Türk dış politikasında son dönemde en çok konuşulan başlık "normalleşme" adımları ve kimi ülkelerle yeniden başlayan diplomasi çabaları... Örneğin İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Avrupa Birliği...
Tabii Ukrayna'daki durum ciddiyetini korurken Türkiye de bundan en çok etkilenecek ülkelerin başında geliyor.
Ancak böyle hızlı bir gündemin biraz da gölgesinde kaldığını düşündüğüm bir başka ilişkiler ağı Afrika'da kuruluyor. Bu bölgeyle ilişkilerde göreli olarak daha pozitif bir gündemin var olduğu söylenebilir.
Türkiye'nin Afrika'da attığı temeller gelecekte çok daha önemli olacak. Haliyle buradaki gelişmeler başka ülkeler tarafından da takip ediliyor. Pek muhtemel en başta Fransa geliyor. Zaman zaman rahatsızlık uyandıran bu adımlar doğru sonuçlandırılabilirse Doğu Akdeniz ve başka mücadele sahalarında Türkiye'nin elini kuvvetlendirebileceğini söylemek yanlış olmaz.
2021'e gelindiğinde Türkiye'nin Afrika ile dış ticareti yaklaşık 6 kat artarken, 12 ülkedeki temsilcilik sayısı da 43'e yükselmiş.
İşte bu süreci geçtiğimiz gün bir araya geldiğimiz Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile enine boyuna konuştuk. Çok kapsamlı açıklamalarda bulundu. Soru-cevap şeklinde bilgilerinize sunuyorum:
Türkiye’nin Kuzey Afrika ile tarihten gelen köklü bağları var. Son yıllarda ise, Sahraaltı ülkeleriyle ilişkilerde bir ivme yaşandı. Türkiye’nin özellikle Sahraaltı ülkelerine yönelik yeni rolünü nasıl tanımlıyorsunuz? Bu bölgede varlık gösteren diğer ülkelerle karşılaştırsak Türkiye’nin yeri nedir?
Afrika dev bir kıta. Yüzölçümü 30 milyon kilometrekare. Avrupa’nın neredeyse üç katı. Afrika kıtasında irili ufaklı 54 ülke var. Nüfusu yaklaşık 1,4 milyar ve bunun üçte ikisi 30 yaşın altında. Afrika önümüzdeki yıllarda dünya ekonomik faaliyetlerinin önemli merkezlerinden biri haline gelecek.
Türkiye’nin Kuzey Afrika ülkeleriyle tarihi ilişkileri var. Sahraaltı Afrika ülkeleriyle ilişkilerimiz ise göreceli olarak yakın zamanlarda gelişti. Afrika kıtasında 43 Büyükelçiliğimiz var. 2002 yılında bu rakam sadece 12’ydi. Bir Afrika ülkesinde Büyükelçilik açtığımızda, Türk Hava Yolları, TİKA, Maarif, YEE (Yunus Emre Enstitüsü), YTB (Yurtdışı Türkler Başkanlığı) bizi takip ediyor ve böylece Türkiye o ülkenin halkıyla farklı alanlarda doğrudan temasa geçmiş oluyor. Sonra özel sektörümüz devreye giriyor. Türk şirketleri ve yatırımcıları ülkenin çehresini değiştirmeye başlıyorlar.
Afrika’ya olan ilgi ve işbirliğimizin karşılıklı olduğunu da memnuniyetle görüyoruz; bugün Ankara’da Afrika’yı 37 Büyükelçilik ile temsil eden güçlü ve geniş bir “Afrika Kordiplomatiği” mevcut… Bu da Ankara’yı etkin bir “Afrika merkezi” haline getirmiş durumda.
Türkiye’nin Afrika ile ilişkilerini başka ülkelerle karşılaştırmamalıyız. Biz kimseyle rekabet etmiyoruz. Sömürgeci geçmişimiz ve böyle bir geçmişten kaynaklanan bir kamburumuz yok.
Başka ülkeler gibi Afrika’nın doğal kaynaklarını kıtadan kaçırmak, terörü ve darbeleri teşvik etmek gibi bir amacımız da yok. Biz Türkiye olarak Afrikalı ortaklarımızla karşılıklı saygı temelinde, eşit bir işbirliği istiyoruz. Tecrübelerimizi paylaşıyor, birlikte üretip, birlikte kazanıyoruz. Kısacası, bizim Afrika’yla ilişkilerimiz kazan-kazan ilkesine dayanıyor.
