Karabağ’da yaşanan gelişmelerin ardından Türkiye ve Türk Dünyası arasındaki ilişkiler, Hazar merkezli işbirliği imkanları daha çok yazılıp, konuşuluyor. Naçizane! Ömrünün önemli bir kısmını bu işbirliğine adayan birisi olarak bundan mutluyum. Lakin meselelerin doğru bir zeminde ve hamasetten uzak bir çerçevede irdelenmesi artan bariyerleri aşabilmek adına önemli…
Bu kapsamda Karabağ’da varılan mutabakatın en kritik başlıklarından biri de 9. maddede yer alan Azerbaycan’dan Nahçıvan’a bir ulaşım koridoru açılacağı ifadesiydi. Bunun ne kadar önemli ve bir o kadar da riskler içerdiğini peş peşe yazılarla paylaşacağım.
Öncelikle Nahçıvan nasıl bir yer ve neden bu kadar önemli?
Azerbaycan’a bağlı özerk bir cumhuriyet olan Nahçıvan; Güney Kafkasya’da, Türkiye, Ermenistan ve İran’ın kesişme noktasında yer alır. Nahçıvan’ın bugünkü sınırlarını belirleyen Türkmençay Anlaşması (1828), Moskova (1920) ve Kars Anlaşmaları (1921) bir süreç halinde irdelendiğinde büyük tartışmalara ve mücadelelere sahne olmuştur. Atatürk’ün özetle burası Türk Kapısıdır buraya sahip çıkmalıyız şeklindeki görüşü aslında bugünün 100 yıl öncesindeki yansımasıdır. Eğer 1921’de o zor ve buhranlı günlerde Türkiye heyeti diretmeseydi Stalin, Nahçıvan’ın idaresini Ermenistan’a verecekti. Çünkü Çarlık Rusya’dan bu yana Türkiye-Azerbaycan hattının kontrol altında tutulması hayati görülüyordu. İran’ın da bu hassasiyete sahip olduğu açıktır. Nahçıvan bugünkü mevcut koşullarda bir kapı olmanın ötesinde barış ve istikrar adına bir anahtar olabilme görünümündedir. Böylesi bir yönelim Türk kapısının oluşması ihtimaline karşı sırasıyla Zengezur, Nahçıvan, Karabağ hamlelerini meydana getirmiş ve jeo-stratejik açıdan birbirinden ayrılması zor bir bütün halini almıştır.
Bu önemine binaen Ermeniler Nahçıvan’da da toprak iddiasında bulunmuşlar ve etik olmayan, sahte kaynaklarla tıpkı Karabağ’da olduğu gibi burada da kendi kaderini belirleme hakkını sağlayacak bir demografi değişimi hedeflemişlerdir. Hatta 1921 yılı başlarında Nahçıvan’da referandum düzenlenmiş ve halkın %90’dan fazlası Azerbaycan’ın yönetiminde kalmak için oy kullanmıştır. Nahçıvan’ı fiziki olarak bağlantısız hale getiren ve coğrafi olarak sınırlayan bir başka gelişme de Zengezur Koridorunun bir oldu bitti ile Ermenistan’a verilmiş olmasıdır. Bugün Zengezur Ermenistan topraklarındadır. Oysa Nahçıvan’ın yüksek tepelerinden karşıdaki Karabağ’da yer alan ve işgalden azat edilen Zengilan sınırı görülebilmektedir.
Anlaşılacağı üzere Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti tarihsel kimliği, stratejik konumu ve demografisi ile sınırlı yüzölçümünün çok üzerinde bir potansiyele sahiptir. Son dönemde Azerbaycan’ın askeri sahada yaptığı ilerlemeye paralel bir şekilde onlar da imkanlarını ilerletmiş gözüküyor. İlk kez burada açıkladığım rakama göre Karabağ’ın azatlık mücadelesinde 5 mevkide yaklaşık 800 Nahçıvan özel harekat mensubu son savaşta görev almıştır.
Bununla birlikte yüzölçümü olarak Azerbaycan’ın %6,3’nü meydana getiren Nahçıvan’ın çok ciddi bir üretim gücü var. Köyden kente göçü engellemek için kırsalı avantajlı hale getiren alt ve üst yapı projeleri hızlandırılmış. Böylelikle tarım ve hayvancılıkta beklenen kapasitesinin çok ötesine geçebiliyor 480 bin nüfuslu Nahçıvan…
Eğer gerekli çalışmalar ve destekler ortaya konulursa burada gastronomi turizmini hızlıca geliştirmek mümkündür.
Ciddi bir hayvancılık kapasitesine sahip Nahçıvan’da tarım ürünlerinin tamamına yakını kendi topraklarında üretiliyor. Şuşa zaferinden hemen önce görüştüğümüz ülkenin yönetiminden sorumlu Ali Meclis Başkanı Vasif Talibov “Dışardan tek bir çöp bile girmese 1 yıl kendimize yetecek erzağımızı hazır ettik” demişti. Başkan görüşmemizde bir müjdeyi de söylemişti. Türkiye ile Nahçıvan arasındaki gümrük kapısı yenilenmiş ve daha modern hale getirilmiş. Bulgar kapısının bir örneği olarak yapılmış. Açılışını Türkiye ve Azerbaycan Cumhurbaşkanları yapacaktı ancak salgın sebebiyle ertelenmişti. Sanıyorum bu açılışı önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Nahçıvan Azerbaycan ve Türkiye ilişkilerinin de bir kavşak noktası. 1991 yılında Azerbaycan bağımsızlığını elde ettiğinde Nahçıvan’ın başında Haydar Aliyev vardı. Aliyev, Nahçıvan’ın tek çıkış noktası yolu olarak Türkiye’yi görüyordu. 1992 yılında Nahçıvan Kapısı’nın ya da Hasret Köprüsü’nün açılması ile ilişkiler gelişmeye başladı. Ermeni tarafının köprüyü havaya uçurmak için hazırlık yaptığı bile kamuoyuna yansımıştı. Açılışta yer alan dönemin Başbakanı Süleyman Demirel “Burada cereyan eden olay sadece bir köprü açılışı değildir. 70 sene birbirinden ayrı kalmış insanların hasret gidermesidir” derken Haydar Aliyev “Bugün büyük bir bayramdır, yetmiş yıllık kördüğüm çözülmüş demir perdeler parçalanmıştır. Bizi artık birbirimizden bir tek Allah ayırabilir” demişti.
Gelecek yazımız: Nahçıvan Türkiye ve Türk dünyası için nasıl bir anahtardır? Buranın güçlenmesi bölgedeki dengeleri nasıl etkileyecektir?
FACEBOOK YORUMLAR