Aylardan beri ABD ve müttefikleri diplomasinin yanı sıra askeri ve ekonomik yaptırım tehdidiyle Putin’i Ukrayna’ya saldırmaktan vazgeçirmeye çalışıyor. Paris’te toplanan Normandiya formatının da kalıcı bir çözüm sunamayacağı ortada.
Ukrayna sınırına yığılan 100 bin askerinin dışında Rusya'nın Avrupa’nın enerji arzı güvenliğinin tam merkezinde yer alması göz ardı edilemez. Ruslara hamle yeteneği veren bu alanda en büyük müşterinin nükleer enerjiden ve kömüre dayalı üretimden uzaklaşan Almanya olması Moskova'ya yönelik diplomatik baskıyı beklenen etkisinden uzaklaştırıyor.
ABD-Rusya görüşmelerinin başarısız olması durumunda Moskova’nın Küba ve Venezuela'ya yönelik hamle yapabileceğini belirtmesi Ukrayna’dan kolay geri adım atmayacağının bir göstergesi. Ve en önemlisi tüm bu gelişmeler yaşanırken Rusya'nın Batı Türkistan'da hakimiyetini güçlendirecek siyasi ve askeri bir hareketlilik içerisine girmesi muhtemeldir. Bir yandan Doğu Avrupa hattı Donbas sahasında güncellenirken geri planda güçlü bir yakın çevre inşası Rusya'nın yeni soğuk savaş yaklaşımında beklenebilir bir durum. Bu yönelim Türkiye'yi Rusya ile daha fazla asimetrik işbirliğine zorlayabilir.
Rusya için Ukrayna sadece bir enerji nakil hattı değil aynı zamanda imparatorluk hedefini diri tutan bir zihinsel/ideolojik nakil alanı… Dolayısıyla Rusya’dan sadece siyasi anlamda değil zihinsel olarak da uzaklaşan bir Ukrayna aslında Rusya’yı vazgeçilmez bir müdahale noktasına götürüyor.
Buna karşın sürecin NATO desteği ile atlatılabilmesi demek hem NATO üyelerinin belirli bir konsolidasyon sağlamasına neden oluyor hem de Ukrayna’nın Batı'ya daha fazla yakınlaşmasının önünü açıyor.
Böyle bir yüzleşme Rusya'nın hata yapmasına da sebep olabilir!
Örneğin Ukrayna’da geçen yıl sonunda IRI tarafından yapılan ve 2400 kişiden toplanan verilerden elde edilen ankete göre “Hangi uluslararası ekonomik birliğe katılmak istersiniz?” sorusuna Ukraynalıların %58'i Avrupa Birliği cevabını verirken, Rusya, Beyaz Rusya ve Kazakistan arasındaki Avrasya Ekonomik Birliği’ne katılmak isteyenler %21 düzeyinde. Olası bir NATO üyeliği konusunda da Ukraynalıların %54'ü askeri ittifaka katılmak istediğini ortaya koyuyor.
Diğer yandan Rusya’nın Ukrayna’da yarattığı bugünkü fiili durumun 2014’teki sürecinde bir ürünü olduğu unutulmamalı. Yani Putin zihinsel olarak da Ukrayna’nın hatırı sayılır bir parçasını tarihsel kimliğine ve hedeflerine uygun şekilde konumlayarak Doğu Avrupa’daki yeni hattını burada oluşturabilecek bir senaryoyu uzun süredir devrede tutuyor.
Donbas bölgesindeki ayrışma ve kopuş ihtimali "Kırım’da ne yapılabildi ki?" sorusuyla beraber çok daha Rusya lehinde bir sosyo-ekonomik alan meydana getiriyor. Dün Lavrov’un 2015’teki Minsk Anlaşma maddelerine uyulması çağrısı bu bakış açısını doğruluyor. Zira 12 maddelik bu protokolde Donetsk ve Luhansk'daki isyancıların elindeki bölgelere yönetim yetkileri devredilmesi, sınırın AGİT tarafından gözlenmesi ve iki bölgede de erken yerel seçime gidilmesini içeriyordu. Bu maddelerin uygulanması Rusya açısından fiili bir federal yapının doğrudan inşası anlamına geliyor.
Ukrayna bunun mutlaka bir ayrılma meydana getireceğini bildiği için Batı'nın desteği ile hem bunu durdurmak hem Kırım’da da yeniden söz sahibi olmak istiyor.
Bu sıkışmışlıkta özellikle Donbas'ta karşılıklı provokasyonlara (kimyasal, siber saldırılar, patlamalar vb) hazır olmak gerekiyor.
FACEBOOK YORUMLAR