Özetle, Türkiye Afrika’da ezber bozan ülke. Gizli bir gündemimiz yok. Bu nedenle Afrika Türkiye’yi seviyor, Afrika’daki insanlar Türkiye’ye teveccüh gösteriyor.
Peki Afrika denilince akla genelde ilk önce insani yardım geliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Afrika’nın nasıl bir potansiyeli var?
Batı medyası önyargılı bir şekilde, Afrika’yı savaşın, açlığın, susuzluğun hakim olduğu bir kıta olarak tanıtıyor. Türk kamuoyunun bir kısmı da bu büyük kıtayı sadece bu eksik yönleriyle tanıdığı için Afrika ile ilişkilerimizi sadece yardımlarla sınırlandırma eğiliminde oluyor.
Tabii ki Afrika’da da bazı sıkıntılar olduğu doğru. Türkiye olarak biz, Afrikalı dostlarımızın ve kardeşlerimizin sıkıntılarını gidermek için gerekli insani ve kalkınma yardımlarımızı sürdürüyoruz. Sağlık ve eğitim alanlarında önemli çalışmalar yapıyoruz. 22 Afrika ülkesinde TİKA temsilciliğimiz var.
Diğer taraftan, az önce dediğim gibi, Afrika eşsiz bir potansiyele ve dinamizme sahip. Bunu, kıtanın her köşesine yaptığım ziyaretlerimde bizzat görüyorum. Büyüme rakamları yüksek. Orta sınıf hızla gelişiyor. İnsan kaynakları etkileyici. Çok sayıda start-up ve inovasyon merkezi var. Afrikalıların arzusu, dünyaya açılmak. İstekleri, doğal kaynaklarına, kendi ülkelerinde yapılacak yatırımlarla katma değer kazandırmak. Bunun için de ortak arıyorlar.
Türkiye, Türk girişimcileri ve yatırımcıları işte bunu yapıyor. Afrika’da firmalarımız neredeyse 80 milyar dolarlık proje üstlendi. Yatırımlarımız 6 milyar doları aştı. Ticaret hacmimiz neredeyse 35 milyar dolar. 2003 yılında Afrika kıtasıyla toplam ticaretimiz ise sadece 5,4 milyar dolar seviyesindeydi.
Türkiye, insani yaklaşımının yanısıra, Afrika’nın potansiyelini keşfeden ve bu potansiyeli Afrikalıların yararına geliştirmeye çalışan bir ortak.
İnsani yardım, ticaret, yatırım, tecrübe paylaşımı evet bunlar çok önemli başlıklar acaba Türkiye-Afrika ilişkilerinde özgün başka bir boyut daha var mı?
Türkiye, hem Afrika ülkeleri hem de kıtayla ilgisi bulunan üçüncü ülkeler tarafından önemli bir aktör olarak değerlendiriliyor. Örnek vermek gerekirse, Afrika Boynuzu’nda diyelim ki bir kriz var, Batılı ülkeler bize başvuruyor. “Sizi dinlerler” diyorlar. Yani Türkiye, Afrika’da “sözü dinlenen ülke”. Afrikalı liderler ve benim görüştüğüm mevkidaşlarım, kıtalarını en çok ziyaret eden liderler arasında Sayın Cumhurbaşkanımızın olduğunu vurguluyorlar. Bu nedenle izlediği siyaset takdir ediliyor.
Bir başka örnek daha vereyim. Sayın Cumhurbaşkanımız bir Afrika ülkesine resmî ziyarette bulunuyor. O ülkeye Cumhurbaşkanımızı görmek üzere iki devlet başkanı daha geliyor. Bir araya gelen dört lider, bir bildiri yayınlayarak, terörizmle mücadele konusundaki kararlılıklarını teyit ediyorlar. Biraz daha arka plan vereyim: Bazı bölge ülkeleri bu mini zirvede yer almadıkları için tatlı bir sitemde de bulunuyorlar! Bu küçük örnek bile, Türkiye’nin Afrika açılımının ve izlediği siyasetin ne kadar başarılı olduğunun göstergesi.
Afrika yakın tarihin yükünü halen taşıyor ve bu yükten kurtulmaya çalışıyor. Bu nedenlerle Afrika kıtası dönemsel ve bölgesel krizlerle çalkalanabiliyor. Burada ülkemize önemli görevler düşüyor. Afrika ülkeleri Türkiye’nin iyi niyetini ve samimiyetini biliyorlar. Türkiye doğal olarak ihtilafların çözümünde arabuluculuk rolünü üstlenebilecek ülkeler arasında görülüyor.
Üçüncü ülkeler Türkiye’nin Afrika’daki varlığı hakkında ne düşünüyor?
