“İslâm ırkçılığı reddeder!”
Birinci Dünya Harbi’nin arifesinde bugün Irak’ta kalan Süleymaniye’nin Sorani Baban Aşireti Riyaset Hanedanından Şafî mezhebinden Ahmed Naim, Sebilül Reşat dergisinde “İslâm’da davayı kavmiyyet” başlıklı bir makale yayınlar. Makale hemen kitapçık halinde de basılır.[1] Kitap yaklaşık yarım asır sonra, 1963’te, “İslâm Irkçılığı Menetmiştir” başlığıyla tekrar yayınlanır.[2] O gün bu gündür, “İslâm ırkçılığı reddeder”, “Ya Müslümansın ya milliyetçi”, “İslam kavmiyetçiliğe karşıdır” gibi başlıklarla Siyasî İslâmcılar tarafından sık sık tekrarlanan yayınlar, büyük çapta bu kitaba dayanır. Bu yayınların elinizdeki kitabın yazıldığı tarihe en yakın örnekleri, Diyanet İşleri’nin Din İşleri Genel Müdürlüğü’nde Yıldıray Kaplan’ın yazanı göründüğü ve genel seçimlere iki gün kala cuma hutbesinde okutturulan “İslam ırkçılığın her türlüsünü reddeder” başlıklı metin, Diyanet Dergisi’nin “Asabiyet” özel sayısında Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in “Irkçılık: İslâm’ın reddettiği zihniyet” başlıklı başyazısı ile[3] yine aynı dergide Prof. Dr. Yusuf Ziya Keskin’in “Kuran ve sünnete göre kavmiyetçilik”[4] yazılarıdır.
Darül harpte yalan mübah
Merhum Ali Yardım hocanın atıf yaptığımız makalesi okununca bu yayınlardaki yanlış açıkça görülmektedir. Bunlar, özetle:
1. Yanlış tercüme,
2. Maksada uygun görülen hadislerin alınıp, uymayanlardan hiç bahsedilmemesi, hatta aynı hadisin iddiaya yardımcı olacak yarısının alınıp diğer yarısının atılması,
3. Ahmed Naim’in kasten yanlış kullandığı “asabiyyet” kelimesinin son dönemde bir kere daha yanlış olarak “ırkçılık”, “kavmiyetçilik”, hatta “milliyetçilik” diye çevrilmesidir.
Bir başka deyişle duruma göre:
1. Doğru söylenmemektedir,
2. Doğrunun tamamı söylenmemektedir,
3. Doğruya yanlış ilaveler yapılmaktadır.
Kimlerin bu yolla kasten yalan söylediğini, kimlerin bilgisizlikten bu hataya düştüklerini tespit zordur. Yukarıdaki unvanlara bakıldığında bu iki hâlden hangisinin daha vahim olduğuna karar vermek de kolay değildir.
Doğruyu, doğrunun tamamını ve doğrudan başka hiçbir şeyi…
İlk yalanlar, Ahmed Naim[5] tarafından icrâ edilmekte, sonra günümüz Siyasî İslâmcılarınca sürdürülmektedir (Alıntılar Prof. Ali Yardım’ın adı geçen makalesindendir.
1. Hadislerde kullanıldığı şekliyle “asabiyyet”, “fanatizm” demektir: “Peygamber Efendimizin yasaklamış olduğu ‘asabiyyet’ kavramını bir sistem olarak ifâde etmemiz gerekirse, mevcut tâbirler içersinde buna en uygun olanı ‘Fanatizm’dir.”
3. Bir tutumu değil, bir fiili gösterir.
Ali Yardım ekliyor: “Tercüme bir emânettir derken, tercümede gösterilmesi gereken bu titizliğe işâret etmek istemiştik. Maalesef bugün Türkiyemiz’de, yukarıdaki hadîsin metni değil, Ahmed Naim Bey’in tercümesi yürürlüktedir. Bu hatâlı tercüme bir daha tercüme edilerek, ortaya, «İslâm ırkçılığı menetmiştir» hükmü çıkmıştır. Birisi de kalkar bu ikinciyi tercüme etmeye girişirse, artık ne ortaya çıkar, bilemeyiz.”
