Bugünlerde bölgesel gelişmelerin odağında İran’ın pozisyonu ve attığı adımlar daha fazla öne çıkıyor. Özellikle karşılıklı tatbikatlar süreci ve yapılan açıklamalarla mesele Azerbaycan’da da önemli bir gündem maddesi haline geldi. Bu arada önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fuzuli havalimanına inerek Bağımsızlığın Berpası gününe katılması bekleniyor. İlk uçak ise Tataristan'dan geldi. İran, son bir aydır artan şekilde Azerbaycan-Ermenistan-Karabağ eksenindeki gelişmelere yönelik bir etki oyunu oynuyor. İran’daki Cumhurbaşkanlığı değişimiyle birlikte Karabağ konusundaki politika adeta güncellenmiş gözüküyor. Zira bir önceki yönetimin Azerbaycan’ın zaferi sonrası göreli biçimde ortaya koymaya çalıştığı pragmatik/rasyonellik yerini daha fazla agresif/karşıtlık yaklaşımına bırakıyor. Aslında bir süre önce Bakü’ye gelen bir İran heyeti bugünkü kaotik ilişkinin dışında bir iyimserlik havası vurgulamıştı. Ancak heyetin dönmesinin ardından İran’ın suçlamaları gelmeye başladı. Ve İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan Rusya’yı ziyaret etti. Azerbaycan-Türkiye tatbikatlarını şikayet etse de istediğini aldığı söylenemez. Rusya 6'lı mekanizmayı işaret etti... Ancak bu karşılıklı çıkışların ötesinde İran’ı agresif/karşıtlık kulvarına taşıyan boyut bir yandan olası bir nihai anlaşmaya varılması bir yandan da Güney Azerbaycan ve yaklaşık 35 milyon Azerbaycan Türk’ünün varlığıdır. Bu en önemli gerekçe ve gerçektir! Yakın geçmişte SSCB’nin dağılmasıyla yeni bir heyecan yaşayan Güney Azerbaycan Türkleri son olarak Karabağ Zaferi ile motivasyonunu artırmıştır. Azerbaycan Türklerinin daha sık yaşadığı bölgeler Urmiye, Erdebil, Zencan, Gilan, Hemedan, Gezvin ve Tebriz olmak üzere Tahran halkının üçte birinin Azerbaycan Türklerinden oluştuğu ifade edilmekte... İran, bu durumu bir türlü birlikte yaşama iradesine taşıyamamış ve baskılama/yasaklama yöntemiyle söz konusu topluluğun milli kimliği çerçevesinde toplanmasını pekiştirmiştir. Kültürel haklarına kulak tıkadığı gibi, karikatür vb örneklerle ayrışmayı daha da derinleştirmiştir. Belki bu sorunun nereden başladığını da hatırlamak gerekiyor. Problem esas olarak Azerbaycan topraklarının 1813 ve 1828 yıllarında Gülistan ve Türkmençay anlaşmalarıyla bölünmesine dayanmaktadır. Bu parçalanma ile Azerbaycan toprakları Rusya ve İran arasında ikiye ayrılmış, kuzey kısım Rusya, güney kısım ise İran yönetiminde kalmıştır. Haliyle Azerbaycan halkı da bölünmüştür. İşte bugün (her ne kadar İran güvenlik tehdidi görse de) İran tarafında kalan topluluk Güney Azerbaycan Türkleri olarak anılmaktadır Güney Azerbaycan’ın Azerbaycan, Türkiye, Ermenistan ve Irak ile ortak sınır çizgisi vardır. Ve bu topluluğun geçmişte İran-Irak Savaşında İran için mücadele verdiği unutulmamalıdır. Sonuç olarak İran’ın gerek bölgesel barış ve huzurun tesisi, gerekse ülkenin istikrarı için yeniden rasyonel/pragmatizm kulvarına girmesinin faydalı ve hatta kritik olduğu kanaatindeyim. Türk Dünyasının Eğitim alanındaki işbirliğinin en önemli unsurlarından biri kurumsal ve mevzuat ortaklığının uygun bir zemine taşınmasıdır. Bu kapsamda denklik ve karşılıklı tanınma konusu her zaman gündemdedir. Bugünlerde Ankara Üniversitesi ile Azerbaycan Teknik Üniversitesi arasında önemli bulduğum bir proje imzalandı. İlk aşamada Bilgisayar Mühendisliği bölümü esas alınmak üzere öğrenciler çift diploma imkanına kavuşacak. Her iki üniversitede bu bölümü kazananlar ilk iki yılı Azerbaycan’da ikinci iki yılı Ankara’da okuyacak. Mezun olduklarında çift diplomaya sahip olacaklar. Bu tür adımlar birçok üniversite ve bölüme dağıldığında Türk Konseyi üyesi ülkelerde iş dünyasında konuşlanma, akademik kariyer gibi pek çok sahada hem yakınlaşmaya olumlu yansıyacak hem de tüm ülkelerin kalite kapasiteleri öğrencilere transfer edilecek. Bu projeyi başlatan Ankara Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Necdet Ünüvar’ı ve Azerbaycan Teknik Üniversitesi rektör vekili Prof.Dr. Çetin Elmas’ı kutluyorum...
FACEBOOK YORUMLAR