Bazı üçüncü ülkelerin Türkiye-Afrika işbirliğinden rahatsız olduğu aşikar. Bu ülkeler gizli bir gündemimizin bulunduğunu iddia ediyorlar. Çünkü kendilerinin bir gizli gündemi var ve başka ülkelerin Afrika ile dürüst ve eşit bir ortaklık kurmak istediğini hayal dahi edemiyorlar. Bu nedenle de Türkiye’nin bu “sözde” gizli gündemini öğrenmek için büyük çabalar sarf ediyorlar. Ülkemiz ile Afrika konulu istişare yapmak isteyen ülkelerin, hatta uluslararası kuruluşların sayısında büyük bir artış var. Hepsi Afrika’daki başarımızın “sırrını” öğrenme çabasında. Cevabımız basit: samimi, eşit temelde, saygılı ve kazan-kazan bir işbirliği yürütüyoruz. Bazı Batılı muhataplarımız kazan-kazan prensibimize inanamıyorlar ve bu nedenle de Afrika’da ne yaptığımızı anlayamıyorlar.
Türkiye hiçbir ülkenin rakibi değil. Her alanda varız ve en önemlisi Afrika halklarının yanındayız. Birtakım üçüncü ülkeler gibi, Afrika ülkelerinin iç işlerine karışmıyoruz. Afrikalı dostlarımız bu yaklaşımımızdan memnunlar. Bazı ülkelerin emreder yaklaşımlarından ise rahatsızlar. Türkiye’nin en önemli farklarından birisi de bu.
Salgın koşullarında Afrika ile ilişkilerde bir duraksama, gerileme yaşandı mı?
Tam tersine Afrika ile ilişkilerimizde pandemi koşullarında önemli mesafe katettik. Rakamlarla anlatayım.
Sayın Cumhurbaşkanımız 2021 yılında pandemi şartlarına rağmen, üç SahraaltıAfrika ülkesini ziyaret etti. Angola, Togo ve Nijerya’ya gerçekleştirilen bu ziyaretler çok başarılı geçti.
Ülkemizi Sahraaltı Afrika’dan ziyaret eden üst düzeyli heyet sayısı da geçtiğimiz yıl 38’di. Bu rakama sadece devlet ve hükümet başkanları ile dışişleri bakanları dahil. Tüm resmî heyetleri sayarsak rahat 100’e ulaşırız.
Bu ziyaretler sırasında onlarca anlaşma imzaladık. Böylece Afrika’yla işbirliğimizin temelini daha da sağlamlaştırıyoruz.
2021 yılında ülkemize gerçekleştirilen ziyaret sayısına Aralık ayında düzenlediğimiz III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesine katılan üst düzey zevatı dahil etmedim. Zirveye 16 devlet ve hükümet başkanı ile 25’i dışişleri bakanı olmak üzere 100 bakan katıldı. Bu zirvenin uluslararası camiada ciddi bir ilgiyle karşılandığını, özellikle Afrika’da sömürgeci geçmişi bulunan bazı ülkeler tarafından çok yakından takip edildiğini biliyorum.
Bu ziyaret ve zirveler Afrika ile işbirliğimizin gelişmesinin olmazsa olmazları.
Salgın şartlarında Togo’da Büyükelçilik açtık. Gine Bissau Ankara’da Büyükelçilik açtı. Önümüzdeki günlerde Senegal’de yeni Büyükelçilik binamızın açılışını da yapacağız.
Yine pandemi şartlarında 2020’de 25,3 milyar dolar olan ticaret hacmi 2021’de 34,5 Milyar dolara çıktı.
Türk müteşebbisler Afrika’da yine pandemi şartlarında büyük projelere imza attılar. Olimpik stadyumlar, demiryolları, kongre merkezleri, havalimanları ve daha birçok yeni proje başlattılar, daha önce başlatmış oldukları kimi projeleri detamamladılar. Bu projeler ülkenin çehresini, kaderini değiştirecek. Düşünün ki bir Afrika ülkesine gidiyorsunuz. Önyargılarınız var. Öyle bir havalimanına geliyorsunuz ki Avrupa’daki herhangi bir havalimanından farkı yok, hatta belki de daha modern. Bu ülkeye böyle bir yatırım yapıldıysa, burası güvenilir bir ülke, burada ciddi bir potansiyel var diyorsunuz. Siz de yatırım yapıyorsunuz. İşte Türk müteşebbislerinin iş yaptıkları ülkelere getirdikleri en önemli katma değerlerdenbirisi de bu.
Afrika’da daha yakın olduğumuz ülkeler, bölgeler var mı?
