Prof. Dr. Mehmet Akif ERDOĞRU

Prof. Dr. Mehmet Akif ERDOĞRU

aerdogru@gmail.com

Bodrum'un manevi havası

17 Mart 2025 - 08:43

Bodrum’un manevi havası

Mehmet Akif Erdoğru

Muğla’nın Bodrum ilçesi zamanımızda daha çok turistik bir şehir olarak biliniyor. Ancak şehir dokusu dikkatle gözlemlenirse, onun tarihi ve manevi havasının da gayet yüksek olduğu görülür. Yay gibi uzanan limanın çevresinde camiler; türbe ve şehitlik yer alır.
Bodrum kale içerisinde yer alan Kanuni Sultan Süleyman Camii ibadete kapalı olduğu için dikkate almazsak, kaleden batıya doğru Neyzen Tevfik Caddesi boyunca, sırasıyla Kızılhisarlı Mustafa Paşa Camii, Adliye Camii, Merkez Tepecik Camii, nihayet türbe ve şehitlik sıralanır. Bunların hepsi Osmanlı döneminin nadide eserleridir ve çoğu on sekizinci yüzyıl yapısıdır. II. Abdülhamid dönemine ait tipik minareler kentin silüetinde uzaktan seçilebilir. Bu camiler içinde en geniş olanı ve Cuma namazı kılınabileni Kızılhisarlı Mustafa Paşa camiidir. Giriş kapısı üzerindeki Türkçe kitabede, Mustafa Bey, ‘mücahid fi sebilillah ve gazi’ olarak belirtilir. Gazi Mustafa Bey, ‘beytullah’ olarak isimlendirilen bu camiyi, 1724 (1136) yılında tamamlamaya muvaffak olmuştur. Camiye girenlerden bir ‘amin’ beklemektedir ki, bu bir ‘vasiyet’ niteliğindedir. Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla yaptırdığı bir hayır olduğu için onun Cennet’e girmesi beklenir. Bu kitabelerde Mustafa Paşanın Kızılhisarlı olduğuna dair açık bir ibare yoktur. Merkez Tepecik Camiinin kitabesine göre kendisinin ‘Hacı’ olduğu anlaşılmaktadır. Camiin zamanla bazı yerlerinin yıprandığı anlaşılıyor. Zira kapı üzerindeki ikinci kitabede, 1762 yılında (1175) Tabak Mustafa Bey tarafından tamir ettirildiği yazılıdır. Böylesine tarihi değeri olan bir camide Cuma namazı kılmak bu aciziye nasip oldu. Genç sakallı bir vaiz, İslam’da cihad ve Kâbe konusunda ateşli bir vaaz verdi. Müezzin, camiyi yaptıran Kızılhisarlı Mustafa Paşa ile bu camide eskiden görev yapmış ve vefat etmiş eski din görevlilerinin isimlerini zikrederek namaza çağrı yaptı. Bu durum çok hoşuma gitti. İmam ise İslam’da maddi dayanışmanın önemini; sadaka fitir ve zekât vermenin değerinden söz etti. Mülkün gerçek sahibinin Allah olduğu üzerine bir hutbe okudu. Cami namaz kılanlarla doluydu. Bunlar arasında gençler de vardı. İlginç olan nokta, vaiz ve müezzinin cami kapsında ellerinde zarflarla fitir ve sadaka toplamaya çalışmalarıydı. Vaize ‘Mustafa Paşanın bir ‘Gazi’ olduğunu ve bu unvanın önemli olduğunu ve açıkça söylenmesi gerektiğini söyledim. Yine, Tabak Mustafa Beyin isminin de zikredilmesi gerektiğini ifade ettim. Tabak Mustafa Bey, Gazi Mustafa Bey gibi, herhangi bir ‘vasiyette’ bulunmuyordu ama en azından kitabede hayır ve hasenat sahibi olarak belirtiliyordu. Dışarıda din görevlilerinin sadaka, fıtır ve zekât toplamaya çalışmaları hiç de hoş değildi. Hem de içeride verilen hutbenin mantığına aykırıydı. Bu tezadı genç çocuklara anlatmak da mümkün değildi. Eskiden din görevlileri devlet memuru olmadıkları için cerre çıkarlar veya herhangi maddi bir talepte bulunabilirlerdi. Ama şimdi din görevlileri aylıklı memur oldukları için bunlara ‘para toplatmak’ ahlaki değildi. Din İşleri, Ramazan dolayısıyla para toplamaya çalışıyor. Belirtmeliyim ki, neo-liberal politikalardan dolayı din görevlilerinin bu şekilde kullanılması hem İslam’a zarar verir hem de din personeline olan saygı ve güveni azaltır. Adliye Camii ise Mustafa Paşa camiine göre daha aydınlık ve ferah. II. Abdülhamid tarafından 1902 yılında halkın da maddi desteğiyle yaptırılmıştır. Camiin mimarisi ve minaresi mimari olarak diğerlerinden farklıdır. Klasik Osmanlı camileri planında değildir. Buradan batıya doğru yüründüğünde sahilde tek kubbeli sevimli bir cami ile karşılaşılır: Merkez Tepecik Camii. Sanırım ana yapıya sonradan bir ilave yapılmış ve camiin alana genişletilmiştir. Türkçe bir kitabeye sahiptir. Minaresi mimari bakımdan güzeldir. Kitabesine göre, 1741 yılında Hacı Mustafa Paşanın (Kızılhisarlı) adamlarından Hasan Hoca tarafından yaptırılmıştır. İstanköy’de dört dükkân ile bir bahçe; Bodrum merkezde de altı dükkân ile 200 kuruş vakfedilmiştir. Buradan liman boyunca batıya doğru ilerlediğimizde Bodrum’un en eski tarihli mezarlık ve şehitliğiyle karşılaşırız. Cafer Paşanın türbesi ve sarnıcının bulunduğu bu tepe, limana hâkim konumdadır ve uzaktan tüm camileri ve kaleyi görür. Bu mezarlık, on sekizinci yüzyıldan yirminci yüzyıla kadar kullanılmıştır. Bodrum’un ileri gelenleri ve aileleri burada defnedilmiştir. Cafer Paşanın kardeşi Ahmed Paşanın hanımı Habibe bint Havva Hanımın 1193 (1780) tarihli mezartaşı buradadır. Bodrum kaymakamı Enver Beyin annesi ve Prevezeli Ahmed Sırrı Efendinin kızı Ümmügülsüm Hanım’ın mezarı buradadır. Bodrum müftüsü Mehmed Hilmi Efendinin eşi Zeliha Hanımın kabri yanı sıra, kaptanlar, ağalar, imam ve mollaların kabirleri buradadır. Cumhuriyet döneminde de buraya definler yapılmıştır. Dr. Mümtaz beyin (Bodrum Belediye tabibi Hüseyin Mümtaz Ataman, öl. 1893-1988) eşi Zişan Hanım, ‘ruhu ulu Tanrıya giden Arif Hıfzı Karakaya (1936), Türk Kuyusu mahallesinden Tahrirat kâtibi Bahaeddin Toker (1933), Mehmet Çavuşun kızı Mesure’nin (1931) kabirleri buradadır.  Bodrum limanına hâkim rüzgârlı bu tepe Bodrum’un en uhrevi yerlerinden biridir.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar