Bu başlığı okuyan kimi okuyucularımın “Türkiye’nin bunca derdi sıkıntısı varken bir de bu meselelerle nasıl uğraşacak?” diye söylediklerini tahmin edebiliyorum.
Ve inanın onları çok iyi anlıyorum.
Ekonomik ve sosyal sorunların yanında bir de umutsuzluk halinin bu soruyu daha rahat gündeme getirdiğinin farkındayım.
Ancak böyle bir tablo da olsa Türkiye bunun ötesinde bir güç ve anlama sahip...Önemli olan gücünüzün sınırlarını, etki kapasitesini iyi belirleyip hamlenizi bu doğrultuda yapmanızdır.
Bu noktada bir süredir Afganistan’daki Türk varlığına dikkat çekiyorum. "Türk dili konuşan ülke ve topluluklar" deniliyor ya! İşte bu kapsamdaki topluluklardan söz ediyoruz.
Burada yaşayan insanların dil ve kültür açısından Türkiye ile bir tarih ve gönül bağı var.
Mustafa Kemal Atatürk 1928’te Afganistan Kralı Emanullah’ın ziyaretinde şöyle konuşmuştu: “Afgan milleti ile kökü Orta Asya’ya dayanan atalarımız arasındaki ilişkiler ve dostluk bağları çok eskidir. Tarihin silinmez sayfaları, o ilişkilerin sonsuz anıları ile doludur.”
Atatürk şüphesiz bu topraklardaki demografi dengesini en iyi bilenlerdendi.
Bugünlerde adeta bir varlık yokluk mücadelesi veriyorlar. Özbek, Türkmen, Kırgız yoğunluklu şehirler birer birer Taliban’ın eline geçiyor. Bir süre önce de Pamir Türklerinden bahsetmiştim. Benzer bir vahim durumla karşı karşıyalar.
O bölgede bulundum ve nerdeyse köy köy dolaştım. Kuzey illerin özellikle bir bölümünde tercümansız anlaşabilirsiniz. Ciddi bir süre Peştun önceliği ile ülkelerinde geri plana atıldıklarını yerinde görmüştüm.
Hal böyle olunca onların yerleşik alanlarından göçe zorlanması sadece Taliban'ın değil başkalarının da işine geliyor!
Türkiye açısından ise çok riskli bir dönemeç!
Maalesef pek çok uyarımıza rağmen öncesinden etkili bir diplomasi işletilemedi ve bu insanlar Taliban’ın nefesini hissediyor. En önemlisi bu durdurulmazsa Türkiye'ye göç dalgası artacaktır!
Zira ülkede güvenlik durumu her geçen gün kötüleşiyor. ABD'nin Kabil Büyükelçiliği Cumartesi günü yaptığı açıklamada, ABD vatandaşlarının Afganistan'ı "derhal" terk etmesi gerektiğini söyledi.
Cumartesi günü Kunduz ardından Şibırgan şehirleri ele geçirildi ki bu iki kent Mayıs ayında saldırılarını artıran Taliban için en stratejik kazanımlardan biridir.
Yarım milyondan fazla insana ev sahipliği yapan şehirler, hem yer altı kaynaklarıyla biliniyor hem de kuzey koridorunun kilit geçiş noktalarından...Kabil’e uzanan yolların yanı sıra Tacikistan ile de sınırı olan bir bölge.
Haliyle bu illeri kontrol etmek, uyuşturucu gibi sektörlerin güzergahını da bölgedeki kontrol etmek demektir.
Taliban daha önceki yıllarda da buraya saldırmıştı ama hep bir şekilde kontrol dışında kalmayı başardılar. General Raşit Dostum ve ona bağlı güçlerin buradaki etkisi ve önemi tartışılamaz.
İşte bugün onlar zor durumdalar.
Türkiye vakit kaybetmeden bölgesel ve uluslararası işbirliklerini bu konu için harekete geçirmelidir.
Acil bir öneri...Geçtiğimiz günlerde Orta Asya Devletler Birliği devlet başkanları toplandı. Bu meseleye müdahil olan 5 ülke de oradalar. Türkiye bu ülkelerle Astana zirvesinde olduğu gibi acil bir zirve oluşturabilir.
Böylelikle Taliban-Afgan Hükümeti dengesinde de yeni bir uzlaşma ve diplomasi masası meydana gelebilir.
FACEBOOK YORUMLAR