Demokrasi günümüz toplumları için farklı yollar sunsa da yolculuğun geneli hep aynı güzergahta seyreder. Kimileri kurallara tam ve eksiksiz riayet ettiği için genellikle sorunsuz bir şekilde ilerler, kimileri ise engebeli arazileri aşmak zorunda kalır ya da yol kazaları yaşar. Yavaş ve sorunlu kat edilen demokrasi yolculuğu ile hızlı ve sorunsuz olanı arasındaki ince çizgiyi belirleyen kurumlar ve sistemlerdir. Eğer bu kurumlar oluşmamışsa, kurallar ve sistemler inşa edilmemişse demokrasi tacını bir krala vermekle onu oradan alıp milletin başına takmak arasında pek bir fark yoktur!
Charles Tilly bu durumu idealleştirilmiş demokrasi yörüngesinden sapma olarak ifade eder. Ve demokratikleşmenin geri çevrilmesi bahsettiğim yolculuğun zıttı yönünde bir istikameti öngörür. ABD gibi güçlü devlet kapasitesine sahip olan ülkelerin zayıf ve vasat olanlara göre bu yörüngede kalma olasılığı daha güçlüdür.
O halde acaba geçtiğimiz hafta Washington’da yaşananlar bu kurgunun ABD eksenindeki istisnalarından biri miydi?
Buna cevap verirken Türkiye hakkında daha önce yazı ve raporları çok konuşulan Nick Danforth’un bir makalesindeki önemli benzetmeye dikkat çekelim.
Bildiğiniz gibi 6 Ocak’taki Kongre baskınından bir hafta sonra bu kez aynı binada Temsilciler Meclisi, Trump’ın azli için toplandı. Bu sırada bina içerisinde yatan askerlerin görüntüsü gelişmelere damgasını vurdu. Kimi eleştirmenler “Ülkenin tavukları tünemek için nihayet eve geldiler.” diye değerlendirmede bulundular. Eski bir söz olan “tavukların tünemesi” geçmişte birisinin yaptığı kötü şeylerin bu kez ona dönerek geri gelmesi anlamında kullanılıyor. Bir yönüyle “ne ekersen onu biçersin!”i hatırlatıyor.
Dolaysıyla ABD’nin bu süreçte ortaya koyduğu fotoğraf, aslında çeşitli askeri müdahalelerinin, uzun süren savaşların ve birçok darbe girişiminin ülkeye geri dönüşüydü denilebilir.
Danforth, 4 yıllık Trump döneminde daha da derinleşen demokratik ABD sorunsalını farklı bir noktaya da bağlıyor. Buna göre Amerikalılar denizaşırı biçimde başka ülkelerde demokratik değerleri savundular çünkü kendi demokrasilerinin kırılganlığını fark ettiler ve böylece kendilerini güvende hissetmenin daha demokratik bir dünyada mümkün olacağına inandılar. Nitekim ABD’nin kendi ülkesindeki demokrasi beklentisi ile ülke dışındaki hedefleri arasında çoğunlukla net bir ahlaki uyum olmamıştır. Vietnam’da, Latin Amerika’da, Endonezya’da, Orta Asya’da, Ortadoğu’da hep demokrasi getireceğim diyerek bir savaş ve kaos ikliminin öncülüğünü yürüten Amerika’dan söz ediyoruz.
O halde er ya da geç tavukların tünemesiyle yüzleşmemek için gerçek ve ahlaki formları belirginleşmiş bir demokrasi arzusunu ortaya koymak ve dünyayı da buna çağırmak gerekiyor.
FACEBOOK YORUMLAR