1727 Tarihli Gence-Karabağ Eyaletinin Mufassal Defteri
Mehmet Akif Erdoğru
Osmanlı Arşivinde korunan TT 903 numaralı Gence-Karabağ Eyaletinin Mufassal Defteri Azerbaycanlı tarihçi Hüsameddin Memmedov (Karamanlı) tarafından 2000 yılında Bakü’de yayınlandı (Şuşa Neşriyatı). 576 sayfalık bu eser, söz konusu defterin Kiril alfabesi ile Azerbaycan Türkçesinde yayımlanmış şeklidir. Orijinal defter 640 sayfa, 312 varaktır. Orijinal defterin sayfaları maalesef ki eksiktir. Hazırlanma tarihi 1140’tır(1727).
Defterdeki veriler, zamanımızda Ermenistan ile Azerbaycan arasında sorun olan Karabağ bölgesinin 1725 yılında Osmanlı fethinden sonraki döneme aittir. 1727 yılında yazımı tamamlanan defterin bir sureti İstanbul’a Defter-i Hakani’ye gönderilmiştir. Bu defterde, Gence-Karabağ eyaletinin etnik, siyasi ve ekonomik durumu hakkında kıymetli veriler vardır. Memmedov, Karabağ sorunun uluslararası ilişkiler açısından en çok tartışıldığı bir dönemde, bu defteri kendi gayretleriyle yayımlamıştır. Onun temel amacı, Karabağ bölgesinin tarihte bir ‘Türk toprağı’ olduğunu çağdaş bir kaynağa göre, yani bu deftere göre kanıtlamaktır. Karabağ ile ilgili Ermeni tezlerinin tarihsel bir dayanağının olmadığını ileri sürmektir. Gerçekten, Karabağ bölgesi, on sekizinci yüzyılın ilk çeyreğinde, Türk aşiretlerinin yaylak ve kışlağıydı.
1727 yılında Osmanlı idari taksimatında Gence Eyaleti, Gence Livası, Çölender Livası, Bergüşat livası, Hakari Livası, Terter Livası, Ersiyar Livası, Lori kazasından oluşur. Gence Livası, Gence-basan, Şemkür-basan, Kürek-basan, Şütür-basan, Taliş, Gülistan, Bulak-basan, Dankı, Hılhına, Hasan-suyu, Tavus, Ahınçı, Esrik, Karakaya, Zakem-i ulya, Zakem-i süfla, Berda, İnce-rud, Sir, Lamberan, Bayat, Haçin-i Sığnak, Çelaberd, Kaytak, Verende-i Sığnak, Dizak, Göçer, Zaris, Guştasıf bölgelerini kapsar. Bu tarihi isimlerin bazıları, Tavuz, Zagam, Gülüstan ve Şemkir gibi, gümümüzde de yaşamaktadır. Bu bölgeler, zamanımızda modern Azerbaycan devletinin Ermenistan ve Gürcistan ile sınır bölgeleridir. Kısacası Azerbaycan’ın batı topraklarıdır.
Defter, Gence’de uygulanacak olan Osmanlı kanunlarını içerir. Bu kanunlar içinde Safevi dönemine ait kanunlar da vardır. Defterde, kanunname metninden sonra mukataalar yazılmıştır. Sonra Gence şehrinin nüfusuyla ilgili veriler sıralanmıştır. Gence şehri, 1727 yılında, 14 mahallelik büyük bir şehirdir. Mahalle isimleri şunlardır; Durabî, Ozanlar, Attaran, Ak-almas, Şah-seven, Sofular, Sefer-abad, Tavukçu ( bu sözcük Azerbaycan Türkçesine çevrilerek toyuguy olarak yazılmıştır), Hacı Salih, Bağır, İmamlı, Muhtesib, Kara Musalı (yayında Karasobalı olarak yanlış okunmuştur) ve Bağbanlar. Osmanlılar Gence şehrini fethettiği zaman, mahalle halkının bazılarını mahallelerinden çıkarıldılar. Bunlar şehri terk etmişlerdir. Bunların bazısı da Gence şehri yakınında bulunan köylere yerleşmişlerdir. Ehl-i suk denilen çarşı esnafı, gündüz ve geceleri, Gence’deki çarşılarına gelirler; şehirde kalmayıp köylerine geri dönerlerdi (TT 903, s.16). Bundan anlaşılıyor ki, Osmanlı idaresi, Gence’nin eski sakinlerinin, muhtemelen Safevi taraftarı olduğunu düşünerek, Gence merkezde oturmalarını istemedi. Defteri yayınlayan Memmedov, kimi yerlerde Osmanlı terminolojisini Azerbaycan Türkçesine çevirmiştir. Osmanlı tahrir emini,
Gence’de, 15 adet cami ve mescit, kalenin varoşunda 21 tane kervansaray, 20 adet hamam, 1200 dükkân (birçoğu harap halde), 35 adet fırını kaydetmiştir. İyi durumda olan ev sayısı çok azdır. Şehrin etrafında 850 adet bağ ve bahçe, 250 adet dut bahçesi ( bunların çoğu harap olmuş ve tarlaya dönüşmüştür), 130 dönüm bağhane, (servi çınar ve meyveli ağaçlardan oluşan yer ), 5 adet su kanalı (hark) vardır. Gence’nin en önemli gelirleri, ipek (harir), gümrük (kara gümrüğü, kapanlarıdır (çarşı).
