Taliban artık Afganistan’ın yönetimini resmen devralmaya hazırlanıyor. En çarpıcı gerçek de Taliban’ın adım adım ilerleyişinin ABD başta olmak üzere NATO ülkelerinin gözleri önünde gerçekleşmiş olması. Dolayısıyla yeni oluşacak yönetim ve ardındaki sır perdesi aralandıkça asıl projeksiyonu daha sağlıklı görebileceğiz.
Buna rağmen olan bitenler ve elimizdeki verilerle stratejik açıdan yaşanabilecek bazı hususları sıralamak katkı sağlayıcı olacaktır.
Birincisi bu aşamadan sonra ülkenin insan hakları, özgürlükler, demokrasi vb hedefler doğrultusunda yöneltildiği yönetim sistemi (en azından görünürde de olsa çaba vardı) farklı ve karanlık bir güzergaha girecektir. Taliban her ne kadar 2001 öncesine göre daha pragmatik ve denge kurma yanlısı gözükse de gücünü aldığı temel dinamikler gereği bu karanlık dehlizden çıkabilmesi mümkün değildir. Türkiye'yi de bu dehlizden uzak tutmak gereklidir.
Haliyle ülkenin yeni tablosu aşırılık yanlıları ve radikaller için çok daha güçlü bir sığınak alanı haline gelecektir.
İkincisi Taliban’ın yönetimde etkinleşmesi bir domino etkisi yaratarak Pakistan’ın istikrarını tehdit edecektir, ki geçmişte Pakistan Taliban’ın güçlenmesinde önemli bir pozisyon almıştır.
Yine bununla bağlantılı üçüncü olası gelişme Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan hattında büyük güvenlik açıkları meydana gelecek olmasıdır. Afganistan’dan söz konusu ülkelere gelebilecek radikallerin dışında oradan da Taliban’a katılımlar gün yüzüne çıkacaktır. Halen 90 bine yakın olduğu tahmin edilen (BM raporlarına göre) Taliban güçleri arasında 10 bine yakın da yabancı katılımcının olduğu tahmin edilmektedir. Bunların içinde Orta Asya ülkelerinden gelenler de söz konusudur!
Bununla birlikte ülke içerisinde kuzeydeki özellikle Özbek, Türkmen, bir kısım da Kırgız, Tacik yoğunluklu nüfusun Türkiye’ye göç eğilimi artabilir… Ülkede uzun süredir nüfus sayımı olmadığı için net oranları bilinmese de kuzeydeki Özbek, Türkmen vb nüfusun toplam ülke nüfusunda %10’dan daha fazla olduğudur. Peştun ağırlıklı yönetimin bu oranı az göstermeye çalışmasının sebebi de ülke yönetiminde ağrılıklarını sürdürebilme isteğidir. Taliban’ın Kuzeydeki ilerleyişiyle birlikte bu kesimlerden Taliban’a katılımların da arttığı görülüyor.
İmdi bu üçüncü maddeyi bir kez daha vurgulayalım ki ABD’nin bu çekilişinin ve göz yumuşunun nihai hedef alanı Orta Asya coğrafyası olabilir! Zira Biden’ın jeopolitik siyaset ekseninde burası yeniden bir konuşlanma alanı olarak görülmekte. Ben birkaç defadır Türkiye’nin Orta Asya’daki dost-kardeş ülkeleri bir zirveye çağırmasını öneriyorum. Bu yöntemin ne kadar kıymetli olduğunu önümüzdeki günlerde daha iyi anlayacağız. Aşağıdaki iki yazıdan bazı bulgulara ulaşmak mümkündür. Lütfen göz atınız:
Beşinci madde en önemlisi...Türkiye’yi ve onun güvenliğini doğrudan ilgilendiriyor. Birbiriyle bağlantılı iç ve dış göç hareketliliği... Bir süredir İran üzerinden gelerek Türk sınırından geçenler arasında bu dikkat çekmekte. Kabil’deki yeni yönetimde güç dengeleri onlar aleyhine oluşursa ya da Taliban daha da sertleşirse bu eğilim artacaktır.
Buna karşın Türkiye yeni bir dalgaya hiçbir şekilde müsamaha göstermemelidir! Bu artık bir beka meselesidir...
Göç dalgasını önlemenin iki yolundan birisi tartışmasız kısa vadede sınır güvenliğinizi sağlamak. Bu konuda örülen duvarlar kadar önemlisi kararlılıkla ve sert bir şekilde tedbirleri uygulamak. İkinci yol ise sınır güvenliğini orta ve uzun vadede rahatlatacak nitelikte. O da ülkenin iç savaştan uzaklaşarak, istikrar kazanmasını sağlamak. İnsanların yaşam kaynakları ve olanakları daraldığında ister istemez iç/dış göç yoluna başvuruyorlar. Türkiye eğer güvenlik koşulları oluşursa geçmişte yaptığı gibi yardım, eğitim ve yumuşak güç unsurlarıyla sahada pozisyon alabilecektir.
Burada son bir söz söylemek gerekirse, sınır güvenliğimiz ve duvarlarımız adeta Türk milletinin geleceği ve güvenliğinin teminatı konumundadır! Milletin hassasiyeti ve dikkati altındadır.
FACEBOOK YORUMLAR