Geçen yıl 9 Kasım’da Ateşkes Anlaşması ile sona eren Karabağ Savaşı’ndan sonra Azerbaycan-Ermenistan arasındaki belki de en ağır çatışmalar dün yaşananlardı. Çatışma sahasının doğuya doğru genişleme eğilimi her iki ülkenin silahlı kuvvetlerini harekete geçirdi. Dün gece itibariyle bazı Ermenistan askerlerinin öldüğü ve kimilerinin de esir alındığı ifade edildi. Taraflar birbirini suçlasa da Ermenistan’ın sicili ve kırılgan iç /dış politikası Bakü’ye yönelik tahrik ihtimalini güçlendiriyor.
Çatışmalar yoğun olarak iki ülke sınır hattı boyunca uzanan Kelbecer ve Laçin bölgelerinde gerçekleşiyor. Özellikle Laçin koridoru Hankendi merkezli arazi ile Ermenistan arasındaki bağlantıyı oluşturuyor ve 25 km’lik alan Rus barış gücü askerlerince kontrol ediliyor. Koruma hakkı 5 yıl daha devam edecek...
Oysa daha bir hafta önce Azerbaycan ve Ermenistan Dışişleri Bakanları, ikinci kez Paris'te bir araya gelmiş ve ateşkesi güçlendirmek için önemli adımlar atmaya hazırlandıklarının işaretlerini vermişlerdi.
Yaygın çatışma ihtimaline karşı AGİT Minsk Grubu temsilcileri ve Avrupa Birliği’nden tansiyonu düşürmeye yönelik mesajlar geldi. Eş zamanlı olarak Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Rusya, Ermenistan, Rusya, Kazakistan, Beyaz Rusya, Kırgızistan ve Tacikistan'dan oluşan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nden ve AGİT Minsk Grubu’ndan askeri müdahale çağrısında bulundu. KGAÖ sekretaryası henüz resmi bir başvuru gelmediğini söyledi. Rusya Savunma Bakanlığı ise taraflardan çatışmaya son vermelerini istedi.
Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel "AB'nin istikrarlı bir Güney Kafkasya için gerilimlerden kurtulmak adına ortaklarla birlikte çalışmaya kararlı olduğunu" söyledi.
Bu yaşananlar hiç şüphesiz sürecin akamete uğramasını isteyenlere yeni fırsatlar sunuyor.
Daha önce de yazmıştık bu hususta iki önemli tahrik zemini kendisini gösteriyor. Birincisi Ermenistan içerisinde mevcut hükümetin olası açılımlarını engellemek isteyen merkezlerin çatışma halini ve kaosu derinleştirerek yönetimi tartışılır hale getirmek -ki bu konuda ciddi bir potansiyel olduğu söylenebilir. Mağlubiyetin sorumlusu olarak suçlanan Paşinyan son haftalarda da yumuşak/etkisiz kalma iddiası ile hedef alınıyordu. Üstelik yaklaşan parlamento seçimleri öncesinde hükümet sembolik de olsa askeri hamleler yapmaya zorlanıyor olabilir. Sınır hattındaki kimi tepelerin ele geçirilmek istenmesi Azerbaycan’ın güvenlik algısına temelden aykırı. Bugün Ermenistan parlamentosundaki iki muhalefet grubu, hükümeti suçlayarak meclisin olağan toplantısını boykot ettiklerini duyurdular.
İkincisi bölgede barış ikliminin oluşabilmesi ihtimaliyle Azerbaycan ve Türkiye’nin Güney Kafkasya’da bütünleşme adımlarını hızlandırması bu bölgede hesapları olan ülkeleri rahatsız ediyordu. Elbette bu ikilemde Dağlık Karabağ arazisinin bir koz olarak Ermenistan’a sunulmak istenmesi sürpriz olmasa gerek. Bu hesabı yürütenlerin temel çıkış noktası ilk olarak Dağlık Karabağ’ı kendi kaderini tayin hakkına kavuşturabilecek bir süreci inşa edebilmek sonrasında da ulaşım koridorlarının yapımını gerçeklikten uzaklaştırmaktır.
Öte yandan son yaşananlar bir an için 44 günlük savaş öncesindeki Tovuz gerginliğini andırıyordu! Asıl önemlisi dün gece ateşkes yapılsa da nihai bir anlaşmaya kadar çatışma potansiyelinin varlığını koruyacak olması.
FACEBOOK YORUMLAR