İngiliz Belgelerine göre Emir Faysal’ın Türkiye ziyareti (1932)
Mehmet Akif Erdoğru
Hicaz ve Necd kralı Abdülaziz bin Suud’un oğlu Emir Faysal’ın (1906-1975) 1932 yılında Türkiye’ye yaptığı seyahat üzerine iki adet İngiliz raporu bulunuyor. Bunlardan biri 21 Haziran 1932 tarihli İstanbul’dan Londra’ya gönderilmiş kısa bir rapordur ki Sir George R. Cleck tarafından Sir John Simon’a gönderilmiştir (FO 424-277, s.1). Diğeri de, 10 Ekim 1932 tarihli olup Londra’dan Sir John Simon tarafından Ankara’daki Sir G. Clerk’e gönderilmiştir (FO 424-277, s. 20). Bu raporlarda Emir Faysal’ın İstanbul ve Ankara’daki faaliyetlerine değinilir. Dönemin Türk basını bu ziyareti ayrıntılarıyla yazmıştır ama Emir Faysal’ın Türk hükümetinden talepleri konusunda sessiz kalmıştır. İngiliz istihbaratı bu ziyaretle ilgili olarak hem Türk basınından hem de kendi kaynaklarından edindiği bilgileri Londra’ya aktarmıştır. 21 Haziran 1932 tarihli ilk raporda, Emir Faysal’ın, 8 Haziran’da Odesa’dan bir Sovyet vapuruyla İstanbul’a geldiği ve Türkiye’deki seyahati boyunca Sovyet kordiplomatik mareşali M. Florinski’nin ona eşlik ettiği belirtiliyor. İstanbul Sovyet Büyükelçiliği çalışanları Emir’e özel ilgi göstermişlerdir. Bu ilginin sebepleri, ne yazık ki raporda açıklanmıyor. Emir İstanbul’da kısa bir süre kaldıktan sonra maiyetinde Dışişleri Bakan Yardımcısı Fuad Hamza ve Emir subayı Halid Bey de olmak üzere, Türk hükümetinin kendilerine tahsis ettiği özel salonu olan bir yolcu vagonuyla Ankara’ya hareket etmişlerdir. 12-15 Haziran tarihleri arasında Ankara’da Türk Hükümetinin misafiri olmuştur. Emir, Ankara’dan İstanbul’a geri dönmüş ve burada birkaç gün geçirdikten sonra Kafkasya yoluyla (Batum) Tahran’a, oradan da Bağdat’a gitmiştir.
Emir’in Ankara’daki faaliyetleri İngilizler tarafından dikkatlice izlenmiştir. Emir, Ankara’da Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa tarafından kabul edilmiş ve Emir’in şerefine Çankaya’da Köşk’te bir akşam yemeği verilmiştir. Emir Faysal, İsmet Paşa (İnönü), Tevfik Rüştü Bey (Aras), TBMM Başkanı Kazım Paşa (Karabekir) ve Gazi’nin Genel Sekreteri Hikmet Bey (Yusuf Hikmet Bayur, 1891-1980) tarafından verilen resepsiyona da katılmıştır. İngiliz Büyükelçisi Clerck, Emir’in teklifi dikkate alınarak bu resepsiyonda alkollü içeceklerin servis edilmediğini yazar. Emir kendisine gösterilen bu teveccühe karşılık olarak, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ve ileri gelen kişilere bir akşam yemeği vermiştir. Ankara’dan ayrılmadan önce Emir, Irak Kralının erkek kardeşi ve Türkiye’nin Irak elçisi Emir Zeyd ile samimi bir sohbet yapmıştır. Emir Zeyd ile yaptığı sohbetin konusu bilinmiyor. Mustafa Kemal’in Çankaya’da onuruna verdiği akşam yemeğinde de taraflar karşılıklı konuşmalar yapmışlardır. Gazi, Hicaz ve Necd’deki gelişmelerden dolayı memnuniyetini belirtmiştir. Kral Abdülaziz’in güçlü idaresi altında, bu ülkelerin geleceği için iyi dileklerini ifade etmiştir. Buna karşılık olarak Emir, Gazi’ye bizatihi teşekkür etmiştir. İngiliz Büyükelçiye göre, bu yemekte Vahhabiler, Türk tarafına göre, biraz daha fazla temkinli konuşmuşlardır. Karşılıklı güven, Yakın Doğu’da barışın sağlanması, uyum, samimi ve içten konuşmalara atıf yapan resmi bir bildiri yayınlanmıştır. İngiliz büyükelçiye göre, yemekte, bankacılığın denetlenmesi ve askeri kuruluşlar hakkında konuşulmuştur. Emir’in ziyaretinin amacı Türkiye’nin askeri kaynaklarının bir kısmını kendi ülkesi için kullanmaktır. Ordu Müfettişi Ali Said Paşanın (Ali Said Akbaytogan, 1872-1950) rehberliğinde, askeri fabrikalar ve kışlalar gezdirilmiştir. Askeri taktikler konusunda ona bilgi verilmiştir. Eskişehir’den gelen yaklaşık 25 askeri uçaklık filonun yaptığı manevraları izlemiş ve askeri süvarilerin yaptığı engelli atlamalara katılmıştır. Gösteri yapan uçaklardan biri düşmüş ve pilotu ölmüştür. İngiliz Büyükelçisine göre bu filo, akrobatik hareketleri gayet temkinli yapmıştır. Neticede başarılıdır.