Aşağıda önce gerçek hadis tercümeleri, sonra da Siyasî İslâm asabiyyetiyle saptırılmış tercümeler verilmektedir:
“Halkı, fanatizm icra etmek üzere toplanmağa çağıran bizden değildir. Fanatizm yolunda döğüşüp çarpışan da bizden değildir. Ayni şekilde fanatizm uğrunda ölen kimse de bizden değildir!…”
“Irkçılığa çağıran bizden değildir. Irkçılık davası uğruna savaşan bizden değildir. Irkçılık davası uğruna ölen de bizden değildir.” (Diyanet İşleri, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü 5 Haziran 2015 hutbesi.)
“Her kim, ulülemr’in itaatinden çıkar ve topluluktan ayrılır da bu hâlde iken ölürse, o kimse câhiliyet ölümü ile ölmüş olur!..
“Yine her kim, basiretsizce açılan bir bayrak altında: asabiyyet için hiddetlenir, yâhut asabiyyete teşvik eder, yâhut asabiyyet icrasında olanlara yardım ederek, bu yolda öldürülürse, işte o kimsenin ölümü tam bir câhiliyet ölümüdür.”
“Ve yine her kim, mü’min olanlarını ayırt etmeksizin ve andlaşmalı olanların andlaşmalarına da aldırmaksızın, iyisine kötüsüne saldırarak ümmetime karşı başkaldırırsa; o benden değildir, ben de ondan değilimdir!…”,
“… [Hazreti Peygamber] bir başka sözlerinde Irkçılık duygularıyla hareket ederek İslâm cemaatinden ayrılan, asabiyet duygusuyla öfkelenen, bu uğurda savaşan, insanları böyle bir davaya çağıran ve bu davayı güderek körü körüne açılmış bir bayrak altında ölen kimsenin bu ölümünü ‘cahiliye ölümü’ olarak nitelendirmiş.” (Prof. Mehmet Görmez, Diyanet Dergisi, Haziran 2013, başyazı)
Diplomatik emniyet süpabı
Son hadisin aslını okuduğunuzda, Ali Yardım’ın da ifade ettiği gibi, kınanan ve reddedilen asabiyyenin, aynı zamanda bir diplomatik emniyet süpabı olduğu görülmektedir, şöyle ki: Doğru tercümenin son cümlesinde, andlaşmalı olan kâfirlerin andlaşmalarına riayet etmeyerek Müslüman fanatikliğiyle onlara saldırmak yasaklanmaktadır.
Sık başvurulan bir başka yol, hadislerin bir kısmın alıp bir kısmın almamaktır. Bu ya hadisi keserek yapılmakta yahut aynı derecede sahih olduğu bilindiği hâlde hadisin geniş değil, işlerine yarayan dar şeklini kullanarak gerçekleştirilmektedir. Meselâ Sayın Diyanet İşleri Başkanı, yukarıda kaynağı gösterilen yazısında şu nakilde bulunmuştur:
“Irkçılık, zalim de olsa kendi kavmine arka çıkmandır.”
Hadisin “sebebi vürud”uyla verilen şekli şudur:[6]
“Ashabdan Vâsile b. Ül-Aska‘ anlatıyor:
Peygamber Efendimiz’e sordum:
«Yâ Resûlallah! Bir kimsenin kavmini sevmesi asabiyyetten sayılır mı?»
Zât-ı Risâletleri buyurdular ki :
«Hayır!… Ancak kişinin, zulüm ve haksızlık hâlinde olan kavmine yardım etmesi asabiyyet’ tir.”
Hadisin yukarıda verilen şeklinde görüldüğü gibi kişinin kavmini sevmesinin asabiyyetten sayılmayacağı kısmı, “Hayır!…”a kadar, ve o “Hayır!…” dâhil atılmakta, sonra asabiyyet kelimesi ırkçılık kelimesiyle yer değiştirmektedir ve bu doğru dinî telkin olmaktadır. Diyanet İşleri Başkanı’ndan doğru bilgi beklemek hakkımızdır.
Fakat yalan söylemenin en kolay yolu muhakkak ki bazı hakikatlerden hiç ama hiç bahsetmemektir. Meselâ yukarıda verdiğimiz hadisin hemen altında, yine Ebu Davud’da, yine Edep bahsinde şu hadis yer alır:
En hayırlınız, günah işlememek kaydıyla kabilesini müdafaa edendir.
