihrap, minber, minare ekleyerek camiye çevirmesi yaygın bir adettir. Camiye çevirdiğimiz kiliselerin çoğu, Avrupa’dan çekilmemizle birlikte tekrar kilise haline getirilmiştir.
Mimari yapılara bizim kadar saygılı davranan başka millet yok. Türklerin geçmiş medeniyetlere karşı hiçbir kompleksi olmamış, bu yüzden camiye çevirdiğimiz yapılardaki mimari özelliklere müdahale etmemişiz. Bunun en güzel örneği Ayasofya Camisidir. 1453’ten beri gözümüz gibi korumuşuz, hem de kilise özelliklerine müdahale etmeden. Sadece mihrap, minber ve minare eklemişiz. Dıştan esere baktığınızda rahatlıkla eskiden kilise olduğunu anlayabiliyorsunuz. İçeriden de öyle, sadece göz hizasındaki insan tasvirleri sıvanıp kapatılmış. Oysa Avrupalıların kiliseye çevirdiği camilerin mimari özellikleri tümüyle değiştirilmiş.
Maalesef aynı saygıyı Macarlar hariç, Balkanlardaki Türk eserlerine karşı göremeyiz.
Bunlardan Sofya’daki Mimar Sinan eseri olan Kara Cami’nin Kara Kilise’ye çevrilmiş halini gördüm. Bulgarlar caminin dış mimarisini tamamen değiştirmişler.
Cami adeta bir kılıf içine alınarak yeni bir biçime sokulmuş. Minare ve etrafındaki külliye binaları yıkılmıştır.
Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ
http://www.mehmetdemirci.org/
FACEBOOK YORUMLAR