Prof. Dr. Kürşad ZORLU

Prof. Dr. Kürşad ZORLU

[email protected]

Suudi Arabistan Türkiye'nin okullarını neden kapattı?

01 Mayıs 2021 - 15:13

Çarşamba günü Anadolu Ajansı'nın bildirdiğine göre S.Arabistan Türkiye'nin orada bulunan sekiz okulu için 2021-2022 sezonunda kapatma kararı almıştı. Tebük, Riyad, Taif ve Cidde'deki 8 okulun kapatma kararı yazılı olarak bildirilmiş. Bazı okulların kapatılacağı bizzat ziyaret edilerek aktarılmış.

Türkiye'nin halen 8 ilde 31 okulu gözükmekte. Kapatılan okullardaki öğrenci sayısı ise 2256 olarak belirtiliyor. Öğrencilere başka okullara kayıt hakkı tanınsa da Arapça düzeylerinin sıkıntı olabileceği belirtiliyor. Henüz bu kararın sebepleri konusunda bir açıklama yapılmasa da ABD-Türkiye ilişkilerinin seyri ve Türkiye'nin bölgeye yönelik dengeleri göz ardı edilmemeli. Ancak şu var ki S.Arabistan Milli Eğitim Bakanlığı kendi okullarındaki bazı kitaplarda değişiklikler yapmış ve Osmanlı'yı hedef alan, karalayan bölümler yerleştirmişti. 

Ve son dönemde "normalleşme" eğilimleri ya da iddiaları... Elbette önemli...

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın geçtiğimiz günlerde bir açıklamasında "Sahadaki gerçekler göz önüne alındığında, Mısır ile ilişkileri normalleştirmenin hem ülkelerin hem de bölgenin çıkarına olduğunu düşünüyorum." demişti. Ayrıca Türkiye ile S.Arabistan arasındaki ilişkilerin de normalleşmesine vurgu yapmıştı.

Okulların kapatılması konusunda Türk Dışişlerinden herhangi bir açıklama gelmedi. Pek muhtemel ki önümüzdeki günlerde Türkiye'den belirli bir seviyede heyet Riyad'a gidebilir. Ancak Arapların attığı bu adımlar, özellikle ABD Başkanı Joe Biden döneminin başlamasıyla birlikte değerlendirildiğinde, Kalın'ın da altını çizdiği yakınlaşma eğilimlerine çelişki oluşturuyor.

Bununla birlikte aynı saatlerde Arap menşeli kimi sosyal medya hesaplarından başlatılan Türkiye karşıtı kampanyalar bunun bir istihbarat oyunu olup olmadığı sorusunu akıllara getiriyor. Bu videolu çağrılarda özellikle Türkiye-Mısır ilişkilerinin neden düzelmemesi gerektiği üzerinde duruluyor. Nitekim Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleşmesinin Arap ülkeleri tarafından ne kadar istendiği de yanıt bulabilmiş değil. Öyle anlaşılıyor ki çok dikkatli ve soğukkanlı olunması gereken bir süreç...

Orta Asya bölgesinin ve dolayısıyla Türk Dünyasının önemli sorunlarından biri de ülkeler arasındaki sınır ve su paylaşımı meselesidir. Özellikle tarım arazilerinin potansiyel verimliliğine ulaşabilmesi ve ülkelerin üretim güvenliği açısından su sorunu giderek belirginleşiyor. Dün yine bunlardan biri yaşandı ve Kırgızistan-Tacikistan sınırında yer alan Köktaş (Batıken) bölgesinde üzücü olaylar meydana geldi. Kırgızistan’ın açıklamasına göre bir Kırgız vatandaşı hayatını kaybederken 16’sı da yaralandı. Tacikistan tarafı ise 7 vatandaşlarının yaralandığını açıkladı. Bağımsız kaynaklara göre en az 5 kişinin öldüğü ifade ediliyor. Olayın çıkış sebebi oldukça basit görünse de arkasındaki sorunlar yumağı yıllardır devam ediyor.

Söz konusu Köktaş’ta baraja bağlı olan önemli bir su deposu var. Tacikistan sınır kontrol görevlileri buradaki elektrik direğine izleme amaçlı iki adet kamera yerleştirmek istiyor. Kırgız görevlilerin “burası bizim toprağımız bunu yapamazsınız.” şeklindeki uyarısı sonuç vermeyince bu kez sınırın iki tarafındaki köylüler arasında kavga başlıyor. Yaklaşık 300 kişinin birbirlerine taş attığı görüntüler ortaya çıkıyor. Şu an iki taraf da halkı bir nebze yatıştırmış gözüküyor. Ateşkes var olsa da bu sorun güncelliğini koruyacaktır.

Bu bölgede daha önce de çok sayıda olay yaşanmıştı. Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki 970 km’lik sınırın yarıdan fazlası halen tartışmalıdır. Hatta Kırgızistan bu ay başında ülkenin güneyinde 2 bin askerin katıldığı "Güvenlik-2021” askeri eğitim tatbikatı gerçekleştirmişti.

Aslında Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan. Türkmenistan ve Tacikistan arasındaki bu meselenin temel kaynağı Sovyetlerden alınan kronik sorunlardır. SSCB döneminde ayrışan halklar-farklılaşan kimlikler politikası ülkeler ve hatta aynı ülke içerisindeki bölgeler arasında yapay sınırlar ve mantık dışı paylaşımları da beraberinde getiriyordu. Bir ülke belirli bir dönem bir bölgeyi kendi toprağı olarak görürken başka bir dönem sınırlar Moskova’dan değiştirilebiliyordu.

Dünkü olaylarla da ilişkili olan yakındaki Fergana Vadisi’nde 1920-1980 yılları arasında sınırlar 80’den fazla kez değiştirilmiştir.

Daha somut örnek vermek gerekirse 1929 tarihinde Özbekistan’ın Hocent Bölgesi Tacikistan’a verilmiş ve adı değiştirilmiştir. Fakat aradan çok geçmeden bu kez aynı toprağın bir kısmı yeniden Özbekistan’a verilmiştir. Yine 1924 yılında Kazakistan’a verilen Karakalpakistan Özerk Bölgesi 1936 yılında tekrar Özbekistan’ın olmuştur. Ve hala demografi/kimlik sorunu sürmektedir.

Ülkeler bu sorunu çözmek için girişimlerde bulunmayı sürdürse de ikili ve çoklu görüşmelerdeki sınır müzakereleri hemen sonuç vermemektedir. Daha 24 Nisan'da üç ülkenin topraklarının kesiştiği bölgelerin valileri Özbekistan'da bir araya geldiler. Dünkü olayın yaşandığı Batken Valisi de oradaydı.

Ülkelerin kendi arşivlerindeki belgeleri ve SSCB döneminde kendi kullandıkları dönemin hak ve sorumluluklarının öne çıkarıyor olması sorunu tetikleyen bir başka boyuttur.

Bir de yine SSCB’den devralınan “anklavlar” konusu vardır. Yani teknik olarak "tamamen başka bir siyasi bölgenin sınırları dahilinde yer alan siyasi bölge" demektir. Mesela Suriye’deki Süleymanşah Türbesi böyledir Türkiye için… İşte Kırgızistan-Tacikistan arasındaki anklavların büyük kısmı bugünkü Kırgızistan sınırları içerisinde gözükmektedir. Bu durum yol geçişlerini ve kullanımını da karşılıklı patlamaya hazır bir sorun olmaya taşımaktadır.

Tüm bu değerlendirmelerin odağında Orta Asya’yı bekleyen bir başka tehlike daha vardır. Onu da başka bir yazıda irdeleyelim…

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar