Sir George Macartney’in gözünden Kaşgar’da İslamcılık ve Türk Milliyetçiliği
1890-1918 yılları arasında Kaşgar’da İngiliz konsolosu olarak görev yapan Sir George Macartney’in İngiliz (Britanya) Dışişleri Bakanlığına gönderdiği diplomatik evraklar, Kaşgar’daki İslamcılık ve Türkçülük-Turancılık hareketi açısından değerlidir. C.P. Skrine ve Pamela Nightingale, bu evraka dayanarak, Macartney’in görüşlerini şu kitapta özetlemişlerdir (Macartney at Kashgar, Routledge, 2005, 2. Baskı, s. 248-9). ‘I. Dünya Savaşı ve Türkiye'nin (Osmanlı Devleti) bu savaştaki rolü, Türk milliyetçiliğine ve Kuzey İran ve Afganistan'a ilave bir ivme kazandırmıştı. Türkistan'da bu durum Pan-Turan hareketine ilham kaynağı olmuştu. Eski Türk imparatorluğu, görkemini yeniden tesis etmeye kararlıydı. Çin devriminden önceki Pan-İslam hareketinde zaten açıkça görülen Türk milliyetçiliğinin bu kıpırdanmaları, zekice de olsa, Alman ve Türk ajanların yönlendirildi. Bunların amacı Hindistan'daki İngiliz yetkililere ve sınırları içinde Türkiye'den daha fazla Türkçe konuşan insan barındıran Rus hükümetine, karmaşık sorunlar yaşatmaktı. Ancak Vali Yang, idaresinin tüm kırılgan yapısının Türk tebaasının sessizliğine dayandığının da farkındaydı. O, dini veya milliyetçi duyguları harekete geçirebilecek her türlü konuyu dikkatle ele aldı. Birkaç yıl önce Kaşgar, Hüseyin Bay’ın pan-İslami ideallerinin ve Türk nüfusunu eğitme ve geliştirme çabalarının etkisi altına girmişti. 1915'te Türk tebaasından Ahmed Kemal, Kaşgar'da öğrencilere Türkiye'nin Sultanını halife olarak öğretildiği bir okul açtı. Kaşgar'daki Çinli yetkililer, bu okulu kapattı ve okulla bağlantılı herkesi hapse attı. Bu, Türk nüfusu arasında büyük bir hoşnutsuzluğa neden olmuştu ve ertesi yıl bunların büyük kişileri, Urumçi'ye giderek bu okulun yeniden açılmasına izin verilmesi için dilekçe verdi. Vali Yang Türki tehlikesini gördü, bir mağduriyet duygusu besleyerek okulun açılmasına izin verdi, ancak yetkililerinin bunu yakından takip etmesini ve Türkiye Padişahı’na (Osmanlı halifesi) olan tüm biat işaretlerinin ortadan kaldırılmasını sağladı. Müfredata Çin dilini ve askerlik dersini de ekledi, Görünüşe göre, bu dersler, öğrencilerin cesaretini o kadar kırmıştı ki, sayılar çok geçmeden kırk beşten on sekize düştü. Baskıcı görünmeden vali Yang, kendi idaresine karşı potansiyel bir öfke kaynağını etkili bir şekilde kontrol altına aldı. 1916'nın başlarında daha ciddi bir olay yaşandı. Türk tebaasından olduğunu iddia eden Seyyid Hamza adlı bir Alman ajanı, bir grup Afgan eşliğinde Afganistan’dan Goma'ya geldi. Bu vakalar, Çin’in tarafsız bir ülke olmaya devam ederken Alman ve Türk tebaasıyla uğraşmanın zorluklarını vurgular’.
FACEBOOK YORUMLAR