Doğu Türkistan şehirleri: Karaşehir (Karaşahr)
İngiliz Heyet’in 1873’te Karaşehir (Karaşahr) ile ilgili tespit ettiği bilgiler: Karaşehir, kuzeyde Aygur Bulak tepeleri (Alatağ veya Tanrı Ula sıradağlarının doğuya doğru devamı) ile güneyde Kuruğ-Tağ kum tepeleri arasında bir vadi kaplar. Bunlar doğuya doğru birleşiyor ve şehirden yaklaşık 90 mil uzaktaki Gumiş Akma'da vadiyi bu yönde kapatıyor fakat batıya doğru vadi açıktır ve Yulduz vadisinden çıkarak bu havzanın güney kısmına yayılan ve Bağraş Gölünü oluşturan Kıdu nehrine geçiş sağlar. Gölün yalnızca batı ucunda, ortasından nehrin aktığı, uzun sazlıklardan oluşan yüzen adalarla kaplı, beş günlük yolculuk uzunluğunda uzun bir su tabakası olarak tanımlanıyor. Lob Bölgesi'nden güneyde, aralarında vahşi at ve yabani develerin ürediği geniş bir kumlu ve çakıllı sırtlar dizisi olan Kuruğ-tağ ile ayrılır. Göl ile bu sıradağ arasında yol var, Kurla'dan Uş Aktal'a yedi günlük yolculuktur. Güney tarafında, kendisi ile Lob arasında, Kara Koçan'dan Turfan'a yedi günlük yolculuk mesafesinde bir başka yol daha vardır. Her iki rotada da yerleşim yoktur; toprak kumlu ve bataklıktır ve geniş kamış, ılgın ve kavak ağaçlarıyla kaplıdır.
Karaşehir şehri, gölün kuzeyinde, nehrin sol yakasının yakınında yer almaktadır. Şehir ile nehir arasında Müslümanların çiftlik yerleşimi vardır ve buradan kuzeydoğuya doğru tepeler ile göl arasındaki geniş bir ova boyunca Turfan'a giden yol uzanır. Yaklaşık altı günlük bir yolculuktur ve bir dizi Hıtay (Çin) çiftliğiyle kaplıdır ama bunların hepsi Emir Yakup Bey tarafından kaldırıldı ve Uş Aktal'a kadar olan elli millik yol artık harap olmuş çiftlikler ve terk edilmiş çiftlik evleriyle doludur. Uş Aktal'ın 20 mil ilerisinde, yolun tepelere girdiği Gümiş Akma'ya da hemen hemen aynı mesafede bulunan Kara Kızıl'da, kumluk bir arazinin ortasında Kara Kızıl adlı antik kentin kalıntıları bulunmaktadır. Bunların antik Çaliş kentinin kalıntıları olduğu sanılıyor.
Karaşehir, eskiden her zaman hargah denilen çadırlarında yaşayan (sığırlarını evlere koyan) ve her yaz Yulduz'a göç eden Kalmuk kabilelerinin yaşadığı, 1000 evden oluşan surlarla çevrili bir şehirdir. Başlangıçta Hıtay tarafından Kurla'dan on iki ve Buğur'dan on iki Müslüman ailesiyle kuruldu. Daha sonra Turgut ve Koşot kamplarındaki Kalmuklar ve Kamollu tüccarlar burada yerleştiler. Emir'in buraya seferinden bu yana şehir neredeyse tamamen terk edilmiş durumdadır ve nehir kıyısındaki Müslüman yerleşimi dışında tüm banliyöler artık harabe halindedir. Bu bölgenin nüfusu daha önce 8.000 ev veya 56.000 kişi olarak hesaplanıyordu ama şimdi nehir kıyısındaki 300 evden oluşan Müslüman yerleşimi ve Emir'in yaptırdığı yeni kale dışında ülkede neredeyse hiç kimse yoktur. Burada kamp kuran ve otlayan ve Lob ile sürekli iletişim halinde olan Yulduz Kalmukları artık nadiren kendi vadilerinden ayrılıyor. Yulduz Kalmukları dediğimiz, Turgut ve Koşot'lardır. Dilleri birçok Arapça kelimeyle karıştırılmış melez bir lehçedir. Yay ve ok dışında başka silahları yoktur. Ayrıca Ila'da çok sayıda çampan vardır; bunlar Çin'in her yerinden getirilip buraya yerleştirilen köleleştirilmiş suçlulardır. Çoğunlukla çiftçi olarak çalışıyorlar. Bunların bölge dışına çıkmalarını engellemek için sol yanaklarına jiletle çizik atılıyor. Bunlar aşağılık bir gruptur ve Çince, Mançuca ve Kalmukça gibi farklı diller konuşurlar. Şimdilerde (1873) nehir yanındaki Müslüman yerleşimi dışında tek ekim alanı, garnizon askerlerinin yeni kale çevresinde yaptıkları tarımdır. Bu kale Emir Yakup Bey tarafından Tavulgah'ta yaptırılmıştır. Bu, ülkedeki en iyi kaledir. Kaleyle nehir arasında aslen Kamollu ailelerin elinde bulunan 300 çiftlikten oluşan bir yerleşim yeri vardır. Kalmuklar, Kaşgar'daki Türk kabilelerinden farklı bir halktır.
FACEBOOK YORUMLAR