Bir Mesnevi hikayesi: Bir atla yavrusu nehirden su içiyorlardı seyis diğer atları da suya çağırmak için ıslık çalmaya başladı. Islık sesini duyan tay (atın yavrusu) su içmekten vazgeçip etrafına ürkek ürkek bakmaya başlayınca at ona seslendi:
-Yavrucuğum neden su içmiyorsun? dedi. Tay cevap verdi:
-Islık sesi beni ürküttü bütün seyislerin hep bir ağızdan ıslık çalmalarından korkuyorum, dedi.
At yavrusunun bu halini görünce onu şöyle ikaz etti:
MESNEVİ HİKAYESİ NE DİYOR
Büyük ya da küçükbaş hayvanları sulamak için yalağa, pınara götürdüklerinde hayvanın suyunu içmesi için sürekli ıslık çalarlar. Ne gariptir ki suyun başında mal mal dikilen hayvan ıslık çalınınca su içer. Yeterince içip susuzluğu tamamen geçmemişse işinin ehli kimse tekrar ıslık çalmaya başlar ve hayvan su içmeye devam eder.
Bu durumu bir tür şartlanmışlık olarak kabul etmek mümkündür.
Atların su içmesini, insanların yapmak durumunda olduğu işlere benzetebiliriz. Akıllı kişiye düşen, işine gücüne tam odaklanarak, usulüne uygun şekilde onu en iyi biçimde yapmaya çalışmaktır. Bu arada çevresinden, bilir bilmez bazı müdahaleler olabilir. Başarıya ulaşabilmek için onlara kulak vermemek gerekir. Aksi halde iş yarım kalır veya lüzumsuz yere zaman kaybetmiş olur.
SUYUN DEĞERİ
Su hayatın kaynağıdır. Hikayenin sonunda Hz. Mevlana şöyle der:
“Vakit var, temiz ve gür su da akıp gidiyor. Sudan ayrılırsan, ayrılık seni şahrem şahrem eder, bundan önce davran da; abı hayatla dolu ırmaktan su içmeye bak. İç de senden nebatlar bitsin.” Bu hikmetli ifadelerde “su”ya daha geniş bir anlam yüklendiği görülür. Buna göre su, önümüze serilmiş olan her türlü imkan, yaşadığımız zaman dilimi gibi manalar taşır.
Neyzen Tevfik’i de rahmetle analım:
“Sanma ciddiyyet ile sarf ederim san’atımı/ Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir/ Bezm-i meyde süfehanın saza meftun oluşu/ Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir!”
FACEBOOK YORUMLAR