ÇIKMAZDAN NASIL ÇIKARIZ ?
Arkadaşımın akıllı ve başarılı bir torunu var. Burada iyi bir tahsilden sonra Amerika’da doktora yapıyor. Geçen gün hal hatır sorarken, “Torun nasıl iyi mi?” dedim. İyiymiş, durmadan çalışıyormuş.
Doktorası bitince Türkiye’ye dönüp dönmeyeceğini sordum.
Arkadaşım, “Zannetmiyorum” dedi.
“Ya Amerika’da kalır veya Avrupa’da çalışır” cevabını verdi. Biraz da uzmanlık alanı bunu gerektiriyormuş, yeni ve Türkiye’de pek karşılığı olmayan bir saha imiş.
KÜRESEL SERMAYE
Üzüldüm, üstün yetenekli birçok gencimizi maalesef ülkemizde tutamıyoruz.
Yazık, biz besleyip büyütelim, iyi okullarda okutup yetiştirelim; sonunda bu yetenekli insanları Amerika, Avrupa istihdam etsin; üstelik masrafsız, yetişmiş hazır eleman olarak.
Bunun asıl sebebi küresel sermaye ve vahşi kapitalizm denen sistemdir.
Bu sistem hiçbir ahlaki ve manevi değer tanımıyor. Amacı sürekli büyümektir, insani değerler hiç umurunda değil. Yegane amacı daha çok üretmek, daha çok satmak, kendine rakip olacaklara hayat hakkı tanımamak.
Çeşitli yerlerde karışıklık çıkararak daha çok silah satmak.
Tüketimi alabildiğine körükleyerek ürünlerini pazarlamak. Bu emperyalist düzen aynı zamanda bir zihniyet oluşturdu: İmkan buldukça daha fazla tüketmek, en yenisini almak, marka esiri olmak, gösteriş ve şatafata kapılmak geçer akça oldu. Ülkemizde son yıllardaki görgüsüzce düğünler, gösterişli partiler bunun sonucudur.
Ne yazık ki bazı dindar çevrelerin de bu tuzağa düştüğü görülür. Bu gidiş devam edemez, bir yerde tıkanacaktır.
Daha çok üretim için doğal kaynakları hovardaca kullanmanın; çevreyi, havayı, suyu, kirletmenin elbette bir bedeli olacaktır. Nitekim daha şimdiden alarm zilleri çalmaya başlamıştır.
ÖNCE İNSAN
Peki çözüm ne? Bu gidişatın düzelmesi konusunda bizim kültürümüzde ipuçları vardır. Nedir? “Önce insan” demeliyiz. İnsan sadece bedenden, maddeden ibaret değildir. Maddi ihtirasların, istek ve arzuların sonu yoktur ve sadece madde insanı mutlu etmeye yetmez. Ruhumuzu da beslemeliyiz.
Bunun yolu iman, sevgi ve aşktan geçer. Ahlaki değerlerimizi hatırlamalıyız, o değerler arasında “kanaat” diye harika bir ölçü var. Kanaat, daha fazlasını istememek değil, elindekiyle yetinmektir. Elindekinin değerini bilmek, şükretmek, gerekirse onu paylaşmaktır.
Bunun vereceği mutluluk maddi zevklerle kıyaslanamaz.
DAHA MUTLU KILACAK
Elbette hayatı, çağımızın şartlarını ıskalayacak değiliz. Ama daha mutlu olmak için kültürümüzde var olan madde-mana dengesinin ipuçlarını yeniden canlandırıp, çocuklarımıza da telkin ederek hayata geçirmeliyiz. İnanın böylesi, bizi daha mutlu ve huzurlu kılacaktır. O zaman belki de pırıl pırıl gençlerimiz küresel sermaye çarkının bir dişlisi olmak üzere yurt dışına gitmek yerine ülkemize hizmet edecektir.
Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