Demokrat Parti döneminde akraba kayırmacılığı, himayecilik ve usulsüzlüklerle ilgili bir İngiliz gizli raporu
İngiliz gizli belgeleri arasında (FO 424/296, 50-51), Demokrat Parti döneminde Türkiye’de yolsuzluk, liyakatsizlik, usulsüzlük ve akraba kayırmacılığında dair Michael Stewart tarafından hazırlanmış 1956 tarihli gizli bir rapor bulunmaktadır. Stewart şöyle demektedir: ‘Yolsuzluğun, akrabayı kayırmacılığın ve himayeciliğin ortadan kaldırılması Atatürk'ün reform programının ana unsurlarından biri değildi. Ancak, vergi toplama gibi doğası gereği yolsuz olan kurumları ortadan kaldırmakta hızlı davrandı. Başkenti Ankara'ya taşımasının nedenlerinden biri de hükümet memurlarını İstanbul'un yıpratıcı ve moral bozucu atmosferinden uzaklaştırmaktı’. Rapor ilgi çekici bilgileri içerir:
TÜRK KAMU HAYATINDA YOLSUZLUK
Bay Stewart’tan Bay Selwyn Lloyd’a
25 Eylül 1956, Ankara
Efendim,
Sir Michael Wright'ın 3 Temmuz tarihli 182 sayılı Irak yolsuzlukla mücadele yasasının metnini ileten yazısı bu Büyükelçilik tarafından ilgiyle okundu ve Türkiye'deki resmi makamlardaki yolsuzluğun kapsamı hakkında bazı soruşturmalar yapılmasını teşvik etti. Bu konuda aşağıdaki gözlemleri sunmaktan onur duyuyorum:
Menderes’in Demokrat Parti rejimi altında temposu belirgin şekilde artan Türkiye'nin hızlı modernleşmesiyle birlikte, eski Osmanlı yöntemlerinin ne ölçüde değiştiği ve yolsuzluğun modern reform edilmiş Türkiye'nin yapısında önemli bir kusur olup olmadığı sorusu ortaya çıkıyor. Yolsuzluğun, akrabayı kayırmacılığın ve himayeciliğin ortadan kaldırılması Atatürk'ün reform programının ana unsurlarından biri değildi. Ancak, vergi toplama gibi doğası gereği yolsuz olan kurumları ortadan kaldırmakta hızlı davrandı. Başkenti Ankara'ya taşımasının nedenlerinden biri de hükümet memurlarını İstanbul'un yıpratıcı ve moral bozucu atmosferinden uzaklaştırmaktı. Ancak yolsuzluğa karşı genel bir kampanya başlatmadı ve sorun sonraki Türk liderler tarafından ciddi bir şekilde ele alınmadı.
Reformlardan bu yana, her zaman düşük maaş alan memurlar tarafından yolsuzluk yapılması için bolca neden oldu (Milletvekilleri, iyi maaş alan tek Hükümet bağımlılarıdır ve şimdi diğer meslek sınıfları arasında kıskanılacak derecede ayrıcalıklı bir grup haline geldiler). Şu anda bu Büyükelçilikte çalışan ve kırk yıldır Türkiye'de yaşayan bir İngiliz vatandaşı, o zamandan beri gerçekten yolsuzluğa bulaşmaz olduğunu düşündüğü yalnızca bir küçük memurla tanıştığını söyledi. Ekonomide büyük bir paya sahip olan eski endüstriler usulsüzlükler için fırsatlar sunmalıdır. Ve son birkaç yılda, döviz kıtlığı ve dolayısıyla her türden ithal ekipman ve ekonomik krizle bağlantılı çok sayıda ithalat düzenlemesi, fiyat sınırlaması ve diğer kontroller nedeniyle kapsam önemli ölçüde genişledi.
Usulsüzlüklerin kapsamını ölçmek zordur. Yolsuzluk vakaları sıklıkla manşetlere çıkmaz, ancak zaman zaman bakanlar eleştirilerin hedefi olmuştur; örneğin, geçen yıl Aralık ayında popüler olmayan Mükerrem Sarol. Yılın başında, üçüncü Menderes Kabinesi'nin dört üyesinin görevdeyken yaptıklarıyla ilgili parlamento soruşturmaları vardı. Dördü de sonunda tamamen aklanmış ve Başbakan'ın lehine geri dönmüş olsa da ve kimse onları göreve geri döndürmekten çok şaşırmayacak olsa da, aklanmaları -özellikle M. Sarol’un- biraz şüpheyle karşılandı ve Profesör Köprülü’nün bu yılın Haziran ayında Dışişleri Bakanlığı görevinden istifa etmesinin başlıca nedenlerinden biri olduğu güvenilir bir şekilde düşünülüyor.
Menderes'in geçen yıl bir vesileyle İzmir'den, özellikle Birleşik Krallık ve Orta Doğu'da olmak üzere tüm ülkelerde yolsuzluğun yaygın olduğunu söylediği bildirildi. Türkiye'deki varlığından üzüntü duyduğunu ancak ciddi bir endişeye yol açmadığını söyledi. İktidara geldiğinde bu kötülükleri ortadan kaldırmaya kararlıydı, ancak bunun imkânsız bir görev olduğunu gördü.