Tırmizî’nin el-Cami’inin “Faziletler” bölümündeki şu hadisten de hiç bahsedilmemektedir:
Şüphe yok ki Allah İsmail’in çocuklarından Kinana’yı seçti, Kinana’dan Kureyş’i seçti, Kureyş’ten Haşim’i seçti ve Beni Haşim’den de beni seçti.
“Asabiyyet” İbni Haldun’u tanıyanlara hemen onun bu kelimeyi kullanış tarzını hatırlatacaktır. Ali Yardım Hoca, Haldun’un “asabiyyet”e verdiği anlamla hadislerden anladığımız kadarıyla Hz. Peygamber devrindeki manasının aynı olmadığını söyler. Çünkü Haldun’da asabiyet devleti bir arada tutan güçtür ve onsuz devlet olmaz. Asabiyet Haldun’da olumlu bir bağlayıcılıktır, dayanışmadır.
Bu yazdıklarımı araştırırken internetteki hadis sitelerinde “asabiyyet”i “party spirit” yani “parti ruhu ~ parti zanlık”olarak İngilizceye çevirdiklerini fark ettim.[7] “Partizanlık” “fanatizm”den çok da uzak değil. Seçim öncesi hutbelerine bakarsak belki bunların arkasındaki asıl sebepde budur: Partizanlık, parti asabiyyeti. Kusura bakmayın, galiba siz, bizim ümmetimizden değilsiniz! Hadisler öyle diyor da…
Dipnotlar
* Bu bölüm büyük çapta Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Ana Bilim Dalı Başkanı rahmetli Prof. Dr. Ali Yardım’ın Kubbealtı Akademi Dergisi’ne ard arda üç sayıda yayınlanan “Asabiyyet milliyetçilik demek midir?”başlıklı makalesine dayanır: Ali Yardım, “Asabiyyet milliyetçilik demek midir?” Kubbealtı Akademi Dergisi Yıl 6 Sayı 4 1977, s 20; Yıl 7 Sayı 1 1978, s.32 ve Yıl 7 Sayı 2 1978, s. 71.
[1] Sebîlürreşad, c. XII, sayı: 293, s. 114 – 129, 27 Cemâdiyelûlâ 1332 Perşenbe (1914). Kitapçık: Ahmed Naim. Islâmda Dava-yı Kavmiyet, İst. 1332, 55 sayfa, Tevsî-i Tıbâat matbaası Sebîlürreşad Kütüphanesi neşriyatı, Nu: 18
[2] Abdullah Işıklar tarafından, İstanbul 1963.
[3] Mehmet Görmez, “Irkçılık: İslâm’ın reddettiği zihniyet”, Diyanet- Aylık Dergi, 270. sayı, Haziran 2013, başyazı.
[4] Yusuf Ziya Keskin, “Kur’an ve sünnete göre kavmiyetçilik”, Diyanet- Aylık Dergi, 270. sayı, Haziran 2013, s. 5.
[5] Siyasî İslâmcıların baştacı Ahmed Naim’in yalancılığı hadis sahtekârlığından ibaret değildir. Sicilinde intihal da vardır. Ali Yardım Hoca, atıf yaptığımız makalede şöyle demektedir: “Ancak, kendisinin de bir «Te’lif eser» olarak takdim ettiği Hadis Usûlü’ne dâir olan «Tecrîd-i Sarih Mukaddimesi» (eski harflerle 482 shf.) maalesef, te’lif değil «Tercüme» bir eserdir. Adı geçen mukaddime, Suyûtî (ö; 911/1505),nin «Tedrîb’ür-Râvî fî Şerh-i Takrîb’in-Nevevî» adlı kitabının tam bir tercümesidir.”
[6] Ali Yardım’dan: Ahmed bin Hanbel, 4/107, 160; İbn Mâce, Fiten 7, hadis no: 3949
[7] Meselâ: http://sunnah.com/abudawud/43
Bu yazı İskender Öksüz’ün Millet ve Milliyetçilik kitabından iktibas edilmiştir.
Prof. Dr. İskender Öksüz
Milli Düşünce Merkezi
https://millidusunce.com/misak/islam-irkciligi-reddeder/
FACEBOOK YORUMLAR