Türkiye’de bugün en çok merak edilen konulardan biri ABD Başkanı Biden ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki görüşme ve hatta dün akşama kadar bir görüşmenin olup olmayacağı idi.
Aslında bu hal bile ilişkilerde varılan noktanın adeta bir uçurumun kenarında durduğunun göstergesi!
Özellikle Biden’ın sürdürmek istediği iletişim biçimi, Trump döneminde dikkat çeken sorunu en üst düzeyde aşabilme/öteleyebilme yöntemine izin vermiyor. Sorun başlıklarının azalmak ve hafiflemek yerine artıyor ve ağırlaşıyor olması da kurumlar arasındaki görüşmeler yolunu tıkıyor.
Mesele öyle bir hal aldı ki iki liderin görüşmesinin ilk önce G20 zirvesinde yapılacağı açıklandı, sonrasında Azerbaycan dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmenin Glasgow’daki iklim zirvesinde olacağını söyledi.
Bu arada Biden’ın Fransa, İngiltere ve Almanya gibi bazı ülkelerin liderleriyle yapacağı görüşmenin kesinleştiği kamuoyuna yansırken Erdoğan ile görüşmenin henüz ihtimal dahilinde olduğu belirtiliyordu!
Beyaz Saray Sözcüsü Psaki, “Biden'ın programına son halini vermeye çalışıyoruz” derken, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan "Başkan'ın Türkiye Cumhurbaşkanı'yla Glasgow'da görüşeceğini tahmin ediyorum. Teyit edemiyorum ancak şu anki beklenti bu yönde." açıklamasında bulundu.
Belli ki büyükelçiler krizinden sonra ABD tarafı son ana kadar bu kozu kullanmak istiyor.
Dün akşam saatlerinde ise görüşmenin bugün Roma'da olacağı kaydedildi.
İki lider 14 Haziran'da Belçika'da düzenlenen NATO Liderler Zirvesi'nde bir araya gelmişti. Üstelik bu liderler arasındaki ilk yüz yüze görüşme olmuştu.
Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve mevcut iktidara yönelik tutumu bilinen bir gerçek… Bunu daha seçim öncesinde hissettirmişti. Türkiye’nin ABD ile ilişkilerin tamamen kopmasına izin vermeyen taraf olduğu söylenebilir.
Son olarak BM zirvesinde bir görüşme olacağı beklentisi yükselmişti ki tüm çabalara rağmen orada da gerçekleşmedi. Birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin ile Soçi’de bir araya geleceği kesinleşti. Görüşme öncesinde “ikinci S400 alımını” da içeren bazı stratejik kırılma noktaları bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından seslendirildi.
Tam bu iklimde 29 Eylül’de Soçi’de gerçekleşecek Putin-Erdoğan görüşmesinden üç gün önce bugün konuştuğumuz Biden-Erdoğan görüşmesinin yapılacağı kamuoyuna yansıdı.
Bu bilginin Soçi öncesi duyurulması Putin ile masada yer alan başlıkları ve içeriğini etkilediğini daha önceki yazımda ifade etmiştim.
https://www.haberturk.com/yazarlar/prof-dr-kursad-zorlu/3206619-dun-soci-de-ne-konusuldu
Bugünkü görüşmede kimse bir mucize beklememelidir. Bilhassa S400 meselesi ve Suriye'nin kuzeyindeki ABD desteği sürdükçe uçurumun kenarından uzaklaşmak mümkün gözükmüyor.
Muhtemel süre kısıtı da dikkate alınırsa ilişkileri normalleştirmeye yönelik başlıkların öncelikli olacağı söylenebilir. En başta S400'ler, bununla bağlantılı F35’ler ve belirsizliğini koruyan 1.4 milyar dolarlık bakiye konusu gündeme gelecektir. Bu noktada nihai bir mutabakata varılmasa da bir yol haritası çıkarılması önemli olacaktır. İlerleme olsa bile bir de Kongre ayağı var. Belirli başlıklar alt/teknik düzeye sevk edilebilir.
Bunun dışında Afganistan ve Ukrayna’daki gelişmelerde bir işbirliği belirtisi iki ülke ilişkilerinde yeni bir yakıt ikmali anlamına gelecektir.
Suriye’nin kuzeyine yönelik bir ilerleme ise imkansız gibi! Daha dün ABD öncülüğünde Uluslararası Koalisyon güçleri, Deyrezzor doğusundaki petrol sahasında terör örgütü PKK/YPG ile "ortak tatbikat" yapıyordu.
Hem de Türkiye'nin bir operasyon yapma hazırlığını tahkim ettiği günlerde...
Erdoğan-Biden zirvesine yönelik olası bu senaryonun Türkiye-Rusya ilişkilerinde de yansımaları olabilir. En başta da İdlib… Bunu ileri sürmek için daha önce yaşananları hatırlamak yeterlidir. Zira İdlib, saha gerçekleri dışında artık Rusya’nın Türkiye-ABD ilişkilerinin seyrine göre tonunu belirlediği bir kaos fotoğrafına dönüşmüştür.
Buna rağmen Türkiye-ABD ilişkilerinin az da olsa nefes alabilmesi Türkiye'nin Rusya ve Avrasya bloğunda elini güçlendiren bir gelişme olacaktır.
Peki ya eğer görüşmede ilişkilerin onarımı adına bir ilerleme sağlanamazsa...
Bu duruma en çok sevinen şüphesiz Putin olacaktır. Yaklaşan doğalgaz anlaşması, Türkiye’nin savunma sistemine yönelik tedarik arzusu, muhtemel Suriye operasyonu, Ukrayna ve Karabağ ölçeğinde Putin’e daha geniş bir alan açacağı ifade edilebilir.
En önemlisi de ABD ve Biden yönetiminin bu hassas kırılmayı hesaplamamış olması düşünülemez…
Bu anlamda Türkiye'nin kendine özgü pozisyonuyla sarkacı dengede tutma hedefinden kopmaması gerekiyor. Daha önce bir TV yayınımda da söylemiştim gelişmeler kontrol altında tutulamazsa bunun ABD-Rusya arasında bir tür Newton Sarkacına (arada kalma) dönüşmesi endişesini taşıyorum.
FACEBOOK YORUMLAR