Afrika’daki her ülkeye, her insana kapımız da, kalbimiz de açık. Kıtanın gönlümüzde müstesna bir yeri var. Elbette bazı ülkelerle tarihi bağlarımız var. Bazılarıyla ise dostluğumuz taptaze. Sonuç değişmiyor. Biz Afrika kıtasını, Afrika kıtası da bizi anlıyor, seviyor.
Sayın Bakan Afrika bizi anlıyor, seviyor diyorsunuz. Afrika bizi neden sevsin?
Afrika’ya ilgi çok büyük. Birçok ülke istikrarlı, barışın hüküm sürdüğü bir Afrika olmadan dünyada işlerin iyi gitmeyeceğinin farkında. Ama bu anlayışla yola çıksalar da zamanla işbirliğini şu veya bu nedenle devam ettiremiyorlar. Türkiye’nin ise Afrika’yla yürüttüğü ortaklık modeli sürdürülebilir, çünkü samimi. Sürdürülebilir olduğunu söyleyen biz değiliz, başka ülkeler söylüyor. Birçok ülke, Afrika Birliği ile ortak zirveler düzenlemeye başlıyor ve sonra bu platform yok olup gidiyor. Ama Türkiye hep var, hem de sürekli işbirliğinigeliştiriyor. Bu işbirliğinin somut sonuçları ise artan ticaret rakamları, yardımlar ve yatırımlar şeklinde kendini gösteriyor. Halk bu işbirliğinin sonuçlarını doğrudan hissediyor. Bu nedenle Afrika bizi seviyor.
Son dönemde özellikle Batı Afrika’da sayısı artan darbeler, Afrika Boynuzu’nda yaşanan gelişmeler Afrika ile işbirliğimizi etkiledi mi veya nasıl etkiler?
Dediğiniz gibi, Afrika oldukça çalkantılı bir dönemden geçiyor. Özellikle Sahel bölgesinde ve Afrika Boynuzu’nda krizler çoğalıyor. Ancak bu krizlerin yine demokratik sistem içinde çözülmesi gerekir. Biz, darbelere karşı olduğumuzu ve sivil yönetimlerin yanında durduğumuzu her vesileyle vurguluyoruz.
Afrika’da gerçekleşen her darbe, demokrasiye ve aynı zamanda ülkenin kalkınmasına büyük bir darbe vuruyor. Böylece, ülkeler bir kısır döngü içine hapsoluyorlar.
Öte yandan, darbeler nedeniyle halkların maruz kaldığı yaptırımlar, maalesef yine halkları yaralıyor ve onları yalnızlığa itiyor. Bu nedenle, ihtilafların diyalogla çözülmesi gerektiğine inanıyoruz. Talep edildiğinde de bu diyaloğun oluşturulmasına katkıda bulunmaya hazırız.
Özetle Afrika’ya, Afrika ile işbirliğine inanıyoruz ve şartlar zaman zaman zorlaşsa da bu işbirliğini sürdürmeye kararlıyız. Dolayısıyla kıtada yaşanan gelişmeler Afrika’ya olan muhabbetimizi, inancımızı azaltmaz. Aksine gerçek dostlar zor zamanlarda belli olur. Biz Afrika’nın gerçek dostuyuz.
Sayın Bakan bu süreçte sizin büyük çabanız olduğunu biliyorum. Çok sık ziyaretleriniz oldu. Sanırım ilgi çekici anektodlar olmuştur...
Dediğiniz gibi sık sık Afrika ülkelerine seyahat ediyorum. Dağarcığımda hepsi birbirinden özel pek çok anı var ama bir tanesi beni çok etkilemişti. 2019 Ağustos’unda Sudan’a bir ziyaret gerçekleştirmiştim. Sudan’da yaygın bir gelenek olarak, bazı kadınlar sokaklarda çay ve kahve satıp hayatlarını bu şekilde idame ettirmeye çalışırlar. Resmi toplantıların akabinde Hartum sokaklarında bir yürüyüşe çıktım. Karşılaştığım bu kadınlarla sohbet edip kendilerine termos, kahve şeker gibi bazı malzemeler hediye ettim. Sıcaklığın 50 dereceye çıktığı bir şehirde termos soğuk su demek, daha çok müşteri demek. Hayatlarını zorlukla kazanan bu kadınların Türkiye deyince sevinçlerini, gözlerindeki ışığı ve içten dualarını unutmam mümkün değil. O zaman bir daha gördüm ki Türkiye'nin Afrika insanının kalbinde çok güçlü ve özel bir yeri var.
FACEBOOK YORUMLAR