Doğu Türkistan Şehirleri: Yarkend
İngiliz Heyet 1873’te Yarkent’te şeriatın ticareti kısıtladığını; Çinliler zamanında kentte ticaretin daha canlı olduğunu tespit etti: ‘ Yarkend, Kaşgar eyaletlerinin en kalabalık ve en geniş olanıdır ve eski zamanlarda ülkenin başkenti olan şehri, hâlâ tüm vadideki en sakin ve en zengin şehirdir. Üzerinde mazgallı kuleler bulunan payanda burçları tarafından aralıklarla desteklenen müstahkem duvarlarla çevrelenmiştir. Kentin uzunluğu kuzeyden güneye doğrudur, ancak duvarlar düzensiz bir şekil çizmektedir ve etrafını saran hendek yoktur. Duvarların çevresi yaklaşık dört mildir. Bu duvarlarda, beş kapı (dervaze) bulunur: güneyde Altunkapu; batıda Çavugat kapı; kuzeyde Terabağ; doğuda Mesci ve güneydoğu’da Hancık. Şehir açık bir ova üzerinde kurulu olup, tarlalar, bahçeler, meyve bahçeleri ve kereste ağaçları arasında küçük kümeler halinde dağılmış yerleşim yerlerinden oluşan geniş yayılmış ve kalabalık banliyölerle çevrilidir. Beş yüz metre kadar batısında, Çinlilerin Mangşin denilen Çin kalesi bulunur. Bu kale, derin bir hendekle çevrili, kare şeklinde güçlü bir kaledir ve doğudaki şehrin Kavugat Kapısı'na bakan tek bir kapıyla asma köprü üzerinden girilir. Bu iki kapının arasında aşçı dükkânlarının olduğu bir cadde vardır; arkasında bir yanda büyükbaş hayvan pazarı ve darağacı, diğer yanda at pazarı vardır. Çinliler zamanında buranın canlı bir faaliyet ve ticaret yeri olduğu söyleniyor, ama bizim zamanımızda bu alanın dörtte üçü harabe halindeydi ve geri kalanı da aşçı dükkânları ve bakkallardan oluşan sefil bir topluluktu. Tezgâhlar neredeyse harabeler kadar harap durumdadır. Yengişehr, yetkilileri ve askerlerinden oluşan kadrosuyla birlikte Eyalet Valisinin ikametgâhıdır. Çinliler döneminde valiye Han Amban deniyordu ve şimdi ona Şagavul Dadhah deniyor. Vali, bölgenin geri kalanından yüksek duvarlarla ayrılmış ve etrafı garnizonun kışlaları ve topçu barakalarıyla çevrili geniş bir orda'da veya "sarayda" yaşıyor. Yengihisar’da ayrıca üst düzey hükümet yetkilileri veya yabancı ziyaretçiler ve misafirler için çeşitli geniş konaklama yerleri bulunmaktadır. Bunlardan biri İngiliz Büyükelçiliğin resepsiyonu için hazırlanmıştı. Burası kale bölgesinin merkezinde yer alır ve diğer binalarla oldukça kalabalık olmasına rağmen, bizim özel çıkarlarımız için konforlu bir şekilde döşenmiştir ve bize serbestçe giriş ve çıkış özgürlüğü tanınmıştır. Garnizonun kalede aileleriyle birlikte yaşayan 1.800 kişiden oluştuğu söyleniyor. Çin verilerine göre Yarkend Eyaleti'nin nüfusunun 32.000 ev olduğu tahmin ediliyor. Hane başına yedi kişinin düştüğü kabul edilirse bu durumda eyaletin toplam nüfusunu 224.000 kişi olarak ortaya çıkar. Yarkend şehri, camiler, okullar ve saraylar dâhil 5.000 evdir. Banliyölerinde de 5.000 ev daha vardır. Bu durumda toplam 10.000 evdir. Sancu 2.000, Kilyan 800, Kökyar 800, Yaka arık 700, Kargalık 2.000, Beşarık 1800, Posgam 1600, Borya 600, Guma 3.000, Hoşarab 500, Orpa 1.000, Tağarçi 200, Otunculuk 2.000, Mirşah 500, İslambağ 500, Rabatçi 600, Tonguzluk 300, Aramang 100 ve diğer küçük yerler 3.000 olmak üzere kırsal nüfusu toplam 32.000 evdir. Bu rakamlar yalnızca yaklaşık değerlerdir ve en kalabalık yerleşim yerlerinin birçoğuyla ilgili kişisel gözlemlerime dayanmaktadır. Vatandaşların