Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ

Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ

[email protected]

Şarlo ülkeyi poposuyla yönetirdi

07 Eylül 2021 - 18:34 - Güncelleme: 07 Eylül 2021 - 18:37

Şarlo ülkeyi poposuyla yönetirdi

Altı yılım Suudi Arabistan’da geçti. Çok şey öğrendim, çok şeye şaşırdım. Bunlardan biri, ülkedeki bütün bakanlara, daha doğrusu vezirlere, “vezir vekili“ denmesiydi. Kısa zamanda çözüldü. Kral Hazretleri bütün bakanlıkların aslî bakanıydı. Televizyonda adını duyduğumuz bakanlar, ancak kralın yerine vekâleten bakanlık yapıyorlardı. Bu anlayış bize çok yabancı değil aslında. Bakın, bizim mecliste de grup başkanları yoktur; grup başkan vekilleri vardır. O unvanın anlamını da bilmezdim; sonradan öğrendim: Meğer grup başkan vekilleri, parti başkanının vekiliymiş.

Şarlo diktatör
Yanlış anlaşılmasın, bütün krallıklar tek adam yönetimi anlamına gelmez. Meselâ İngiltere de krallıktır ama dünyanın en demokratik ülkelerinden biridir. Buna karşılık, isimlerinde “demokratik” bulunan Demokratik Kore Halk Cumhuriyeti ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti, kabul edersiniz, o kadar demokratik sayılmaz; değil mi? Mesele devletin ismi veya devlet reisinin unvanı değil, işlevidir. Yönetim şemasındaki yeri ve yetkileridir.

Yukarıda saydığım demokratik cumhuriyetlerde, devlet başkanları süpermenlerdir. O kadar süperdirler ki öldüklerinde, olağanüstü genleri ziyan olmasın diye halk, onların çocuklarını, neredeyse oy birliğiyle başına getirir. Ülkede süper liderin eşsiz derin görüşüyle rekabet edebilecek, ona yaklaşacak bir başka âdem bulunmadığı için de bütün denetimleri o yapar; kararları o verir.
 
Meşhur Şarlo Diktatör filminde Tomainia lideri Adenoid Hynkel (Adolf Hitler), işte böyle bir süper liderdir ve her şey ondan sorulur; her şeyi o denetler. En sık hatırlanan sahne, Hynkel rolündeki Şarlo’nun dünyayla oynayışıdır. Makamında kocaman bir yerküre maketi vardır ve maket balondan yapılmıştır. Yalnız kaldığında diktatör, bu balonla, yani dünya ile, oynar. Eliyle, koluyla, poposuyla dünyayı evirir, çevirir, havaya atar, tutar. Eh bundan güçlü, bundan kibirli lider mümkün müdür?

Fakat benim favorim başka iki sahne: Hynkel’in denetim sahneleri. Birinde bir mucit, imal ettiği kurşungeçirmez gömleği reise arz eder. Şarlo, belindeki tabancayı çeker ve ateş eder. Mucit yere serilir. Reis, umursamadan mesaisine devam eder. Benzer ikinci sahne, paraşüt görevi görecek bir kukuleta icat eden adamcağızda tekrarlanır. Şarlo ona sarayın penceresinden atlama talimatı verir. Adam atlar, güm diye bir ses çıkar. Reis, mesaiye devam eder. Belli ki Tomainia’da her icat, her hareket, devlet reisince kontrol edilmekte, tamam ve devam kararını o vermektedir.

İş bölümü: Lider denetler, gerisi hata yapar
Kontrol… Kontrol… Yönetim bilimi vaka analizlerinde “kontrol manyağı (control- freak)” liderlerden bahsedilir.

Ancak bütün kabahat, denetim manyağı liderlerde değil; bu davranışı doğru bulan, başka türlüsünü düşünemeyen anlayışta… Bunun en basitini, iş yönetmeyi kasada oturmak ve çalışanları sık sık azarlamak zanneden KOBİ diktatörlerinde görürsünüz. Her felaketten, her yolsuzluktan sonra, “Denetim efendim, denetim! Hani denetim?” diyen düşük mumlu aydınımızda da aynı anlayış vardır. Her beceriksizlik, her yangın, her yıkım için çözüm aynıdır: Denetim!

Bu kültür ve bu klişe fikirlerle yetişenler, kendileri yönetim konumuna geldiklerinde ilk işleri denetçiler atamaktır. Fakat onlar da yetersiz çıkar ve işlerin çoğunun kendilerinden sorulmasını, denetçiler denetlese de “Bir de ben bakayım.” talimatını verirler. İşte yönetim kitaplarında bulamayacağınız fakat pek yaygın, her şeyin tek adamdan sorulduğu organizasyon tipi budur. Ben buna simit organizasyonu diyorum. Simit organizasyonunda şirketin müdürlerini lider tayin eder; bu normaldir. Normal olmayan, müdür yardımcılarını da, yardımcıların yardımcılarını da, çaycıya kadar herkesi liderin tayin etmesi veya çoğu tayinde onun olurunun alınmasıdır. Bütün bu sözde organizasyon, en basit işe kadar her şeyi lidere danışmadan yapamaz. Teşkilatta inisiyatif sıfırlanır.

Tek adamın adamcıkları
Çalışanlar, şu iki düşünceden birine, bazen ikisine birden duçar olur:

Birincisi: Ben bu kadar denetlendiğime, her hareketim kontrol edildiğine göre, demek ki ben yanlış yaparım; yanlış yapacağım. En iyisi, bir şey yapmayayım. Bir şey yapmam gerektiğinde de liderime sorayım. İşler kötü giderse, “Size sormuştum, siz istediğiniz için öyle yaptım.” derim- bunu demeye de cesaret edemem ya…
 
İkincisi: Kontrolden ve azardan bıktığı halde şartlar isyan etmesine izin vermediğinden ötürü için için hırslanması, intikam arzusu duymağa başlamasıdır. Bunu, birinci elden gördüm. Kontrol manyağı şirketlerde çalışanlar, yönetimi atlatıp kendi çıkarları doğrultusunda işler çevirmeye pek meraklıydılar. Hâlbuki birlikte, takım ruhuyla, sevdikleri bir işi başardıklarına inanan firma çalışanları, takım arkadaşlarını aldatmayı akıllarından bile geçirmezlerdi.

Firma, dernek, parti, devlet… Mesele insanların temel değerler etrafında bir hedefe, bir ülküye kilitlenmesi veya süper lidere biat etmesidir. Birinciler yükselir, başarır; ikinciler er veya geç hüsrana uğrar.

Prof. Dr. İskender Öksüz
https://millidusunce.com/sarlo-ulkeyi-poposuyla-yonetirdi/

 

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum