Kaşgar Emirliği, Osmanlı ve Hacı Töre
Mehmet Akif Erdoğru
Kaşgar Emirliği ile Osmanlı Devleti arasındaki diplomatik ilişkileri sağlayan önemli bir diplomat-devlet adamı: Seyyid Yakup Han veya Hacı Töre
Türkiye Devlet Arşivleri’nde korunan bir mirasçılık belgesine (HR. SFR (3), 496/14/3) göre, 1818 Taşkent doğumlu olan Seyyid Yakup Han 1899’da Delhi’de öldüğü zaman geride Delhi’de yaşayan altı; İstanbul’da yaşayan dokuz kişiyi mirasçı bırakmıştı. Kaşgar emiri Yakup Beyin yeğeni olan Seyyid Yakup Han kalabalık bir aileye sahipti ve ömrünün bir kısmı Delhi’de bir kısmı da İstanbul’da geçirmişti. İngiliz, Çin ve Rusların ismini gayet iyi bildikleri bir diplomattı. Sözü geçen mirasçılık belgesine göre, Delhi’deki ailenin reisi Seyyid Faizulla Han’dı. Bunun iki oğlu vardı: Seyyid Münever Han ve Seyyid Abdülhay Han. Üç tane de kızı vardı: Kanber Hanım, Hamide Hanım ve Saide Hanım. Seyyid Yakup Hanın İstanbul’da kalan eşinin ismi ise Havva Hanım ibn Ferhad’dı. Söz konusu belgede bundan doğma, beş erkeğin isminden söz edilir. Abdurrahman, Abdülkadir, Muzaffer, Abdürrahim ve Abdulla. Dört kızının isimleri ise şöyledir: Hidayet Hanım, Amber Hanım, Tila Hanım ve dul olan Dilber Hanım. Tila Hanım, Türkistan’da yaşayan Cihangir Han’ın annesiydi. Seyyid Yakup Hanın İstanbul’daki ailesi Cerrahpaşa ve Çukurçeşme mahallelerinde oturuyorlardı. Oğlu Abdülkadir (Töre), ünlü bir musikişinas olmuştu. Seyyid Yakup Han, İstanbul’daki elçiliği sırasında epeyce arkadaş edinmişti. İlk olarak Hokand Hanının elçisi olarak İstanbul’a gelen Yakup Han Töre, Hokand Hanlığının Ruslar tarafından yıkılmasından sonra, Kaşgar emiri Yakup Beyin elçisi olarak İstanbul’a yeniden gelmişti. Osmanlı sultanı Abdülaziz ile görüşmüş ve Kaşgar emirliğine İstanbul’dan askeri yardım (subay, cephane, memur) sağlamayı başarmıştı. Kaşgar’da Çinlilerle mücadele eden Kaşgar emiri Yakup Beye, İngilizlerin de desteğiyle, epeyce yardım ulaştırmayı başarmıştı. Kendisi aynı zamanda Türkiye’de Halveti-Şabani şeyhi olarak da irşat faaliyetlerinde bulunmuştur. II. Abdülhamid devrinde de diplomatik ve dini faaliyetlerine devam etmiş, bir süreliğine İzmir’de sürgün hayatı yaşamıştır (Mustafa Kara, Yakub Han Kaşgari maddesi, DİA). Petersburg, Kalküta ve Londra’yı da elçi olarak ziyaret eden Seyyid Yakup Han’ın hayatının yaklaşık yirmi yılı Delhi’de geçmiştir. Burada Çistiyye tarikatının kurucusu Hoca Muineddin Çistî’nin (doğumu: 1142, Herat’ın Çist köyünden) mezarını ziyaret ettiğine bakılırsa, onun Çisti tarikatına mensubiyetinin olduğu anlaşılır. Osmanlı idaresi, bu aileyi himaye etmiş; İstanbul’daki oğullarından Seyyid Abdurrahman bey, Osmanlı İçişleri Bakanlığında memuriyete istihdam edilmiştir.