Bu tarihlerde Gence-Karabağ eyaletinin asli nüfusunu, yerleşik Türkler, Ermeniler (gebr, bazen zimmi), Kürtler ve Türk aşiretleri oluşturur. Gence yakınlarındaki köylerin isimleri Türkçedir ama yerleşikleri Ermeni’dir. Özellikle Gence-basan bölgesindeki dağ köylerinin çoğu Ermeni’dir. Bunun yanı sıra, özellikle göçebe nüfusun hepsi Türk cemaatlerinden oluşmaktadır. Bu cemaatler içinde iki büyük cemaat vardır ki, biri Civanşir (Cevanşir), diğeri Otuziki Cemaatidir. Bu cemaatler oymaklara ayrılmıştır. Bu oymaklar şöyle sıralanabilir; Yağılvent, Mefruzlu, İbadi, Sofulu, Dedelü, Tametlü, Gecegözü, Seyyid Ahmed, Karıbend, Göçerilü, Behmetlü, Timurlu, Seydi Mahmudlu, Sairlü, Gök Mehemmed, Şeyh Babalu, Sarıcalu, Monla Fadıllu ve Karaburunlu. Bu oymakların hepsi Civanşir cemaatindendi. Bunların bir kısmı dizak bölgesinde kışlayıp revan toprağında yaylarlar.
Otuziki Cemaat taifesi ise Karabağ’ın büyük aşiretlerinden biriydi. Üç Oğlan, Mefruzi, Kıyaslı, Delüler, Veyselli, Hacı Dur Ali, Halil Kamerüddinli, Buraki, Şekrikli, Karakoyunlu, Monlalar, Zikri, Eymirli, Ozan, Mehemmed Şahlı, Buğday-özü, Zengişalı, Atlucalu, Yoğunvend, Bay Ahmedlü, Kebirli, Ayıtmazlu, Yağveli’dir. İki adet de Kürt cemaati vardır. Pisyan Ekradı ve Karaçorlu Ekradı. Pisyan Kürtlerinin iki oymağı tahrir defterine kaydedilmitir. Bunlardan biri Sultani diğeri de Babalı’dır.
Pisyan Kürtleri yaklaşık 350 hane aşiret olup Safeviler zamanında 15 kethüda ve ihtiyarları vardı. Sefere katılmaları şartıyla, Osmanlı idaresi, bunlara donluk ( siyasi egemenlik sağlamak amacıyla verilen bir çeşit kumaş) verilmiştir. Bunlar Revan ve Nahçıvan bölgelerinde yaylarlar. Berguşat toprağında kışlarlardı. Osmanlılar eski uygulamayı aynen bıraktılar. Bu Kürt aşiretleri, Osmanlı hazinesine herhangi bir vergi ödemezlerdi. Osmanlı idaresi bu iki Kürt oymağını vergilendirmek istedi ama onlar Berguşat zabitine çok az bir vergi ödediklerini söyleyerek reddettiler. Karaçorlu Kürtleri ise yaklaşık 400 hanelik bir aşiretti. Safeviler zamanında doğan kişiler, Osmanlı hazinesine vergi ödemezler; vergilerini kendi kethüdalarına öderlerdi. Bunlar etraf köylülerin mallarını yağmalıyorlar, yaşadıkları Guştasif ve Zaris isimli iki bölgeyi tahrip ediyorlardı. Osmanlı idaresi bunları tedip etmek istedi ama başarısız oldu. Hatta Karaçorlu Kürtleri bazı bölge Ermenilerini, zorla veya isteyerek kendilerine reaya (vergi ödeyen insanlar) haline getirdiler. Osmanlı askerleri üzerlerine gelince, bunlar dağlara kaçıyorlardı. Osmanlı Safevi savaşlarından dolayı bölgedeki köylerin çoğu terkedilmişti.
Memmedov, kitabına zimmi isimlerini almamıştır. Örneğin, Gence’de yakınındaki Kilise-kendi köyü zımmi taifesinin isimlerini yazmamıştır. Bu durum, Azerbaycanlı akademisyenlerin uyguladığı bir metotdur. Köy yakınında bulunan Avanis kilisesi etrafında oturan zimmilerle ilgili kayıtlar atlanmıştır. Memmedov, bazı Osmanlı tarih deyimlerini Azerbaycan Türkçesine çevirmiştir. Örneğin, özgün sözcük olan hınta (Azerycan Türkçesinde: buğda), şair (arpa), erzen (darı), penbe (pamığ), asiyab (deyirmen), resm-i arusane (gelinlik vergisi), tapu-yı zemin (ekin yeri için tapu) olarak çevirmiştir. Son olarak belirtelim ki, Osmanlı, çok eski idari isimleri değiştirmeden kullanmıştır. Örneğin, Sunkur-abad, Gencebasan’ın nahiyelerinden birinin adıdır. Bu isim, Selçuklular döneminde Çağrı Beyin torunu olan Mevdud b. İsmail (Alp Sunkur Bey) isimli Selçuklu şehzadesinden gelir.
FACEBOOK YORUMLAR