Büyükelçi ziyaretle ilgili olarak Yunus Nadi’nin bir yazısını da rapor etmiştir. Hicaz ve Necd’in bağımsızlığını kazanarak bunu ilan etmesinden memnuniyet duyduklarını; Osmanlı devletinden ayrılan Müslüman devletlerin tam bağımsızlığa sahip olmaları gerektiğini ifade etmiştir. Yunus Nadi, ‘manda’ teriminden hoşlanmadıklarını; bağımsız bir Irak’a verileceği için Musul vilayetini bırakmaya razı olduklarını yazmıştır. Yine, Türkiye’nin dindaşı olan Arap Halklarının gerçekleştirdiği ilerlemelerin sevinçle karşılandığını belirtmiştir. İngiliz Büyükelçisi Clerck, öyle anlaşılıyor ki, Yunus Nadi’nin görüşlerini özetlemiştir: Arap halklarının Manda’dan kurtulup tam bağımsızlığa kavuşması ve yeni ilerlemelerden memnuniyet. İngiliz büyükelçisi bu raporunda Emir Faysal’ın İstanbul’da verdiği beyanatlardan söz etmez. Özellikle babası Kral Abdülaziz ibn Suud’un hilafet konusunda Mustafa Kemal ile aynı fikirde olduğunu, yani hilafetin kaldırılmasını Kral Suud’un memnuniyetle karşıladığına dair beyanatını ya gözden kaçırmış ya da dikkate almamıştır.
10 Ekim 1932 tarihli ikinci raporda İngiliz büyükelçisi Türk dışişleri görevlisi Münir Bey’den Emir’in Haziran ziyaretiyle ilgili yeni bilgiler almıştır. Buna göre, emir, 100 adet Türk yapımı tüfek ile 2 adet mitralyöz siparişi vermiştir. Bunları babası Kral Abdülaziz’e verecektir. Bir de, Osmanlı hükümetinin Hicaz’ı idare ettiği dönemlerden kalma bazı eski topları tamir etmek ve incelemelerde bulunmak için iki Türk subayının Hicaz’a gönderilmesini istemiştir. İngiliz büyükelçisinin, Emir’in Türkiye’den cephane isteyip istemediğine dair Münir Beye sorduğu soruya, Münir Bey olumsuz cevap vermiştir. Bu ziyaretin Hicaz ve Necd Krallığı (22 Eylül 1932’den itibaren Suudi Arabistan Krallığı) için büyük ölçüde Türkiye’nin askeri desteğini sağlamak amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır.
Emir Faysal’ın 26 yaşındayken Ankara ve İstanbul’a yaptığı bu ziyaretle Türkiye ile Suudi Krallığı arasında dostluk ilişkileri kuruldu. Zira Emir Faysal, 1964’te Suudi kralı oldu. Emir’in emir subayı Halid Bey, Osmanlı ordusunda görev almış olan Şükrü Eyyubi Paşanın oğluydu. Halid Eyyubi Bey, I. Dünya Harbi ile Çanakkale Harplerinde bulundu. Suudi Dışişleri müsteşarı Fuad Hamza Bey (1899-1951) aslen Filistinliydi. Her ikisi de Türkçe biliyorlardı. Haşimi hanedanından olan Irak elçisi Emir Zeyd ( Zeyd bin Hüseyin, 1898-1970) ise İstanbul’da Galatasaray Lisesinde okumuştu. Bazı kaynaklarda, Emir Faysal’ın bu ziyaret sırasında gelecekte eşi olacak olan es-Süneyyan ailesinden İffet Hanım ile tanıştığı (Akyazı Bıçkıdere köyünden) ve onunla evlendiği belirtilir ama bu bilgi bu İngiliz raporlarında geçmemektedir.
FACEBOOK YORUMLAR