Seyyid Yakup Han Kaşgar elçisi sıfatıyla, İstanbul’da saraya, Kaşgar emiri Yakup bey adına Keşmir hattıyla yazılmış Kuran-ı Kerim, Çin işi çay takımı, Kaşgar işi gümüş çay takımı, Kaşgar işi ipekli kumaşlar ve Hoten halısı gibi Doğu Türkistan’a ait değerli eşyaları takdim etmiştir. Abdülaziz devrinde Türk subayları Kaşgar’a ulaştıran, Kaşgar’da Osmanlı sultanı Abdülaziz adına hutbe okutulmasını ve sikke bastırılmasını sağlayan da bizatihi kendisidir. Onun diplomatik yetenekleri Rus, Çin ve İngilizlerin dikkatini çekmiştir. İngilizler, Kaşgar emiri Yakup Bey’e İstanbul’da yardım edecek en önemli kişi olarak bu zatı zikrederler. Onun nüfuzunun kaynağının, Kaşgar şeyhülislamı Muhammed Hoca’nın kızıyla evli olmasına ve seyyidlik unvanına bağlarlar. Kaşgarya üzerindeki Rus tehdidini bertaraf etmek için emir Yakup Bey, onu İstanbul’a halifeye yardım talep etmek için göndermişti. Onun çabaları sonucunda Osmanlılar ile Kaşar emirliği arasında tabilik-metbuluk ilişkisi sağlandı. 1873’te Kaşgar’da bulunan İngiliz Misyonu, onun Kaşgar’daki evinde Avrupai tarzda yaşadığını ama yerel halkın onu taklit etmediğini belirtir. Demek ki, Uygurların modernleşmesinde de önemli bir figürdür o. Amcası emir Yakup Beye, Türkiye, Rusya ve İngiltere hakkında önemli bilgiler aktarmıştır. İngilizler onun hakkında şöyle bir değerlendirme yaparlar: ‘Hacı Töre, Abdülaziz'in İstanbul’da kendisini sağladığı muhteşem konukseverlik içinde sessizce yaşıyordu. Görünüşe göre, çok sayıda kişi kendisini ziyaret ediyor, özellikle Türkistanlılar onun özel karakterinden etkileniyorlardı. Neşeli ama ağırbaşlı tavrıyla herkesçe olumlu bir kişilik olarak görülüyordu’. İngiliz Heyet, onun desteğiyle, Hindistan’dan Kaşgar’a ulaşmıştı. İngiliz Raporunda:’ Yarkend Elçisi Seyyid Yakup Han’ın İstanbul dönüşünde bir miktar gecikme yaşandığından, durumu dikkatle incelemek üzere, Leh ve Şahidulla arasındaki güzergâhlara bir ön grup gönderilmesinin uygun olacağı düşünüldü’ denilmektedir. İngiliz diplomasisi, kendisini dikkatle izliyordu: ‘Seyyid Yakup Han’a İstanbul’daki görevinin başarısından dolayı kendisini tebrik eden bir mektup daha geldi’. İngilizler, Seyyid Yakup Han ile Kaşgar’a gelen Türk subaylarını üniformalarından fark ettiler ve onların yerel halkla Türkiye Türkçesinde anlaşamadıklarını da fark ettiler: ‘Burada da Yakup Hanın maiyetiyle İstanbul’dan gelen Türk subayları, askeri üniformayla ortaya çıktılar ve kurnaz köylüleri, kimlikleri konusunda biraz şaşırttılar, çünkü buradaki insanların Türkçelerini anlamak zordur’. Osmanlı bürokrasisinin Kaşgar ile diplomatik yazışmalarını Çağatayca ve Arapça olarak yaptığını; Seyyid Yakup Hanın Petersburg ve Londra’daki faaliyetlerini İstanbul’a Fransızca olarak rapor ettiklerini belirtelim.
Mehmet Akif Erdoğru
Kaşgar Emirliği ile Osmanlı Devleti arasındaki diplomatik ilişkileri sağlayan önemli bir diplomat-devlet adamı: Seyyid Yakup Han veya Hacı Töre
Türkiye Devlet Arşivleri’nde korunan bir mirasçılık belgesine (HR. SFR (3), 496/14/3) göre, 1818 Taşkent doğumlu olan Seyyid Yakup Han 1899’da Delhi’de öldüğü zaman geride Delhi’de yaşayan altı; İstanbul’da yaşayan dokuz kişiyi mirasçı bırakmıştı. Kaşgar emiri Yakup Beyin yeğeni olan Seyyid Yakup Han kalabalık bir aileye sahipti ve ömrünün bir kısmı Delhi’de bir kısmı da İstanbul’da geçirmişti. İngiliz, Çin ve Rusların ismini gayet iyi bildikleri bir diplomattı. Sözü geçen mirasçılık belgesine göre, Delhi’deki ailenin reisi Seyyid Faizulla Han’dı. Bunun iki oğlu vardı: Seyyid Münever Han ve Seyyid Abdülhay Han. Üç tane de kızı vardı: Kanber Hanım, Hamide Hanım ve Saide Hanım. Seyyid Yakup Hanın İstanbul’da kalan eşinin ismi ise Havva Hanım ibn Ferhad’dı. Söz konusu belgede bundan doğma, beş erkeğin isminden söz edilir. Abdurrahman, Abdülkadir, Muzaffer, Abdürrahim ve Abdulla. Dört kızının isimleri ise şöyledir: Hidayet Hanım, Amber Hanım, Tila Hanım ve dul olan Dilber Hanım. Tila Hanım, Türkistan’da yaşayan Cihangir Han’ın annesiydi. Seyyid Yakup Hanın İstanbul’daki ailesi Cerrahpaşa ve Çukurçeşme mahallelerinde oturuyorlardı. Oğlu Abdülkadir (Töre), ünlü bir musikişinas olmuştu. Seyyid Yakup Han, İstanbul’daki elçiliği sırasında epeyce arkadaş edinmişti. İlk olarak Hokand Hanının elçisi olarak İstanbul’a gelen Yakup Han Töre, Hokand Hanlığının Ruslar tarafından yıkılmasından sonra, Kaşgar emiri Yakup Beyin elçisi olarak İstanbul’a yeniden gelmişti. Osmanlı sultanı Abdülaziz ile görüşmüş ve Kaşgar emirliğine İstanbul’dan askeri yardım (subay, cephane, memur) sağlamayı başarmıştı. Kaşgar’da Çinlilerle mücadele eden Kaşgar emiri Yakup Beye, İngilizlerin de desteğiyle, epeyce yardım ulaştırmayı başarmıştı. Kendisi aynı zamanda Türkiye’de Halveti-Şabani şeyhi olarak da irşat faaliyetlerinde bulunmuştur. II. Abdülhamid devrinde de diplomatik ve dini faaliyetlerine devam etmiş, bir süreliğine İzmir’de sürgün hayatı yaşamıştır (Mustafa Kara, Yakub Han Kaşgari maddesi, DİA). Petersburg, Kalküta ve Londra’yı da elçi olarak ziyaret eden Seyyid Yakup Han’ın hayatının yaklaşık yirmi yılı Delhi’de geçmiştir. Burada Çistiyye tarikatının kurucusu Hoca Muineddin Çistî’nin (doğumu: 1142, Herat’ın Çist köyünden) mezarını ziyaret ettiğine bakılırsa, onun Çisti tarikatına mensubiyetinin olduğu anlaşılır. Osmanlı idaresi, bu aileyi himaye etmiş; İstanbul’daki oğullarından Seyyid Abdurrahman bey, Osmanlı İçişleri Bakanlığında memuriyete istihdam edilmiştir.