Muhalefet partileri kampanya programlarına yolsuzlukla mücadeleyi dâhil etmediler ve iktidara geri dönerse CHP'nin yolsuzluğa karşı bir mücadele başlatmasını beklemek her halükarda mümkün olmazdı. Ancak Hürriyet Partisi, muhtemelen bu konuda güçlü görüşleri olan ancak kamuoyunda herhangi bir tavır almamış olan nispeten yüksek fikirli aydınlar tarafından başlatıldı.
Benim izlenimim, yaygın olmakla birlikte yolsuzluğun büyük ölçekli olmadığı, yolsuzluğun çoğunlukla bir izni hızlandırmak, malları gümrükten geçirmek, bir lisans verilmesini veya döviz tahsis edilmesini sağlamak, bir sözleşmeyi güvence altına almak veya sadece Türk bürokrasisinin bitmek bilmeyen karmaşıklıklarından bazılarını atlatmak için iş dünyasının normal bir özelliği olarak kolayca sunulan ve kabul edilen mali teşviklerden oluştuğu yönündedir.
Örneğin, Ankara'daki yabancı misyonların ticari temsilcileri arasında, iş adamlarıyla doğrudan temasın yaygın olduğu Hükümet dairelerinde ve özellikle Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı'nda önemli yolsuzluk olduğu konusunda genel bir fikir birliği vardır. İstanbul'dan gelen tek bir iş adamı, Ticaret Dairesi üyelerine Bakanlıkta düzenlemeye çalıştığı şu ve bu anlaşmanın "çok pahalıya mal olacağından" bahsetmiştir. Bu tür vakaların kesin kanıtlarını elde etmek doğal olarak zordur. Polis, gümrük veya göçmenlik memurları ve diğer küçük memurlarla ilgili diğer küçük meseleler genellikle mütevazı bir douceur'un (haraç) teklifiyle kolaylaştırılabilir. Bakanlar ve üst düzey memurlar tarafından döviz kontrollerinin bazı suiistimalleri olduğu bilinmektedir. (Türk Çalışma Bakanı'nın Birleşik Krallık'a yaptığı son kısa ziyaret sırasında bir günlük alışveriş için Osmanlı Bankası'ndan 1.000 £ çektiğini görmek ilginçti.) Ayrıca lastik, cam, teneke gibi nadir malzemelerin özel "dağıtım büroları" tarafından dağıtımında da usulsüzlükler vardır. Büyükelçiliğin eski fahri hukuk müşaviri tarafından hazırlanan ve kopyaları Majestelerinin Büyükelçisinin 12 Nisan 1955 tarihli ve 75 sayılı yazısında bulunan Türkiye'deki adalet konusundaki muhtırada belirtildiği gibi, Yargıda da yolsuzluklar mevcuttur.
Para yolsuzluğunun yanı sıra, akraba kayırmacılık ve himayecilik de yaygındır. Bunlar yönetimin her seviyesinde egemenlik kurar ve ona zarar verir ve ortadan kaldırılmadıkları sürece asla verimli bir kamu hizmeti olmayacaktır. (Tüm kamu görevlilerinin maaş, yan haklar ve standartlarını kapsayan yeni ve çok ihtiyaç duyulan bir yasa şu anda taslak halindedir ve bu, kamu yönetiminin seviyesini yükseltmeye ve hatta bir yeterlilik olarak liyakate vurgu yaptığı için kayırmacılık sistemini değiştirmeye yardımcı olabilir: bu henüz görülecek.)
Tüm bu usulsüzlükler, halk tarafından geleneksel yaşam biçimlerinin bir parçası olarak kabul ediliyor gibi görünüyor. Bunlar, Türkiye'deki yabancı sakinler ve İstanbul'daki İngiliz Erkek ve Kız Liseleri gibi kurumlar için küçük bir rahatsızlık ve Türkiye'de çalışan yabancı işletmeler için ek bir 'genel gider'dir.
Bunlar, Batı Avrupa'dan ziyade kesinlikle Orta Doğulu olan modern Türkiye'nin özelliklerinden biridir. Zaman zaman küçük skandallara neden olmaları beklenebilir ve yolsuzluk suçlamaları şüphesiz sevilmeyen bakanların huzursuzluğu için kullanılmaya devam edecektir. Ancak yolsuzluğun yakın gelecekte diğer Orta Doğu ülkelerinde olduğu gibi duygusal bir siyasi sorun (an emotional political issue) haline gelmesi olası değildir. Mevcut Hükümet tarafından bunu azaltmak için bir kampanya görmeyi beklemiyoruz ve önümüzdeki genel seçimlerde bir sorun haline geleceğine dair herhangi bir işaret de yoktur.
Bu yazının kopyalarını Majestelerinin Bağdat ve Tahran'daki Temsilcilerine ve Orta Doğu Kuvvetleri'ndeki Siyasi Ofise gönderiyorum. MICHAEL STEWART
FACEBOOK YORUMLAR