çoğunluğu Türk, Tatar ve Çinli din değiştirenler ve melezlerden oluşuyor ve aralarında iki bin aile olarak hesaplanan çok sayıda yabancı yerleşimci vardır. Bunlar, birkaç Hindistanlı ve Kabilli; Andican Bedahları ve Keşmir'den gelen göçmenlerdir. Bunlar her türlü düzenbazlık ve sefahat konusunda, kışkırtıcı ve çalkantılı olarak nitelendirilen Tatar sakinleriyle ortak bir karakter taşırar. Bunlar Karatuğluk grubuna mensupturlar. Çin yönetimi altında Yarkend, hükümetin merkezi ve en gelişen ticaret merkeziydi. 5.000 kişilik garnizonun yanı sıra, faaliyetleri şehre hayat, zenginlik ve refah getiren yaklaşık on bin takipçi, seyyar satıcı, zanaatkâr, seyyar satıcı ve tüccardan oluşan değişken bir nüfus vardı. Bir vatandaşın bana söylediği gibi şŞu anda pazar gününde gördüğünüz şey, Hıtay (Çin) zamanındaki hayat ve aktiviteyle kıyaslandığında hiçbir şey değil'. Bugün köylüler kümes hayvanları ve yumurtalarıyla, pamuk ve iplikleriyle ya da satılık koyunları, sığırları ve atlarıyla geliyorlar. Bunlar, baskılı pamuklular, kürk kasketler, şehir yapımı botlar veya ihtiyaç duyabilecekleri her türlü ev eşyasıyla ve her zaman içlerinde güzel bir akşam yemeğiyle geri dönüyorlar ve biz de dükkânlarımızı kapatıp mallarımızı gelecek haftanın pazar gününe kadar kaldırıyoruz. Bazılarımız bu arada küçük bir girişimle çevredeki kırsal pazarlara gider, ancak büyük gün şehirdeki pazar günüdür. Hıtay zamanında durum çok farklıydı. O zamanlar insanlar her gün alıp satıyorlardı ve Pazar günleri çok daha neşeliydi. İnsanları ibadete gönderecek, kadınları sokaklardan kovacak, dira ile silahlanmış kadı’nın muhtesibi yoktu ve hiç kimse alkollü içki içmek ve yasak etleri yemekle suçlanmıyordu. Kalabalığın arasında dolaşan ve insanları oyalayan müzisyenler, akrobatlar, falcılar ve hikâye anlatıcıları vardı. Mağazaların önlerinde bayraklar, afişler ve her türden resim dalgalanıyordu ve müşterilerini memnun etmek için kendini ipek ve dantellerle süsleyen yüzünü boyayan callab da vardı. Evet, çok sayıda düzenbaz ve kumarbaz da vardı ve insanların sarhoş olup ceplerini soydular. Bu kadar aleni olmasa da şimdi de öyle yapıyorlar çünkü artık İslami yönetim altındayız ve Şeriat sıkı bir şekilde uygulanıyor. Buradaki başlıca sektör deri ticaretidir. Kentte Avrupa desenli mükemmel çizmeler ve ayakkabılar üretiliyor; her türlü saraçlık ve koşum takımı, koyun derisi pelerinler ve Tatar modasına uygun kürk başlıklar imal ediliyor. Bunlar da çevre ilçelere ihraç ediliyor. Ham adı verilen kaba pamuklu da burada dokunuyor ve onunla birlikte Hoten’den Andican'a ihraç ediliyor. Geriye kalan sanayi işleri, halkın iç ihtiyaçlarını karşılamak içindir. Şehirde birkaç büyük okul (toplamda otuz sekiz tane var) ve camiler ile çok sayıda saray bulunmaktadır. Geniş tonozlu ve localı, tuğla ve harçtan yapılmış yeni Andican Sarayı dışında hiçbiri mimari açıdan önemli değildir. Kentin kendine özgü bir özelliği de kol yani ‘içme suyu tanklarıdır". Surların içinde bunlardan 120 tane olduğu söyleniyor. Bunlar dışarıdaki kanallardan dolduruluyor. Belediye düzenlemesi ve genel korumanın yanı sıra çarşıların, sokakların ve apartmanların görünümü açısından da şehir, evlerin çoğunlukla ham tuğladan inşa edildiği üçüncü sınıf bir Müslüman kasabasıyla karşılaştırılabilir’.
FACEBOOK YORUMLAR