Seyyid Yakup Han Kaşgar elçisi sıfatıyla, İstanbul’da saraya, Kaşgar emiri Yakup bey adına Keşmir hattıyla yazılmış Kuran-ı Kerim, Çin işi çay takımı, Kaşgar işi gümüş çay takımı, Kaşgar işi ipekli kumaşlar ve Hoten halısı gibi Doğu Türkistan’a ait değerli eşyaları takdim etmiştir. Abdülaziz devrinde Türk subayları Kaşgar’a ulaştıran, Kaşgar’da Osmanlı sultanı Abdülaziz adına hutbe okutulmasını ve sikke bastırılmasını sağlayan da bizatihi kendisidir. Onun diplomatik yetenekleri Rus, Çin ve İngilizlerin dikkatini çekmiştir. İngilizler, Kaşgar emiri Yakup Bey’e İstanbul’da yardım edecek en önemli kişi olarak bu zatı zikrederler. Onun nüfuzunun kaynağının, Kaşgar şeyhülislamı Muhammed Hoca’nın kızıyla evli olmasına ve seyyidlik unvanına bağlarlar. Kaşgarya üzerindeki Rus tehdidini bertaraf etmek için emir Yakup Bey, onu İstanbul’a halifeye yardım talep etmek için göndermişti. Onun çabaları sonucunda Osmanlılar ile Kaşar emirliği arasında tabilik-metbuluk ilişkisi sağlandı. 1873’te Kaşgar’da bulunan İngiliz Misyonu, onun Kaşgar’daki evinde Avrupai tarzda yaşadığını ama yerel halkın onu taklit etmediğini belirtir. Demek ki, Uygurların modernleşmesinde de önemli bir figürdür o. Amcası emir Yakup Beye, Türkiye, Rusya ve İngiltere hakkında önemli bilgiler aktarmıştır. İngilizler onun hakkında şöyle bir değerlendirme yaparlar: ‘Hacı Töre, Abdülaziz'in İstanbul’da kendisini sağladığı muhteşem konukseverlik içinde sessizce yaşıyordu. Görünüşe göre, çok sayıda kişi kendisini ziyaret ediyor, özellikle Türkistanlılar onun özel karakterinden etkileniyorlardı. Neşeli ama ağırbaşlı tavrıyla herkesçe olumlu bir kişilik olarak görülüyordu’. İngiliz Heyet, onun desteğiyle, Hindistan’dan Kaşgar’a ulaşmıştı. İngiliz Raporunda:’ Yarkend Elçisi Seyyid Yakup Han’ın İstanbul dönüşünde bir miktar gecikme yaşandığından, durumu dikkatle incelemek üzere, Leh ve Şahidulla arasındaki güzergâhlara bir ön grup gönderilmesinin uygun olacağı düşünüldü’ denilmektedir. İngiliz diplomasisi, kendisini dikkatle izliyordu: ‘Seyyid Yakup Han’a İstanbul’daki görevinin başarısından dolayı kendisini tebrik eden bir mektup daha geldi’. İngilizler, Seyyid Yakup Han ile Kaşgar’a gelen Türk subaylarını üniformalarından fark ettiler ve onların yerel halkla Türkiye Türkçesinde anlaşamadıklarını da fark ettiler: ‘Burada da Yakup Hanın maiyetiyle İstanbul’dan gelen Türk subayları, askeri üniformayla ortaya çıktılar ve kurnaz köylüleri, kimlikleri konusunda biraz şaşırttılar, çünkü buradaki insanların Türkçelerini anlamak zordur’. Osmanlı bürokrasisinin Kaşgar ile diplomatik yazışmalarını Çağatayca ve Arapça olarak yaptığını; Seyyid Yakup Hanın Petersburg ve Londra’daki faaliyetlerini İstanbul’a Fransızca olarak rapor ettiklerini belirtelim.
FACEBOOK YORUMLAR