Afganistan konusunda henüz resmi bir anlaşmaya varılmasa da artık geri sayım başlamış gözüküyor. Teknik detayları görüşmek üzere ABD heyeti bugün Ankara’ya geliyor. Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani ve Ulusal Uzlaşma Yüksek Konseyi Başkanı Abdullah ise 25 Haziran’da ABD’yi ziyaret ederek Biden ile görüşecekler. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar şuan için yeni bir askeri göndermenin söz konusu olmadığını açıkladı. Halen mevcut bulunan güçlerimizin yeterli olacağı düşünülüyor. Ancak zaten mesele sayıdan ziyade Türk askerinin hangi amaç ve görevle orada bulunmayı sürdüreceği…
İlk etapta Türkiye ile birlikte Macaristan ve Pakistan’ın da orada bulunabileceği seslendirildi. Birkaç ülke daha buna dahil edilebilir.
Macaristan’ın katılımının belli başlı sebepleri var. En önemlisi Türkiye-Macaristan ilişkilerinin gelişimi... 2018’de Türk Konseyi’ne girmesinin ardından ikili ilişkiler ve liderler arası iletişim daha da güçlendi. Macaristan bu süreçte bir yandan askeri/savunma bütçesinde ciddi artış yaparken NATO içerisindeki etki kapasitesini de yükseltmek istiyor. Ayrıca özellikle Avrupa’da “otoriterlik” eleştirilerine maruz kalan Orban’ın ülkesinin önemini bir kez daha gösterme isteği Afganistan kararında etkili olmuş olabilir. Bir AB ülkesi olarak mülteci dalgasının en çok hangi ülkeleri kaygılandıracağı da ortada…
Ancak burada Pakistan’a durumu çok daha farklı. Zira sorunun sebep-sonuç ilişkisinde en belirgin ülkelerden biri. Yıllar boyu karşılıklı toprak iddiaları ve sınır meseleleri yüzünde iki ülkenin ilişkileri olumsuz seyretti. Pakistan’ın 90’lı yıllarda Afganistan’da Taliban’ı desteklediği hala da bu desteğin devam ettiğini söylemek zor değil. Pakistan parlamentosunda Taliban’ı açıktan destekleyen partiler var. Şuan 3 milyona yakın Afgan mülteci Pakistan sınırlarında ve bugüne kadar 70 binden fazla Pakistanlı vatandaşın bu savaş neticesinde öldüğü belirtiliyor. İran ile birlikte Afganistan’ın iki büyük ticaret ortağından biri. Pakistan Başbakanı Imran Khan birkaç gün önce Washington Post’ta kaleme aldığı yazıda önemli ifadeler kullandı. Buradan 3 cümleyi paylaşmam sanırım yeterli olur:
“Daha önce Afganistan’daki taraflar arasında seçim yaparak hata yaptık, ders aldık. Tarih, Afganistan'ın asla dışarıdan kontrol edilemeyeceğini kanıtlıyor.”
“Biz iç savaş değil, müzakere edilmiş bir barış istiyoruz.”
“Pakistan, Afganistan'ı bombalamak için ABD üslerine ev sahipliği yapmayı kabul ederse ve bir Afgan iç savaşı patlak verirse, Pakistan yine teröristlerin intikamının hedefi olacaktır.”
Tüm bu tespit ve yaklaşımlar Taliban’ı ikna etmeye yeter mi? bunu zaman gösterecek.
Sahadaki duruma gelince gerçekten her geçen saat kötüye gidiyor. Bunca acı ve gözyaşının ardından bir kazanım elde edilemediği gibi son çekilme kararı ile daha büyük bir yıkım ülkeyi bekliyor. Mayıs ayında terörle bağlantılı ölümlerin 1.645'ten 4.375'e yükseldiği kaydediliyor. Taliban, Mayıs ayının başından bu yana Afganistan'ın 370 bölgesinin 50'den fazlasını ele geçirdi. Bu yerlerin önemli bir kısmı batı ve doğu hattını çevreleyen ve bölge merkezlerinin etrafındaki yerler. Sadece bu hafta Faryab, Kunduz, Takhar, Herat, Baglan illerinde 195 Afgan askerinin öldüğü belirtiliyor.
Dolayısıyla çekilmenin ardından Kabil’in kuzey çeperinin tamamen Taliban’ın kontrolüne geçmesi işten değil.
Süreç eğer böyle ilerlerse Türkiye olası bir misyon görevini icra etmeye başladığında Kabil ve çevresi dışında ülkenin büyük bölümü Taliban tarafından kontrol ediliyor olacak!
Dünya Bankasına göre ülkedeki yoksulluk oranı %50’lerin üzerindeydi şimdi %70’i geçmesi bekleniyor. Sınır ülkelerinde de şimdiden alarm verilmeye başlandı. 1500 km’lik Tacikistan sınırında özellikle güney batı kısmındaki yerlerde Taliban baskısı hissediliyor. Çıkan çatışmalar sonrası 134 Afgan askeri Tacikistan’a sığındı. Ayrıca olası bir göç hareketliliğini sınırda karşılayabilmek için çadır, yarım malzemesi vb hazırlığı yapılıyor. Bu durumdan Rusya çok rahatsız. Tacikistan üzerinden bir istikrarsızlık dalgası istemiyorlar. Geçtiğimiz günlerde Duşanbe’de Şangay İşbirliği Örgütü çatısı altında güvenlik yetkilileri bir toplantı yaptı.
Ve bilhassa Türkiye’nin oradaki önemli sorumluluklarından biri olan Afganistan Türkleri...Ülkenin kuzey kısmındaki Türk dili konuşan toplulukların (Özbek, Kırgız, Türkmen…) gerek tarihsel gerekse stratejik açıdan Türkiye için farklı bir yeri var. Maalesef bugünlerde adeta varlık yokluk mücadelesine girmiş vaziyetteler. BM İnsan Hakları sorumlusu Bachelet’in belirttiğine göre barış görüşmeleri başladığından bu yana 6 ay içinde sivil kayıplar önceki yılın aynı dönemine göre %41 artmış durumda. Her gün 3-4 ilçeyi çatışma ya da gönüllü biçimde kontrolü altına alıyor.
Yabancı tüm güçler çekildiğine göre Türkiye’nin özellikle ülkenin kuzeyindeki insanlık dramına son verecek bir diplomasi ve müzakere alanını açması ve derhal girişimlere başlaması hayati bir öneme sahiptir.
FACEBOOK YORUMLAR